Fethullah Gülen Hocaefendi, 'herkul.org' sitesinde yayınlanan 'Kara Propaganda ve Nefis Muhasebesi' başlıklı yeni sohbetinde, “furuât” sözünü tenkit edenlerin yanlışlıklarına imada bulunularak, “usûl” ve “furuât” kavramları açıklandı. Hocaefendi, sohbetinde Hizmet erlerinin maruz kaldıkları kara propaganda karşısında nasıl davranmaları gerektiğini de öneklerle anlattı.
Yapılacak işlerde mazi, hal ve müstakbelin beraberce ele alınması lazım geldiğini ifade eden Hocaefendi, her zaman ahiretin ve hesabın hatırda tutulmasının önemine değindi.
    Gülen Hocaefendi, “Rahman'ın has kulları o kimselerdir ki onlar yerde tevazu ile yürürler.
Cahiller kendilerine laf atarsa 'Selametle!' derler.' (Furkan, 25/63) ve 'Boş söz ve işlere rastladıklarında vakarla oradan geçip giderler.' (Furkan, 25/72) mealindeki ayet-i kerimeleri hatırlatarak, kötülüklere aynıyla mukabele etmemek gerektiğini vurguladı.
Bu cümleden olarak, “furuât” sözünü tenkit edenlerin yanlışlıklarına imada bulundu, “usûl” ve “furuât” kavramlarını açıkladı.
    Mü'minlerin farklı içtihatlarda bulunabileceklerini; ama katiyen hakperestlikten ayrılmamaları gerektiğini belirten Hocaefendi, Ashab-ı Kiram efendilerimizin karşı karşıya geldikleri zaman bile çok hakperest davrandıklarını söyledi.
    Hazreti Ali ile Hazreti Zübeyr'i misal olarak serdeden Hocaefendi, şu hadiseyi anlattı: "Hazreti Zübeyr, Hazreti Ali'nin karşısına atını sürüp çıktıktan sonra bir bahtsız adam onu şehit etmişti.
Hazreti Zübeyr'i şehit eden kişi, daha sonra Hazreti Ali'ye yaranmak ve ondan bir pâye koparmak için huzuruna gelmiş ve 'Safiyye'nin oğlunu, senin hasmını öldürdüm.' deyivermişti.
Buna karşılık Hazreti Ali, 'Ben bu kulaklarımla Rasûl-ü Ekrem'den şöyle işittim: Safiyye'nin oğlu Zübeyr'in kâtilini Cehennem'le tebşir ederim!' demişti."
    İnsanların hatalarını arama, gizli hallerini araştırma, kabahatlerin izini sürme, kulağı olumsuz sözler için kullanma ve dili gıybetle, iftirayla kirletme gibi çirkin günahların, kuyruğunu dikip bir köşede sinsi sinsi bekleyen bir akrep gibi bazı mü'minlerin gönül hayatına nasıl zehir akıttığına sözü getiren Hocaefendi, kimsenin günahının takipçisi olmamak, başkalarının hatalarını araştırmamak ve onların –amme hukukuna girmeyen– kusurlarına göz yummak gerektiğini ifade etti.
    Hocaefendi, başkalarının günahlarını teşhir etmemek ve hiç kimseyi utandırmamak lazım geldiğini şerh ederken hiç unutamadığı üç hadiseyi ilk defa anlattı.
    Hakkın hangi kriterlere göre tesbit edilebileceği üzerinde duran Gülen, "hak bildiğimiz mevzuya sahip çıkarken kendi muhasebemizi yapmaktan da dûr olmamamız icap ettiğini" belirtti.
    Özellikle Hazreti Üstad'ın, "Bana zulüm ve işkence yaptıklarının hakiki sebebini şimdi anladım.
Ben kemal-i teessürle söylüyorum ki, benim suçum, hizmet-i Kur'aniyemi maddî ve mânevî terakkiyatıma, kemalâtıma alet yapmaklığımmış." şeklindeki mülahazasını hatırlatan Gülen, iman ve Kur'an'a yapılan hizmetin, maddi beklentiler bir yana, varidat ve mevhibelere mazhar olma, velilik mertebesine erme gibi maksatlara da alet yapılmaması; hatta cennete girme, cehennemden uzak kalma gibi ulvî gayelere dahi vasıta kılınmaması; evvelen ve bizzat talebin ihlâs ve rıza-yı ilahi olması lazım geldiğini dile getirdi.

Editör: TE Bilişim