Bu yazı, cumhuriyet savcılarına açık suç duyurusudur. Polis memuruna; hani o Sur’ da, Cizre’ de veyahut başka bir yerde şehit olunca kahrolduğumuz o polis memuruna özel şirketin işi yaptırılıyor. Dikkatlice tam yarım saat izledim, herhalde yanılmış olamam. Kule bir iki, Atatürk Havalimanı’ nda neler oluyor?

İlk önce genel seyir ne âlemde ona bakalım: 

TAV adlı şirket her yeri kiralamış, duvarlar dâhil! Giriş-çıkış yazısının önünde duran yolcu, tabelayı göremiyor. Kaldırımlara kadar her yer reklam… Tuvalet bulabilseydim girip bakacaktım, acaba oraya da reklam koymuşlar mı diye ama tuvalet göremedim. Belki de tuvalet tabelası vardı, ben göremedim o kadar reklamın içinde. Sanki saatlik kiralamışlar da sonuna kadar kullanacaklarmış gibi. Haa, neyse burası önemli değil; vermiştir karşılığını kullanıyordur. Ancak özellikle dikkat ettim, yolcuların yönlendirmesini polis yapıyor. Yanımda resmî üniformalı polis memuruna, yalan yok, adım başı soru sordular. Türkçe olsa amenna! Hemen hemen her dilde… Özel şirketler daha çok para kazanacak diye polisin ne günahı var? Memurun görevi, şirketlerin açıklarını kapatmak değildir; özel şirketler, bu işler için güvenlik görevlisi sayısını arttırabilir. 

Terörist peşinde gezerken Sur’ da yakalanan Norveçliyi; iç güvenlik bölgesinde cirit atan Ermeni, Alman, Sırp ve Rusları düşünürsek Atatürk Havalimanı’ na inen her yolcunun bir turist olduğunu söyleyebilir misiniz? 

Her yer İngilizce tabela dolu, iğrendim! Sömürge ülkesi miyiz biz! Keşke şirketlerin Vecihi Hürkuş, Sabiha Gökçen, Hazerfen Ahmet Çelebi, Lagari Hasan Paşa Hava Taşımacılığı gibi isimleri olsaydı. Yüz binlerce şehidi Türkçemizi, vatanımızı yabancılara peşkeş çekmek için mi verdik? Buraya gelip ağzını yaya yaya, ortalık yerde bağıra bağıra yabancı dille konuşan turist; gelmesin kardeşim! Türk yurdundayız, tabi ki Türk’ ün kuralları geçerli olacak. Kendi devletimizde hiç kimseye sormadan kendi kurallarımızı uygulayacağız. Kimseden akıl alacak değiliz. Kel de olsa, kör de olsa, eksik yalan yanlış da olsa bizim aklımız bize yeter.

Sordum öğrendim, 180 saniyede bir inmesi gereken uçak; ortalama 66 saniyede bir iniyormuş. Buraya hiç değinmeyelim, çok teknik konular, masaya yatırırsak içinden çıkamayız.

Yabancılara önceden geçici verilen ikamet tezkeresinden bir tane gösterdiler, şoke oldum! Oturum kartı, denilen ikamet tezkeresinde yabancıların fotoğrafı yok. (Şu anda verilen oturum kartları fotoğraflı.) Yani herhangi bir yabancı, ikamet tezkeresini kaybetse onu yolda bulan kişi Türkiye’ de ikamet edebiliyordu. Ben böyle anlıyorum. Bilmem siz nasıl değerlendirirsiniz.

Buraya kadar belki her ayrıntı size normal gelebilir. Neticede Türkiye’ nin dünyaya açılan önemli kapılarından birisi. Belki birtakım uygulamalar bize gayr-ı millî gelse de uluslararası arenadır, hadi diyelim uygulanmasında sorun yok. 

Şimdi gelelim asıl anlamadığım, zurnanın zırt dediği yere: 

Atatürk Havalimanı’ nda dış hatlar, yurt içinden yurt dışına veya yurt dışından yurt dışına giriş/çıkışlarda kullanılan uluslararası bir bölgedeki çıkış katında üç farklı Pasaport Kontrol Noktası gördüm. Gözlemlediğime göre bu birimleri şöyle açıklayabilirim:

Birinci Bölge: İlk önce yurt dışından ülkemize gelenlerin kullandığı 32 masası bulunan geliş katındaki Pasaport Kontrol Noktası’ ndaydım. Çalışanlar buraya Büyük Pasaport diyorlar. 1-29 arası, normal vatandaşlara ayrılmış; sıra bekleyerek evraklarını kontrol ettiriyorlar. 30. Pasaport Kontrol Noktası, THY’ nin büzınıs denilen iş adamlarına; 31. Pasaport Kontrol Noktası diplomatik geçişler için; 32. Pasaport Kontrol Noktası’ nda ise TAV kartı olanlara ayrıcalıklı pasaport kontrolü yapılıyor. 

İkinci Bölge: Az ileride Küçük Pasaport denilen başka bir kontrol noktası var. Türkiye’ den yurt dışına çıkanlar kullanıyor. Buranın 15 Pasaport Kontrol Noktası var: 1-14 arasında normal vatandaşlar sıralarını bekleyerek pasaportlarını kontrol ettiriyorlar. 15. Pasaport Kontrol Noktası’ ndan THY büzınıs ve TAV kartı olan yolcuların ayrıcalıklı geçiş yapabiliyorlar. 

Üçüncü Bölge: Hemen yanında CİP/VİP denen geçiş noktası görünüyor. Perdelerle örtülerek dış dünyadan adeta tecrit edilmiş. Yani çok zengin insanların sallana sallana geçerken görünmek istemedikleri geçiş noktası…

Üç kontrol noktasını da size betimlemeye çalıştım. Meselemiz, buraların nasıl olduğu değil çalışma yöntemleri! Şöyle ki: Büyük ve Küçük Pasaport Kontrol Noktaları’ ndan geçen THY ve TAV kartlı, büznıs denilen ayrıcalığa sahip zenginlerin işlerini üniformalı polis memurları yapıyor. Yani özel şirkete daha fazla para ödeyerek geçişlerde ayrıcalık kazanmış kişilerin işini kamu görevlisi görüyor. TAV veya THY şirketi bildiğim kadarıyla kamu kurumu veya kolluk güçlerine bağlı bir kuruluş değil. 

1-) Dolayısıyla özel şirketlerin daha çok para kazandıkları özel işlerini neden polis memurları yapıyor; bir polis memuru, nasıl oluyor da özel şirketin işi için kullanılabiliyor? 

2-) Özel şirketin emrine verilen polis memurlarına, işlerinde bir kusur gösterirlerse görev tanımlarında olmayan bir işte çalıştırıldıkları için bu polislere disiplin yaptırımı uygulanabilir mi? 

3-) 5442 sayılı kanunun 8/c maddesine göre geçici görevlendirme yapılamazken, 657’ ye göre sadece kurumlar arası geçici görevlendirme hükmü varken, Devlet Memurları Geçici Süreli Görevlendirme Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmışken hangi polis amiri; hangi yetki ve kanuna dayanarak özel şirketin emrine polis memuru görevlendirebilmektedir? Bunu yapan polis amiri, suçlu değil midir?

4-) Özel şirketin emrinde çalıştırılan kamu görevlisine 1982 Anayasası’ nın 18. maddesine ve zorla çalıştırmanın yasaklandığı, ülkemizin de imza attığı ILO sözleşmelerine göre angarya uygulanmış olmuyor mu? 

Burada gerekçe, güvenlik olamaz. Eğer TAV ve THY’ ye fazladan para ödeyerek ayrıcalık kazanmış kişi varsa bunun denetimini de TAV’ a bağlı personel yapabilir. Orada polis memurlarının pasaport kontrolü dışında ayrıcalığa sahip kişilerin işleri için görevlendirilmesi, anayasaya aykırıdır. Kesinlikle bu durumun tekrar gözden geçirilerek düzeltilmesi gerektiği görüşündeyim.


Yücel ÖNDER
Türk Eğitim-Sen
Esenler İlçe Başkanı