Sevgili okuyucularım. Ben burada haberlerde geçen sel baskınlarını veya görüntülerini anlatacak değilim. Mesela Karadeniz’de 8 gün arayla yaşanan sel felaketini MGM günler öncesinden haber vermesine rağmen o bölgede hiçbir önlem almayan yönelicilere ne söylemeli?

Karadeniz doğası gereği engebeli arazileri çok olan bir bölgemiz. Aynı zamanda bol yağı alan bir bölgemizdir. Dolayısı ile genelde olsun yerelde olsun idareciler sadece seyirci kalmaktadırlar. Tamam, felaket olduktan sonra tüm imkânlar seferber ediliyor. Yaralar kısa sürede sarılmaya çalışılıyor ama önemli olan felaket gelmeden onu önleyici tedbirler alınmıyor.

Ben de bir Karadeniz insanı olarak o yörede birçok felakete tanıklık etmiş bir kişiyim. Mesela Ordu Perşembe, Fatsa da birçok köprü hemen her sel felaketinde yıkılır ve yeniden yapılma çalışmaları bağlatılır. Bu kısır döngü yıllardır böyle devam eder gider. Hâlbuki yıkılanın yerine yapılan köprüler daha esaslı bir şekilde yapılsa yıkılmazdı. Demek ki müteahhitler malzemeden çalıyorlar, yapıkları ileri yapmış olmak için yapıyorlar demektir.

Dünkü Artvin felaketinde gördük ki, eski dönemde yapılmış kemer köprüler yerli yerinde duruyor ve suyu da engellemiyor ama yeni köprüler ise bazıları tıkanmış bazıları ise yıkılmış durumda. Yıllar önce atalarımız bunu düşünebiliyorsa ve teknolojinin bu kadar geliştiği bir oramda neden yapılanlar hemen yıkılıyorlar. Bunu hiç sorgulayan oldu mu?

Basiretsiz ve öngörüsüz yöneticiler sayesinde biz ülke olarak bu kısır döngüyü her yıl yaşıyoruz. Ama yaşamak zorunda olmadığımızı da haykırıyoruz. Meteoroloji genler öncesinden felaketin geleceğini haber veriyor ama yönelicilerin kılı kıpırdamıyor. Bu ne aymazlık. Merkezi idare ise yerel yönelicilere kardeşim hangi tedbirleri aldınız diye sormuyor veya sorgulamıyor.

Bu arada iktidara da bir sözüm olacak elbet. Bu ülkede Afetlere geçmişte büyük hizmetleri olan ve olaylara anında müdahale eden ve çok örgütlü teşkilat olan Afet İleri Genel Müdürlüğü vardı. Kurumun adını değirmekle bu iler olmuyor kardeşim. Bu gerçeği hep birlikte görüyoruz. Bir kurumun adını değirdiğiniz anda iğneden ipliğe varana kadar her şeyi değişecek demektir. Bu da yandaşlarına ihale yoluyla yeni ek gelir kaynağı kazandırmaktan öeye gitmeyen bir uygulamadır. Yıllarca bu ülkede Afetlere koşmuş bir kurumun adını ve yapısını neden değiriyorsunuz? Sadece Afet İleri değil tüm kurum ve kuruluların adı ve yerleşim yerleri değiştirildi. Bu da yandaşlarına ekmek kapısını sonuna kadar açma anlamına geliyor.

Bu vurdumduymazlık nereye kadar?

NE MULU URKUM VE MUSLUMANIM DİYENE VE DİYEBİLENE