15 Temmuz 2013

 Araştırmacı Gazeteci Mehmet Baransu, Hülya Okur’a konuştu. İşte röportajdan bazı çarpıcı başlıklar:” Faiz, Gezi’nin değil hükümetin hatası…Yalancıyı Başdanışman yaptılar…Başbakan Gezi olaylarının devam etmesini istiyor…Hakan Fidan, MOSSAD’ın elemanlarıyla çalışıyor…Bavulu teslim ederken çok stres yaşadım…Bu seçimde dosyalar havada uçuşacak…3 dönem şartı kalkacak…Muhafazakar kesim aptaldır…Karaalioğlu benden korksun…Türkiye’yi soyuyorlar”
“Hayat ile ölüm arasında kalan kahramanların filmlerini çok izledim, Dünyaya geri çağrılan bir Atılgan gemisi vardı mesela mürettebatıyla dünyaya geri dönmesi istenen geminin kaptanı, çok güçlü bir terör örgütünün donanmaları ve onun yerle bir ettiği bir facianın tam ortasında bulmuştu kendisini. Kaptan Kirk, bu durumu bitirilmesi gereken şahsi bir kavgası gibi algıladı, ve kitle imha silahını bulmaya koyuldu, mürettebatta aynı amaç için yola çıkmadığını anladığı arkadaşlarını bile kurtardı, yüksek radyasyon alacağını bile bile gemide yaşayan insanların hayatı pahasına kendisini motor kapağının bulunduğu boşluğa bıraktı…Onu dinlerken bu aksiyonu canlı canlı hissettim yüreğimde. Bilinmeze doğru gittiğimiz bu yolda, içinde bulunduğumuz gemiye kaptanlık yapıyor olması size de güven vermiyor mu? İşte o kaptan, Mehmet Baransu sizlerle…
Hülya Okur’un röportajı

“HAYAT BENİ YALNIZLAŞTIRDI”
“TÜNEL KAZDIM”
Mekkede ümre ibadetini yapan annenize araba çarpmış, siz de takipçilerinizin duasını istemiştiniz. Anne-baba olgusu evlat olarak sizi içine alınca nasıl bir şeye dönüştü? Nasıl bir aileye ve çocukluğa sahiptiniz?

Ben daha önceden de aileme bağlı birisiydim ama kendi ailem olunca bir başka hal aldı, bir de oğlum doğduğu gün kalp ameliyatı oldu, balyozu yazdığım ilk günlerde doğdu ve ben 25 günü hastanede geçirdim, hayatta kalıp kalmayacağı belli değildi, bu süreçleri yaşadıktan sonra insan anne ve babasının kadrini, kıymetini daha iyi biliyor.Bir de hayat beni yalnızlaştırdı, evet çevremde bir çok insan var ama kalabalıklar içinde yalnızım.  Uludere sonrasında yazdığım yazılar, MİT’in beni takip etmesi vs dost bildiğimi zannettiğim bir çok insanla ayrıştım. “Hukuk dışı bir dinleme yapmış, yapmışsa yapmış, ne olmuş yani” diyerek bunları gündeme getirmemi istemeyen, “Partimiz yada iktidarımız yıpranmasın” diyen, onun ötesinde iftira boyutuna varan hadiseler yaşadım, bu insanı yalnızlaştırıyor. İnsan yalnızlaştıkça hakiki dostunun sadece ve sadece anne-babası olduğunu görüyor. O zaman biraz daha geriye gidip, ailenizle yaşadığınız şeyleri gözünüzün önüne geliyor ve onlara saygınız daha da artıyor. 

Mutlu bir çocukluk geçirdim. Yaz tatillerinde balık tutardık,  Erzurum’un Oltu ve Hınıs ilçesinde büyüdüm. Keşke bütün ocuklar benim yaşadığım çocukluğu yaşasalardı; çamurun içinde oynardık, sabah çıktık, gece yarısı eve geldik, ilçe güvenliydi ve ailelerimiz bize bir şey olmayacağını biliyorlardı, şu anda biz çocuklarımızı 3 dakikalığına dışarı bırakamıyoruz. Arkadaşlarımız çok iyiydi, köyden gelip ev kiralayan arkadaşlar vardı, ahır gibi yerde, tek odalarda kalıyorlardı…Hınıs’ta ev boyunda kar yağardı, ben karın altından çok tünel açtığımı biliyorum, evin kapısında tünel açıp, bahçe kapısından okula giderdik. Başka yapacak şey olmadığından kitap okurduk, aynı kitabı yüz kere okuduğumu bilirim. Satranç, damayı da iyi bilirim.
“DİNDAR DEĞİLİM”
Kitaplardan bahsedince “İmam Hatipte Seyyid Kutup okur, İhvan üzerinden Milli Görüşcü arkadaşlarla tartışma yapardık” şeklinde bir tweet paylaştınız. Bugünkü maneviyatınızda çocukluğunuzda aldığınız eğitimin ne kadarını taşıyorsunuz?
Çok fazla taşımıyorum. Çok da maneviyatım olduğunu söyleyemem, çok da dindar biri değilimdir. 


Bazı hassasiyetlerim var. Ortaokul ve liseyi imamhatipte bitirdim, imam hatipe gitmemin temel nedeni PKK’dır. Çünkü Hınıs’ta lise ve imam hatip vardı, lisede örgüt elemanları çoktu, babam imam hatibi tercih etti, abim de cemaatte okumuştur, imam hatibin çok güvenli bir yer olduğunu düşünmüştü ama ilk gittiğimde çok üzülmüştüm ama daha sonra okulumu çok sevmeye başladım, ayrıca lise ve ortaokul müdürümün bende çok büyük bir emeği var, ortaokuldaki müdürüm akşamları ücretsiz kurs verirdi, bütün öğretmenler kalırdı, kızları tek tek evine götürürdü, ve o öğretmeni benim sınıf arkadaşım öldürdü. Hemen arkamdaki çocuk tek kurşunla arkadan öldürdü. Bursalı bir öğretmendi, Hınıs’tan İstanbul’a gelmişti, Hınıs’ı o kadar çok sevmişti ki, İstanbul’dan tayinini geri oraya istedi, onu ben PKK’lıların öldürdüğünü düşünüyorum yani benim arkadaşım tetikçi olarak kullanıldı, temel amaç da şuydu, çok başarılı insanlar yetiştiriyordu, sayesinde üniversite hazırlık kursuna gitmeden bir çok insan üniversiteyi kazandı. Lisedeki müdürümün hayatımda çok büyük bir etkisi vardır, sonuçta benim müdürüm hayatını kaybetti ve öğrencileri için kaybetti, iki tane çocuğu vardı, eşi hamileydi, şimdi yaşamıyor, oğlu evlenmiş, kızı henüz evlenmemiş, Bursalılara sırf bu hocam yüzünden çok saygı gösteririm, her Bursalı benim gözümde “Mustafa Doğru’dur”

“DİN HAYATIMIZDA BÜYÜK BİR BOŞLUK”
Ailem dindar mı, evet. Anne babam dindar, anne tarafım sol gelenekten gelir, kimi CHP’lidir, kimi aşırı soldur, ben tamamen baba tarafına yakınım. Babam ve amcam çok dindarlardır, amcam 28 Şubat sürecinde fişlenmeyi hiç takmadı mesela, üst düzey bürokrattı, paçalarını sıvayıp, ayağına takunya alıp, inadına abdest alan birisidir. Böyle de deli dolu bir ailedir bizim aile. Çok dindar değilim ama dinin belirleyici olması gerektiğini düşünüyorum.


 Dün gece saatlerce Kuran’ı Kerim’in ayetlerini dinledim, şunu gördüm, “Din bizim hayatımızda büyük bir boşluk” zaman zaman mutsuz oluyorum ben, orada da maneviyat eksikliği dedikleri şey var, hayat bazen boş geliyor bana.Yalnızlık beni aileye ne kadar yaklaştırıyorsa, Allah’a da yaklaştırıyor. Yalnızlıktan da mutluyum, dost görünümlü insanlar çevremde olacaksa hiç olmasınlar daha iyi. Necip Fazıl’ın bir sözü var: “Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam Alıp beni götürsün, tam 4 inanmış adam” çevremde 4 inanmış adam olsun yeterli benim için.

“KADER BANA GAZETECİ OLMAYI NASİP ETTİ”
Çok ilginç…Cinayet vakaları hep yakınlarınızda, sevdiklerinizin başlarına gelmiş. Erzurum’da siz lisede okurken, gazeteci bir komşunuzun arkadaşıyla şakalaşırken kör kurşuna hedef olup ölmesi, sizi çok etkilemiş.  Ve gazeteci olmaya karar vermişsiniz. 
Aynen öyle. Lisedeydim, özel radyolar yeni kurulmuştu, sonunda “Allah Allah Mehmedim” denilen bir türkü var, radyoda onu dinliyorum, odamda test çözüyorum, radyo bir anda durdu, zaman gazetesinin Erzurum muhabiri Mahir beyin vefat ettiği haberini aldım, lisedeyken ben Bosna için aktif olarak görev yaptım, casio saatlerimizi sattık, okulda ve mahallede örgütlendik, kutumuzda para topladık, Mahir bey de “Bosna için saatlerini verdiler” diye bizim haberlerimizi yapmıştı, oradan tanıyordum, duyunca çok üzüldüm, cenazesine kadar gittim, mezara konulmasını gördüm, zaman gazetesi aldık, dağıttık, cemaatle hiçbir bağlantım yok. O zaman onlar üç arkadaşlardı, Ömer, Mahir ve Ali Sadullah. Ve kader bana gazeteci olmayı nasip etti, ve kader bana o Ömer’i Aksiyon dergisinde müdürüm olarak karşıma çıkarttı, o da bir trafik kazasında vefat etti. Hayatta tanıdığım en iyi, melek gibi bir insandı. Sadullah Ankara’da çalışıyor, iki arkadaşla çalışmak nasip oldu, şimdi bu üç insanın neden iyi anlaştığını çok iyi anlıyorum, Ömer ağabeyi kaybedince dedim ki, “Allah bunları çok seviyor, yanına çok erken aldı” Sadullah için de çok endişeliydim ama  Allah’a şükür o hayatta, mecliste çalışıyor.

“HAKAN FİDAN’A VE ONA EMİR VERENE HAKKIMI HELAL ETMİYORUM”

MİT’in, Cemaat’le bağınızı ispatlamak ve Başbakan’ın önüne dosya koymak derdinde olduğunu yazdınız.   Sizin cemaatçi, fethullahçı olmanız neden isteniyor? Fethullahçı olsanız bunu yine de saklar mıydınız?
Yok. Eğer milletin anladığı anlamdaysa, “Fethullahçıyım”. Fethullah Gülen’in tırnağı olamayacak insanlar var bu ülkede ama kendilerini adam zannediyorlar. Fethullah Gülen’in ülkemizde ve yurt dışında neler yaptığına şahidim. MİT sadece onu yapmadı, hem onu yapacaktı hem de komplo kuracaktı bana. Bu olayın perde arkasını 5 sene sonra yazacağım. Niye MİT beni takip etti, ne yapmak isteyecekti, Başbakan ile neler paylaşacaklardı…bunu çok iyi biliyorum. Ama onların unuttukları bir şey vardı, “Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah’ı var” onların hiç tahmin edemeyeceği insanlardan beni takip ettikleri bilgisini aldım. Kıyamet gününde o Hakan Fidan dahil, emir veren kişi dahil, Kabe’de dua ettim, “Allah’ım bu iki ismi %50 sevap, %50 günah ile karşıma çıkart” diye. Tek benim hakkıma kalmalarını istiyorum. Hakkımı helal edersem namerdim. Bugün bazı insanlar bir yerlerdeyse, bu mücadelede hayatını ortaya koyan 2-3 insandan birisiyim. Bunu makam mevki için de yapmadım. Dün ona avrat küfreden insanlar baş tacı yapıyorlar, “Aman baş tacı yapılmadın ya, uçağına alınmadın ya” diyorlar, umurumda değil benim ilmimde sinek kadar değeri olmayan insanlar var, bu ülkeyi yönettiğini zanneden insanlar. Allah onların komplolarını boşa çıkarttı. Allah’ın bir olduğunu bildiğim gibi benim peşime kimin MİT’çileri taktığını ve niçin taktıklarını biliyorum.

“HAKAN FİDAN VE BAŞBAKAN YASA DIŞI DİNLEYENLERİN YARGILANMASINA İZİN VERMEDİLER”

“SEKRETERİNİ MASADA BECEREN ADAMI MİLLETVEKİLİ YAPTILAR”
Ama tüm dünyaya rezil oldular, rezalet bir kararla kendi suçlarını örtmek için Hakan Fidan bir yazı yazdı, altına da Recep Tayyip Erdoğan imzası var, yasa dışı dinleyen insanların yargılanmasına izin vermediler. Bu benim için onur belgesidir. Zaten izin verse şaşardım, eğer izin verseydi, beni dinleyen ve benim yakalattığım MİT’çiler “Bize emri şu verdi”, o emri veren mahkemeye gelecekti ki, “Bize emri şu verdi” diyeceklerdi, ondan sonra bu yazıyı yazanın emir verdiği ortaya çıkacaktı, yani Hakan Fidan’ın, Hakan Fidan da 5-6 yıl ceza alacaktı. Hakan da kendisine kimin emir verdiğini herhalde açıklayacaktı. Tek dertleri benim Fethullahçı olduğumu ortaya koymak değildi. Bana komplo kurmaktı ama komployu başlarına geçirdim. İnşallah o günkü telefon konuşmalarımı kaydettiklerini biliyorum, ortaya çıkar. O dönemlerde Hakan Fidan’a çok küfrettim. Çünkü dinlediğini bildiğim için direk Hakan Fidan’a yaptım, hele yakalattığım gün ve ertesi günkü telefon konuşmalarını Türkiye’nin duymasını istiyorum. Hakan Fidan’ı telefonlarda beş para ettim, sonra bana adamlar gönderdi, star gazetesinden 20 yıllık bir köşe yazarı arkadaşını gönderdi, “Artık takibi bıraktık, bir yanlıştı o, ortak nokta bulalım” Ak Parti 4.kurultayında MİT adına bir yazar geldi, Hakan Fidan ile buluşma teklifi etti bana. Ben ona dedim ki: “Hakan’a selam söyle, kıyamet günü görüşeceğim onunla” Bu ülkede Belediyede masasında sekreteriyle yatan adam partiden atılıyor, sonra çok zıt bir partiye gidiyor, birkaç sene sonra iyi bir yalamayla geliyor, sekreterini masada beceren adamı milletvekili yaptılar. Uçakta ahlaksız işler yapan adama medyada yer buluyorlar. Ahlaksızlık yapanları çok seviyor bazıları.

“5 MİLYARA ALLAH’I SATACAK ADAMLAR VAR”

Adam bana 1 yıldır iftira atıyor, derdi de Uludere(çünkü Uludere’de bir skandal yaşandı ve bu gerçekleri ben yazdım) MOSSAD ajanı , CIA ajanı vs diyor. MİT’in sözcülüğünü yapıyor, hükümet bir medya organına el koydu, o adamı başına atadı, o adam ilk iş olarak sevgilisini götürdü oraya. Geçen hafta sevgilisi köşe yazısı yazdı. Sevgilisi ilk yazısında milletin alay konusu oldu. isim vermeden twitter’da yazdım: “Atandığın yere ilk işin sevgilini götürüp, köşe yazarı yaparsan, rezil bir yazı yazar, ilkokul seviyesinde, köşe yazısı da değil, kompozisyon” Adam beni aradı, twitterımda isim olmadığı halde…şunu söyledim: “Bir yıldır bana iftira atıyorsun, ne kadar kolay iftira atıyorsunuz, siz nasıl hesap vereceksiniz?” “Camia…vs bir şeyler söyledi, tweetimi sildim. Bakın ben size bir şey söyleyeyim: “5 milyara Allah’ı satacak adamlar var”

“MUSTAFA KARAALİOĞLU MİT’İN TETİKÇİLİĞİNİ YAPIYOR”
“28 ŞUBATÇILAR YARGILANIYORDU, BUNLAR DA YARGILANIRLAR”

Açıkça söylüyorum, ismini vermemiştim, Mustafa Karaalioğlu’nun ismini vereceğim. Gazeteci Yazarlar vakfının iftarı var ve iftara sadece Mustafa Karaalioğlu’nu görmek için gidiyorum. İki laf edeceğim ve sonunda da tüküreceğim yüzüne. Ben kimin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Star gazetesinden kovulan bir isim var, müstear isimle internet sitelerinde yazılar yazıyordu ve şu an da gerçek ismiyle yazıyor, bu adam bu insanların bütün rezilliklerini elinde tutuyor ve şantaj yapıyor, tazminatını aldı, iş alıyor vs. ve oturup köşelerinde ahlak dersi veriyorlar. 


 Bazen sakin olayım diyorum ama bunların anladığı dil bu. Oturur kendi köşelerinden attıkları iftiraların özrünü dilerlerse o zaman belki helalleşebilirim. 

Bugünkü genel yayın yönetmenlerinin, Uğur Dündar’dan, Ertuğrul Özkök’ten, Oktay Ekşi’den hiçbir farkları yok.Dün asker gönderiyorlardı metin yazdırıyorlardı, bugün asker gönderiyor Mustafa Karaalioğlu metni giriyor, MİT’in tetikçiliğini yapıyor. Habertürk’e Hakan Fidan yazı göndermiş, yazıyı röportaj adı altında sorular sıkıştırmışlar. Onlar gitti, bunlar geldiler. 28 Şubat’ta geçti bu da geçer. 28 Şubatçılar yargılanıyordu, bunlar da yargılanırlar.

“BELGELER YAZDIĞIM İÇİN GELDİ”
Yolsuzlukları yazmaya başladığınız dönem 1997’den 2001’e kadar uzanıyor. 28 Şubat döneminde de Aksiyon dergisinde dosya haberler hazırladınız. Gücünüzü sadece kurduğunuz ilişkilerden mi aldınız?
Güç demeyelim. Haberi yaparken kimseden korkmadım ama belge geldi, 28 Şubat’ta yolsuzluk haberi yapma sebebim de, Gümrük kapağı yaptım, bana postadan 12 sayfalık bir mektup geldi: “Necati Can var, bu konuları çok iyi bilir, yeri Karaköy’dedir, onunla bir görüşün” yazıyordu. Kimin ismi geçiyorsa aradım. Necati bey, Uğur Mumcu’ya silah kaçakçılığı terör kitabını yazdıran adam, belgeleri veren adam, Gün Sazak’ın Edirne Başgümrüğü yaptığı bir adam, Hürriyetin 28 gün dizi yaptığı bir adam, Cemil Çiçek’in sınıf arkadaşı, siyasal mezunu, Öcalan’ın iki-üç devre üssü, devleti çok iyi bilen birisi, müfettiş. Necati Beyin çevremin genişlemesinde bana çok büyük katkısı oldu. Bir de şu vardır, yazarsanız gelir. Ben yazdığım için geldi.  Nedim Şener Milliyet’te gümrük kaçakçılığı üzerine yazardı, bir kişi daha vardı ama ben dergide çalışmama rağmen bunların hepsine haber atlatırdım, dergi dediğiniz şey, bir hafta öncesinin haberi demek. Ben bunlara dergide haber atlatıyordum. Milliyet’te çalıştım, Nedim Şener’i atıp, beni almak için anlaştı. Milliyet’te operasyon olmasaydı, bugün başka şeyler olacaktı. Ben bazı gazeteciler gibi sabah 9:00-6:00 çalışmam, 24 saat aktifim, buradan çıktıktan sonra da ilişkilerimi genişletiyorum, ben bir haberi okey masasında aldım. Yolsuzlukla mücadele çok ettim. Bu dönemde edecek miyim, her gazetecinin görevi bu. Elime böyle bir şey geliyorsa, tabi ki yapacağım.

“ÜÇ BEŞ ÇAPULCUDAN AKIL ALACAK DEĞİLİM”
Bunu yaparken bir çok engelle de karşılaşıyorsunuz. Sizi yüksek maaşla susturmak istediklerini ifade ettiniz. Yargı önündeki mesainize, aldığınız tehditlere ve yakın markaja alınmanıza rağmen neyin uğruna bu kadar ısrarlı ve kararlısınız?
Dedim ya yalnızım diye. Ben yalnızlaştığım zaman çok şey düşünüyorum. İçimde bir öfke vardır, o çok büyüyor.Benimle kimse tartışmasın, benimle kimse iddialaşmasın, haksız yere iftira atarsa inanın ben kilitlenirim ona. Çünkü içimdeki öfke çok büyüyor çünkü ben hayatımı bu ülke için ortaya koydum. Hayatını ortaya koymamış üç-beş çapulcudan akıl alacak değilim.

“CUMHURBAŞKANI NEYSE BEN OYUM”
“MUHAFAZAKAR KESİMDE BİR AŞAĞILIK KOMPLEKSİ VAR”
“ATAŞEHİR BELGESİNİ BANA CHP’LİLER GETİRDİ”
“NİSA SÜRESİNDE ULUDERE ANLATILIYOR”
“AZİZ YILDIRIM İLE BU KADAR UĞRAŞMAMIN NEDENİ, İKİ GÜNDE BİR HAKKIMDA AÇIKLAMA YAPMASI”
Bu arada sizin de çapulcu olmadığınız anlaşılıyor.
O anlamda çapulcuyu kullanmadım, üç beş medya maymunu, çapulcusu, ahlaksızından söz ediyorum. Hayatımda hiç kimseyi gözümde büyütmedim, Cumhurbaşkanı neyse ben oyum, Tayyip Erdoğan neyse ben oyum. Kendimi herkesle eşit seviyede gördüm çünkü bir kompleks var, muhafazakar kesimde bir aşağılık kompleksi var. Ertuğrul Özkök olma kompleksi. Ve bir ahlaksız çocuk vardı, bana bel boy dedi, Ahmet Hakan kompleksi vardır. Para beni satın alamaz. Ataşehir Belediyesi ile ilgili yolsuzluk haberi yaptığım zaman onu bana CHP’li bir adam getirdi ve dedi ki, “Bir internet sitesi var, CHP’ye çok yakın” oraya gittim, dediler ki, “Biz bunu yazamayız ama bu ülkede paranın satın alamayacağı bir gazeteci varsa o Mehmet Baransu’dur, gidin ona verin” demişler. Ve benden nefret eden CHP’liler bana bu belgeyi getirdiler. Demek ki CHPli birinde bile bu algı varsa doğru yerdeyim. Para ile işim olmaz, ben parasız büyüdüm, kimse özel hayatımı bilmez, kendime saklarım, onların biriktirdiği öfke de var bende. Benim hesap vereceğim tek yer, Allah. Nisa süresini okurken titredim. Uludere anlatılıyor, yolsuzluk anlatılıyor, öte tarafta hesap verme anlatılıyor o ayette. İnsanlara kolay geliyor. Bir canım var Allah’a şükür. Biri beni mahkemeye verirse, ben daha fazla uğraşırım onunla. Aziz Yıldırım ile bu kadar uğraşmamın temel nedeni, iki günde bir hakkımda açıklama yapması. 


O uğraştıkça gittim çürük raporunu buldum, o uğraştıkça başka bir belge buldum…

“MUSTAFA KARAALİOĞLU BENDEN KORKSUN”
Mustafa Karaalioğlu korksun, şu anda Mustafa Karaalioğlu’na kilitlendim. Kilitlendiğim insanların listesinde ilk sıraya transfer ettim. Bu tehdit değil, ben böyleyim, beni tanısın insanlar, bana haksızlık yaptıkları an, özür dilemedikleri müddetçe ben kilitlenirim. Mustafa Karaalioğlu benden korksun. Bazı şeyler var, yazmazsam namerdim. Bel altına inmeden halledeceğim Mustafa’yı. O MİT’in tetikçiliğini yapmanın, hakkımda iftiralar atmanın hesabını bana verecek. Diyorlar ki, sen nasıl Genel Kurmay Başkanına kafa tutarsın, kim ya Genel Kurmay Başkanı diyorum? Burada “İlker, İlker” diyordum, Ahmet Altan benimle dalga geçiyordu, ne İlker’i? diye. İlker Başbuğ, Paşam demem ben.

Ama niye “Aslan Paşanın kulakları” demiştiniz. 
O başka bir şey. Beş para etmeyen insanlar çok önemli görevdeler. Ülkenin bu kadar rezil bir durumda olma sebebi bu. Nisa süresinde liyakat bölümü var, dehşete düşersiniz. Kadın ve para bunları bozuyor, baskı ile yetişmişler, kompleksleri var, Ertuğrul Özkök kompleksi… Ertuğrul Özkök kim ya?

“GAZETECİLERİN 100 YILDA YAPAMAYACAKLARINI 5 YILDA YAPTIM”
Ama o insanlar sizde de komplekse yol açmış sanki. Bir röportajda, sizi etkileyen olayları anlatırken, bir, Uğur Dündar’ın Arena programında, Yılmaz Özdil ve Nedim Şener’le birlikte sizinle dalga geçip, “Sahte belge üretti” demesini bir de Ertuğrul Özkök’ün “Küçük adam özür dile” sözlerinden bahsediyorsunuz. 
Hayır bir çok şey var benim hayatımda. Siz demeseniz aklıma bile gelmez. Uğru ne yazmış vs. Bunların topluma verdiği zararları hiç unutamam. Uğur Dündar’ın 28 Şubat sürecindeki yalan haberlerini, Ertuğrul’un manşetlerini, Sabah’ın, Yeni yüzyıl’ın, Radikal’in manşetleri arşivimde durur. Benim için bir kompleks değil. Ben onlar olmaya çalışmadım, bir görev için şuram buram oynamadı. Taraf’ta bana çok görev söylendi, her zaman benim üzerimden bir tartışma olduğu için hiç birini kabul etmedim. Ne Ahmet Altan öncesi, ne sonrası, ne Oral Çalışlar dönemi, künyede ismimi göremezsiniz, göremeyeceksiniz de. Ana avrat küfredip, para uğruna başka programlar yapmadım ben bazılarıyla. O yüzden bir kompleksim yok. Benim kitaplarım kimsenin hayal edemeyeceği listelere girdi, 2010 yılında romancıların girdiği listeye 10.sıradan girdim. Bu ülkede bütün gazetecileri çarpın toplayın, üst üste koyun, onların yüzyılda yapamayacaklarını Taraf gazetesinde 5 yılda yaptım. Bana medya tarihi okutmasınlar, iletişim mezunuyum. Herkesin kimin ne yaptığını bilirim, fırın basanların bu ülkede nasıl kahraman olduklarını biliyorum, ben Hürriyet’e de çalıştım, Kelebek bar’da, bar masalarında neler konuşulduğunu çok iyi biliyorum. Ben kompleks yapıp birilerini kafaya  takacak biri değilim.

“ÖNCEDEN ASKER SURU VARDI, ŞİMDİ AK PARTİ”
“AK PARTİ’YE BİR ATIŞ YAPACAĞIM”
“TÜRKİYE’Yİ SOYUYORLAR”
Yaptığınız işler zaman zaman ciddiye alınmadı. “AKP ve Gülen’i bitirme planı” 12 Haziran 2009′da manşet oldu, 26 Haziran’da Genelkurmay Başkanı “kağıt parçası” dedi. Yaptığınız işler ciddiye alınmadığında, Türkiye’nin zaman dışında kaybı ne oldu?
Valla ciddiye alındı ki Türkiye bu noktada, bir çok insan yargılanıyor. Şu anki dönemi Taraf gazetesinin ilk çıktığı döneme benzetiyorum, kimseye bir şey anlatamıyorduk, surda delik açtık sonra arkamızdan diğer gazeteciler geldi, o zaman askerin bir suru vardı ben ve bizim gazete atış yapıyorlardı, delik açtık ve “Ya girin, geçin öbür tarafa asker eleştirilebiliyor” dedik. Yavaş yavaş tırmana tırmana o delikten girdiler, şimdi sur falan kalmadı, darbeciler bile kahraman oldular, şimdi aynı sur tekrar var, şimdiki sur Ak Parti ile ilgili. Ben bir atış yapacağım. Ciddiye alınmıyorsun o yüzden sen bu kadar agresifsin, diyorlar, 2007’ye, 1999’a bak. Bu ülkede bugün değil 18 yaşımda Hürriyet gazetesine ismimle çıkıp röportaj vermiş birisiyim. Bugün bile birkaç bakan danışmanlarına arattı, Başbakan’a Hakan Fidan hangi bakanları arattığını söylesin. Şu anda Türkiye’yi soyuyorlar. 3 dönemi bitecek insanlar Türkiye’yi soyuyorlar. 3 dönem şartından dolayı gidecek adamlar var, onların getirdikleri bürokratlar soyuyorlar, 4.dönem farklı isimler gelecek biliyorlar. Her gelen ekibiyle geliyor. Tanıdığım bir inşaat var, Belediye Başkan Yardımcısı ruhsat için 300 Milyar rüşvet istedi geçen hafta. Hiçbir yasa dışı işlemi yok, sadece imza için istiyor ve bu insanın alnı secdeye gidiyor. Çok ihale biliyorum, rüşvet alınan vs…bu dönemde de o surdaki deliği açacağız, askerde olduğu gibi o sur darma dağan olacak. Çünkü o milletin parası.

“İÇKİ ALEMİ ABARTISI YALANI, DİNDEN, DİNDARLARDAN NEFRET ETTİRDİ”
Ya sen nasıl Müslümansın, dindarsın, nasıl alnın secdeye gidiyorsun da sen hırsızlık yapıyorsun, yalan söyleyebiliyorsun, senin yüzünden insanlar dinden uzaklaşıyor, senin yalanlarından dolayı insanlar dindarlardan nefret ediyorlar. Camide içki alemi, içki alemi dediler, nerede görüntü? İçki alemi abartısı yalanı şunu getiriyor,insanlar dinden yada dindarlardan nefret ediyorlar sizden dolayı. Komşu komşudan nefret eder duruma geldi, Türkiye’nin bu zamanını çalmaya ya da geri götürmeye kimsenin hakkı yok. Ciddiye alınır siz merak etmeyin, nasıl korktuklarını biliyorum.
“MİT’İN YAPTIĞI TEK ŞEY, MİLLETE KARI-KIZ GÖNDERMEK”
“İSRAİL, HAKAN FİDAN’DAN ÇOK MEMNUN”
“BİNGÖL’DE MİT’İN İKİ ELEMANI VAR”
“MOSSAD’IN ESKİ ELEMANLARI HAKAN FİDAN’IN YANINDA”
“MUHAFAZAKAR KESİM, APTALDIR”
“CEMAATLERİN HEPSİ APTALDIR”
“MİT’İ BAŞBAKAN’DAN DAHA İYİ BİLİYORUM”
“BAŞBAKAN, HAKAN FİDAN’I FIRÇALIYOR”

Başbakana hitaben twitter’da, “Sayın Başbakan, bugün anladım ki sizden daha iyi MİT’i biliyorum. MİT arşivlerini MOSSAD’a açmıştı. Böceğe değil MOSSAD ajanlarına bak.”dediniz. MİT ya da iktidar asıl tehlikeyi neden göremiyor, sizin yerinize kimlerin peşine düşmesi gerekiyor?
Bu ülkede MİT’in yıllardır ne yaptığını söyleyeyim; telefon dinledi borsa yolsuzluğu yaptı, telefon dinledi millete şantaj yaptı, MİT’in tek yaptığı şey, millete karı-kız göndermek, milletin kirli ilişkilerini yapmak. MİT’in bir tane başarılı operasyonunu göstersinler, ben atacağım kendimi. Sene 2010. Koca Bingöl’de merkezde, MİT’in 2 tane elemanı var. Birisi polis evinde okey oynuyor, öteki geliyor, 2 de yardımcı var, ikisi okey oynarken ikisi merkezde…Bunu nereden biliyorsun diyecekler, arkadaşımız anlatıyor. MİT dediğiniz kim ya, Hakan Fidan başına gelmiş de muhafazakar kesim ve saf Ak Partililer “Vay İsrail istemiyor da vs” İsrail Hakan Fidan’dan çok memnun.Hakan Fidan dediğiniz, kafası bu işlere çalışmayan bir adam. Eski MOSSAD’ın bütün elemanları Hakan Fidan’ın yanında. Hiçbiri atılmadı. Hakan’ı parmağında oynatıyorlar. Muhafazakar kesimi parmağında oynatmak çok kolaydır, anasına küfreder, karısına küfreder bugün yanındadır ör/jöleli. Anasına, karısına küfreder, “Emine, Emine” diye dalga geçer bugün uçaktadır, Sevilay Yükselir. O yüzden muhafazakar kesim aptaldır. Muhafazakar kesimin içinden gelen, muhafazakar olduğunu söyleyen Mehmet Baransu söylüyor bunu, aptaldırlar.Cemaatlerin bu kadar oyuna gelmesinin nedeni, cemaatlerin hepsi aptaldır. Çünkü kirli düşünmezler, kötü düşünemezler, düşünemedikleri için bu kadar çabuk ısırılırlar, kurnaz olmadıkları için. Ben bu ülkenin, bu mahallenin fırlama çocuğuyum. MİT’i Başbakan’dan daha iyi biliyorum. 48 kişiyi biliyorum. En üst düzeydeki kişiler. Ak Partiye kapatma davası açan adamlar bunlar, Hakan’ın yanındalar. Başbakan, Hakan ile ilgili notlarını yavaş yavaş veriyor. Kimse bilmez ama Hakan’ı bazı olaylarda fırçalıyor. MİT’in fişleme olayında Hakan’ı çağırıp, fırça attığını biliyorum. Başbakan’a da kanırta kanırta Hakan Fidan’ın beş para etmez, işe yaramaz bir adam olduğunu ispatlayacağım. Biraz zor olacak çünkü Başbakan inanmış. Ama göstereceğim Başbakan’a, bu ülkeye de göstereceğim. Hakan Fidan’ın boş bir adam olduğunu, bu ülkeye zararlı bir adam olduğunu ispatlayacağım. Başbakan’ın yanında bir adam vardı, “Bunun sözü benim sözümdür” derdi, o kadar güvenirdi, Başbakan onu birkaç yıl sonra işten attı çünkü 4 milyon dolar rüşvet aldı. Bu adamı Başbakan’a bir arkadaşım söyledi, “Sen kıskanıyorsun” dedi ama 2 sene sonra Başbakan attı onu.

“ERGENEKON OPERASYONLARINDA TEK DOKUNULMAYAN KURUM, MİT’DİR”
Bu ülkede Ergenekon operasyonları her yere girdi, her yerden alıp götürdü, yargıdan, medyadan, askerden vs.Ergenekon operasyonlarında tek dokunulmayan kurum, MİT’dir. Bir tane adam var o hariç. MİT dediğin askerin çocuklarıdır, aydınlıkçılardır. Mithat Alpay kimdir üzerinde düşünsün Başbakan. Malatyalılar gurubu diye bir şey var, Hakan öğretsin ona. Bu ekip beni yolsuzluk olaylarında öldürmeye kalkıştı(1999-2000) MOSSAD’ın parasını akladıkları için öldürülecektim. Tantan yapmadan önce ilk yazan benim, Bufalo operasonu, İsrail’in sahte kara parasını aklama operasyonudur. O sahte et olayı, orduya veriyorlardı, bunu yazdığım zaman inanılmaz tehditler alıyordum, sonradan öğrendim, MOSSAD burada kara para aklıyor. Şimdi neymiş Hakan Fidan’ı MOSSAD istemiyormuş da, Mehmet Baransu, Hakan Fidan’a düşmanmış da, Mehmet Baransu MOSSAD’mış… Mehmet Ocaktan bu yazılarından dolayı hesap vereceksin. Güçlü müyüm, güçlüyüm, bir canım var, Rabbim istediği gün alır. Tayyip Erdoğanmış, Gülmüş, Hakan Fidanmış kim bunlar? Çok şükür Allaha inanıyorum, doğru yoldayım. Bu ülkede MİT’i, köpeği, iti, askeri, jandarması herkes dinledi beni ama çok şükür ortaya bir şey koyamadılar benimle ilgili.

“HAKAN FİDAN BANA GÜZEL KADIN GÖNDERSİN”
“Şüpheliyi peşine adam takarak takip etme” tekniği çok eskide kalmadı mı, bazıları bu yöntemi 1940’lı yılların komünist tevkifatlarında kullanılan bir yöntem diye eleştirdi…İstihbarat teşkilatı ilkel yolların dışına çıkamaz mı, kendini aşamaz mı?
Bu mantıkla kendini aşamaz. Hakan Fidan’ın açıklaması çocukça. “İsrail beni istemiyor” Belli ki köşe yazıları Hakan’dan gidiyor, bu kafayla aşamazlar? Hakan’a şunu söyleyeyim: “Bana kadın göndereceksen güzel kadın gönder” Belki o zaman bir şey elde edersiniz.

“%50’NİN İÇİNDE BEN DE VARDIM”
“BİR BAKANIN YOLSUZLUĞUYLA İLGİLİ ELİMDE SES KAYDI VAR”
“BAŞBAKAN SIKIŞTIĞI ANDA, 28 ŞUBAT OPERASYONLARINA SARILACAK”
“BAŞBAKAN 12 EYLÜL REFERANDUMUNDA BENİM KADAR ÇALIŞMAMIŞTIR”
Başbakan size hitaben şu konuşmayı yapmıştı: “Benim derdim kimseyi korkutmak değil. Ama şunu unutma, ben Kasımpaşalı Tayyip olmaktan şeref duyarım. Herhalde yüzde 50’den daha akıllı değilsin. Kendinizi kontrolden geçirin. Acaba biz nerede yanlış yapıyoruz da bu ülkenin yüzde 50’si buna oy veriyor ona bakın” %50’lik gönderme size ağır geldi mi? 
Yok hiç ağır gelmedi. Yıldıray Oğur geldi, “Bu ifade göbeğini kaşıyan adam gibi ağır oldu” dedi. Kasımpaşalılar cesurlardır, kimseden korkmaz diyorlar ya, askerden korkmadım, senden mi korkacağım demekti kastım. 34 tane insan ölmüş.  Başbakan istihbaratın MİT’ten gitmediğini söylemişti, ne oldu Uludere raporu? Kapatmaya çalıştıkları rapor bile, istifa MİT’ten gitmiş dedi. %50 dediği oyu çok iyi biliyorum, ben de vardım o %50’nin içinde ailemle birlikte(5 kere). Kendisine oy veren insanlara hakaret ettiğinin farkında değil. Ben de Karslı olmaktan şeref duyarım, kendisini kontrol geçirecek olan Başbakandır, 34 tane insanın katliamı Uludere onun elinde, MİT’in istihbaratı geç vermesinden dolayı Reyhanlı onun elinde, Başbakan Nisa süresini okusun, orada diyor ki: “Masum insanları öldürürseniz….” Kendin korkuyorsun gidemiyorsun eşini gönderiyorsun, sonra bakıyorsun ki MİT, işin içinden çıkamıyorsun, o 34 insanı terörist ilan ediyorsun, o zaman niye telefon açtın ilk gün, niye eşini gönderdin Uludere’ye? Yolsuzluklarla ilgili ses kaydı var bende Bakanının. Bakanının şu dosyayı kapatacaksın diye ses kaydı var, benim ıphone’umla çekilmiş, bakan sürmekle tehdit ediyor arkadaşımı, arkadaşım görevde olduğu için açıklamıyorum hala….önce Bakanlarına baksın. Allah’ı unuttular, yetim hakkı dediler, yetim hakkını unuttular. Aydın Doğan yol arkadaşın, trump towers’ı ben açmadım, lig tv’yi Ferit Şahenk’e verdin, kendini kontrolden geçir Başbakan. Benim oy verdiğim Başbakan değilsin sen. Mafya babası olan, kirli işleri olan Turgay Ciner nerede? Kim sahip çıktı, kim onu büyütüyor şu anda? Peki içeri alacağın Turgay Ciner sana biat etti, sen Fatih Saraç’ı atadın, Siirt’te niye gittin, Ciner’in madenini açmak için gittin, Ciner’i övdün orada. Bu milletin kredisi bitmek üzere. Başbakan, “28 Şubat dalga dalga ülkeyi boğuyor” dedi çünkü savcı anlaştığı medya patronlarını içeri almasın diye. Çünkü Başkan olması için o medyaya ihtiyacı vardı ama şu anda o Başkanlık sistemi de bitti. Başbakan sıkıştığı, oylarının düştüğü an 28 Şubat operasyonlarına sarılacak. Bütün tetikçi kalemleri, 28 Şubat operasyonlarını övüyorlar, o içeri alınacak, bu içeri alınacak diye. Başbakan 12 Eylül referandumunda benim kadar çalışmamıştır. O yüzden nerede hata yaptıklarına bakacaklar, Allah onlara nerede hata yaptıklarını gösterecek. Allah sabredenlerle beraber. Dağlıca’da bekledim, bunların hepsi arşivlerde duruyor, bir gün tek tek göstereceğim. İntikam almak için bir gün önlerine koyacağım, tekrar kaldıracağım, ben öyle başkaları gibi değilim, onlar düştükleri gün kollarına girecek insan benim.

“BU ÜLKEDE ULUDERE, KİLİT BİR OLAYDIR”
“BAŞBAKAN’IN KARŞISINA SEVİLAY YÜKSELİR VE ELİF ÇAKIR ÇIKAMAZ”
Sedat Ergin Başbakanın medyaya taarruz stratejilerini irdelediği bir yazısında, tekil hedefe saldırı alt başlığında, ‘Ben eli silahlı olanlardan korkmadım, Kasımpaşalı Tayyip’ten mi korkacağım’ demenizin ardından sizinle açıktan polemiğe girmesini eleştirmişti. Siz Başbakan olsaydınız, Mehmet Baransu için nasıl bir tedbir veya tavır alırdınız? 
O gün Başbakan’ı Başbakanın danışmanlarından biri aradı, Mücahit Arslan’ı aradılar, arayan kişi “speakerı aç” dedi, Mücahit Arslan ağır bir küfür etti, Ak Partili birisi ediyor küfrü, “Siz Başbakanı bir gazeteciyle nasıl polemiğe sokarsınız, bu metinleri kim hazırladı, ya metni hazırlayanlar hain ya da başka bir plan var” dedi. Bir Başbakanı bir gazeteciyle tartıştıramazsınız, tartıştırırsanız ben çevremdeki adamlara danışman demem. Ben bazen Başbakanın danışmanlarına diyorum ki: “Başbakan dünya lideri mi, dünya lideri. Ortadoğu lideri mi, Ortadoğu lideri” ben bir hareket çekiyorum, “Çünkü adama diyorsunuz ki dünya lideri, adamın karşısına Sevilay Yükselir’i, Elif Çakır’ı beş para etmez “gazetecileri” çıkartıyorsunuz” Eğer dünya lideri diyorsanız kaliteyi yükseltmeniz gerekiyor, dün Başbakan’ın eşine, “Emine, emine” diyen birisi çıkamaz, Mehmet Ocaktan’ın tetikçiliğini yapan Elif çıkamaz. 

Başbakan toplantıda dakika tuttum, 22 dakika bana ayırmış, benim üzerimden de cemaate saldırıyor. Niye yargılatmadın Uludere’yi, kimin emir verdiği ortaya çıkacaktı, niye istihbarat raporlarını saklıyorlar, çünkü kimin emir verdiği ortaya çıkacak. Bu ülkede Uludere, kilit bir olaydır. Başbakan benimle kameralar karşısında 2-3 kez tartıştı. Akıllı yönetici tartışmaz. Başbakan bazı gazetecilerle karşı karşıya çıkmaya cesaret edemez. Başbakana benim sorduğum soruları kimse soramaz. Erdal Şafak çıkıyor Başbakanın karşısına, “Aman efendim vs” Erdal Şafak dediğin 28 Şubat’ta yüzbaşıya general muamelesi yapan adamdır. Refah Partisinin kapatılmasının en büyük müsebbiplerinden biridir Erdal Şafak. Başbakanın televizyon programında karşısında, Sabahın başında. Yakışır! Para bozar insanı.

“TARAF SÖZCÜ OLMAZ”

Editör: TE Bilişim