Kitap konağı yazar Gülden Kılıç'la yaptığı dikkat çeken röportaj şu şekilde:

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Gülden Kılıç: Aslen Çanakkaleliyim ancak uzun yıllardır İstanbul’da yaşıyorum. 1999’da üniversite eğitimim için İstanbul’a geldim ve bir daha buradan ayrılamadım. Bir İstanbul âşığıyım. Üniversiteden mezun olduktan sonra çeşitli basın yayın kuruluşlarında editör olarak çalıştım. Akabinde çeşitli üniversite ve sivil toplum kuruluşlarında yayın sorumlusu olarak görev aldım. Kitap editörlüğü ve metin yazarlığı da yapıyorum.

Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz?

Gülden Kılıç: Lise döneminde her genç insan gibi çeşitli ve yoğun duygular içerisindeydim. Bu duygularımı ve düşüncelerimi kimseye anlatamayınca günlük tutarak kendime anlatmaya başladım, daha çok kendime dertleşme haliydi. Bunlar benim ilk yazı denemelerimdi. Üniversite yıllarımda öyküyle tanıştım ve öykü yazmaya başladım. Bu süreç bu güne kadar devam etti.

Kaç kitap yayınladınız, konusu nedir?

Gülden Kılıç: Kendine Dayanıyor İnsan, ilk kitabımdır. Ancak bugüne kadar yazdıklarım dört kitap eder. Bu kadar yazıp sadece bir kitap yayınlatmamın nedeni sanırım zor beğeniyor olmam, kendime karşı biraz acımasızım. Kitabım için modern zamanlarda dış dünyada sıkışmış, zorlanmış, çaresiz kalmış, başarısız olmuş, sıkışmış insanların bir iç anlatısıdır, diyebilirim.

Kendi içimizden, yaşadıklarımızdan süzülen ve bizi biz yapan tüm duygular, doğrular, yanlışlar, heyecanlar, değerler, hevesler… Kitabımda belirgin bir kadın dünyası göze çarpıyor. Çünkü kadın olmak kendi başına zorken bir de yaşadığımız erkek egemen dünyanın, eşitsizliğin ve şehir yaşamının da getirdiği zorluklar mevcut. Kadının halen varlığı bir insan olarak kabul edilmiyor; halen sadece cinsiyet ve rollerin yüklendiği bir varlık. Bunun dışına çıkan kadınlar ya ötekileşiyor ya şiddete maruz kalıyor ya öldürülüyor, bu algıya direnenlerse mutsuz oluyor. Bugün yaşanılan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet aslında bir sonuç, bir zihniyetin sonucu.

Ben de bir kadın olarak hissettiğim, anladığım, karşılaştığım, yaşadığım kadarıyla kadınların ve çocukların dünyasına ayna tutmaya çalıştım.

Yazmak mı yayınlamak mı zor?

Gülden Kılıç: Her ikisi de zorlu bir süreçtir. Ben yazmayı her şeyden zor bir eylem olarak kabul ederim. Çocuk dünyaya getirmek ne kadar zorsa yazmak da o kadar zor ve sancılıdır. Ancak yazma sürecinde epey yorulmuş, hırpalanmış yazarın bir de kitabı yayınlatma sürecinin zorluklarıyla uğraşması elbette sıkıcı bir durum. Açıkçası bazı tavır ve yaklaşımlar insanın ağırına gidiyor hatta insanlar yazmaktan vazgeçebiliyor.

Çok okuyor musunuz? Çok genç okumadan yazıyor, piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz?
Gülden Kılıç: Çok kitap okurum. Çünkü okumak benim için kitapla dostluk edinmek gibi bir şeydir. İstanbul’un trafiği, kitap okumak için insana güzel fırsatlar sunuyor, bu fırsatı iyi değerlendirenlerdenim.

Sizinle aynı fikirdeyim. İyi bir yazar olmak için klasik edebiyatı ve sonra modern edebiyatı okumuş olmak gerekiyor. Kitap yazmak bir birikimin sonucudur aslında. Okuduklarınızdan, yaşadıklarınızdan, şahit olduklarınızdan biriktirirsiniz. Kitap editörlüğü de yaptığım için epey kalitesiz kitapla karşılaşıyorum. Kalitesiz kitapların olmasından ziyade bu yoğunlukta olması sorundur. Diğer bir sorunsa özellikle öyküde çok birbirine benzer üslup ve tarzda metinler ortaya çıkmasıdır, çeşitlilik az ve herkes en iyi edebiyat benimkisi diyor.

Yazmak sizin için ne ifade ediyor?

Gülden Kılıç: Yazmak insanın ruhunu kazımasıdır. Kendi içinde çeşitli evreleri, sancıları ve ızdırabı olan, katlanılması zor bir süreçtir. Ancak yazmadığınızda sizi daha zor bir süreç bekler, kıvranır durursunuz, huysuzluk edersiniz. En azından bende böyle oluyor. Yazma isteği insana içten yükselen bir duyguyla varlığını hissettirir, sonrasında bir ihtiyaca dönüşür. Yazmak bir sesleniştir, yüzyıllardan beri gelen duyguları yüklenme ve bir sonrakilere taşıma görevidir. Hayatın, dünyanın, insanın ve varlığın bilincinde olan biri olarak yazmak insanlığa karşı bir sorumluluktur benim için. Yaradılışımın amacının bu olduğunu düşünüyorum.

İyi yazmanın formülü sizce nedir?

Gülden Kılıç: Birincisi çok okumaktır sadece kitap değil kendini, evreni, insanı okumaktır. Gözünüz, gönlünüz, kulağınız her daim açık olacak. Algılayan taraf olmanız gerekiyor. Ayrıca öykü yazıyorsanız öykü kitaplarını inceleyerek okumanızda büyük fayda vardır. Metin analizleri ve eleştirisi yapan araştırma kitapları okunmalıdır. Edebiyat dergileri mutlaka takip edilmelidir, en azından bir kaçı. Fikir edinmek açısında nasıl yazılacağına dair kitaplar mutlaka okunmalıdır.

Bir yazma ritmi oluşturmanız gerekiyor. Her gün yazıyorsanız amenna, yazamıyorsanız haftada belirli zamanları buna ayırmanız gerekiyor. Ben hangi aralıklarda daha iyi yazıyorum, sorusunun cevabını bulmalısınız. Ayrıca aklınıza gelenleri de not tutmanız şart. Hangi şartlarda daha iyi yazdığınızı tespit etmelisiniz. Ben, arkam boşluğa önüm pencereye ve karanlığa baktığında daha iyi yazdığımı düşünüyorum. Yazmak size kendinizi de keşfettirir.

Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz?

Gülden Kılıç: Çok okumalarını ancak belirli aralıklarla yazmalarını öneririm. Bir arkadaşınızla oturursunuz ve dertleşirsiniz. Bir süre sonra dertleşecek bir şey kalmaz ve boş konulardan bahsetmeye başlarsınız. Yazmak da böyledir. Yazar bir toplayıcıdır, hayattan topladıklarını içinde yoğurarak yeniden şekillendirir ve yeniden hayata sunar. Bu yüzden bir ayağınız içinizde bir ayağınız dışarıda olmalıdır.

Editör: TE Bilişim