Güç, güç, güç... 

Dünya her devirde güç savaşlarının meydan okuduğu bir küre, elipsoit oldu. Güç kimin elindeyse onun borusu öttü.

Savaşın materyalleri devire ve kullanan güçlere göre değişip durdu.

En zayıf yerden yakalamaksa en büyük hüner bilindi.

Nereden yakaladıysa oradan vurdu/vuruyor güçlü güçsüze.

Top, tüfek, uçak, füze, atom, bomba, kimyasallar vs. ölümcül malzemelerdi her zaman.

Fiber, siber, algı gibi oyunlarda öldürmeden ele geçirmenin adları oluyor ve de her zaman yeni boyutlarla kendine yer buluyor.

Hangisi daha tehlikeli derseniz hepsi olmalı.

Günümüzde ise ALGI çok önemli yer tutuyor.

Algıyı iyi yöneten istediği her şeyin ipini de elinde tutuyor.

Gücün idaresi için de zayıf noktanın altyapısını oluşturup istedikleri hedefe ulaşmanın yolunu arıyorlar, buluyorlar.

Ardından hassas noktalarından vurmaya başlıyorlar.

İstedikleri kıvama getirince de elinde ne varsa alıp GİDİYORLAR. Farkına bile varmıyorsun.
***

Biz Türkler düz yaşadığımızdan, ileriye dönük gelecek pilanları yeterince yapmadığımız için hatta günü birlik yaşadığımızdan tuzaklara çabuk düşüyoruz.

Yeniden, yeniden Devlet kurup duruyoruz.

Elimizde ne varsa alıyorlar. Genellikle de her şey bittikten sonra uyanıyoruz. Atı alan Üsküdar'ı geçip gidiyor.

Algıyı öyle güzel yönetiyorlar ki elimizdekileri paketleyip önlerine koyuyoruz.

Örneğin, MERHAMETLİ bir milletiz ya 2006 Ekiminde Oktar Babuna çıktı ilik nakli gerekiyor dedi, öyle bir kampanya başlattı ve çığ gibi büyüyen kampanyada 120000 kan örneğimizi kendimiz, gönüllü olarak dış güçlerin eline kendi ellerimizle altın tepside sunduk.

Genetik ve kanla ilgili bütün özelliklerimizin haritasını teslim etmiş olduk.

YARDIM SEVER bir milletiz ya hem de misafir sever, ne kadar Suriyeli varsa evlerimizin içine kadar soktuk. Yemedik yedirdik/yediriyoruz

Okumadık okuttuk, Okutuyoruz.

Biz hastalanıp ölelim ama onlar sağlıklı olsun diye bütün olanaklarımızı onlara sunuyoruz.

Haa geçimleri içinde maaş bağlıyoruz.

***

Üretmeyi seviyorduk ya öyle bir algı yaratılarak bizi kendilerine mahkûm ettiler.

Daha verimli, daha çok üretim dediler bütün sağlıklı tohumlarımızı elimizden aldılar.

***

Bilim, ilim, üretim, endüstri vs. dışarıda dediler, elimizdeki her değeri küçümsediler.

Öyle çok verecek örnek var ki.

Biz kendimizin değerini bilip kurulan tuzaklara düşmeden üretkenliğimizi, cumhuriyetimizin ilk yılları gibi yeniden kazanmalıyız ki kimselere el açıp , avuç ovuşturmayalım.

*

Bu dönemde kullandıkları en önemli unsur da DİNİMİZ oldu ve de oluyor.

Kuran'a uyun dediler.

Fırka fırkaya ayırdılar.

Atatürk ve ilkelerini karalayıp, din düşmanı ilan edip Atatürk'e düşman ettirmenin yollarını denediler.

Adam o dönemde Milletim ne okuduğunu anlasın diye cebinden 50000 lira verip Elmalılı Hocaya Kuranı Kerimin anlamını açıklatmayı hedefledi ki dinimizi gerçek anlamıyla millettim öğrensin istedi.

Tabi Türk Milletinin yükselmesini istemeyen Atatürk'ü sever mi?

Velhasıl,

Kuran aynı kaldı ama Kuranı değil imamları, tarikat başları ne diyorsa ona uydular.

Neredeyse koca ÜLKEYİ çeke, çeke yerinden sökmeye başladılar.

Buna da kuran bunu diyor dediler.

Kuranı Kerimi on defe hatmettim diyene, ne anladın desek küfretmiş gibi yüzüne bakıyor insanın. Emir öyle alınıyor. Sorgulama uy diyor emredenler.

Bilgisiz cahil, sorgulamayan insan topluluklarını daha iyi yönettikleri için eğitimsiz insan onlar için bulunmaz nimet oldu, oluyor tabi ki.

Milli eğitimimiz dahi cehalete kapı açtı/açıyor. Durmak yok cehalet devrine koşuyoruz.

Böylece bütün ülke ve üzerindeki değerleri yönetmeyi başarıyorlar. Hem de sessizce.

Günümüzün silahları top, tüfek değil medya ve öğretilmiş imamlar oldu.

Ha bir de sosyal medya var. Ve de öğretilmiş eğitimliler.

Öyle ki yerli tohumu ekmeyi yasaklattılar.

Yerli tütünün kökünü kuruttular.
Dünyanın %70 fındığını biz üretirken FINDIK üzerinde oyunlara başlandı. Saman satın alır duruma düşürüldük.

Zeytinyağımıza türkü yazdırıp aşağılatırdılar.

Bütün elimizdekileri algıyı yöneterek yaparken zehri bal diye kaşıklarla elimize tutuşturup içmemizi sağladılar.

Yaptırımlarla da elimizi ayağımızı bağladılar hala da bir düğüm, bir düğüm daha derken kör düğüme DÖNDÜK.

Atatürk'ün yaptıklarını ve ilkelerini,  tarikatlar ve başlarının emriyle küçümsettirip, Kurana uyun diyerek ülkemizi altımızdan çekiyorlar.

Bizi dinimiz ve inancımızla vuruyorlar.

Eğitimi tarikatlara emanet ettiler, dinimizde kalmadı eğitimimizde.

Birliğimiz

Dirliğimiz

Ekonomimiz

Her şeyi dini bayrak YAPARAK vurdular.

İyi niyetimizden faydalanıp, hoşgörünüzden vurup ülkeyi pasta gibi dilimlemeye kalkıştılar.

Oktay Sinanoğlu'nun deyimiyle

Türklük ve Müslümanlığı birbirine düşman ettiler.

Kalın Sağlıcakla_Zayıf Düşmeden_Meyremc'e