FETÖ'nün mülkiye yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın verdiği ifadelerin detayları ortaya çıktı. Çapkın'ın ifadesinde, 7 Şubat MİT Krizi, 17/25 Aralık darbe teşebbüs, Selam Tevhid, Tahşiye, Şike operasyonlarından önceden haberinin bulunmadığını, kendisine bilgi verilmediğini öne sürerek, "1,5 yıl öncesine varan teknik takipler ile bu kumpasların yapıldığı anlaşılmıştır. Bunların çalışma şekli 'kripto' şeklindedir. Haberimin olmaması da doğaldır" ifadelerini kullandı

 
FETÖ'nün mülkiye yapılanmasına yönelik yürütülen  soruşturma kapsamında tutuklanan eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın  verdiği ifadelerin detayları ortaya çıktı.  İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcılarından Mehmet Şenay Baygın tarafından yürütülen FETÖ/PDY'nin mülkiye yapılanmasına ilişkin soruşturma kapsamında, gözaltına alınan ve sevk edildiği hakimlikçe tutuklanan Hüseyin Çapkın'ın hakim huzurunda verdiği savunmasında, emniyette hangi kademelerde görev yaptığını anlatarak en son görevinin İstanbul olduğunu ve buradaki görev süresinin de bizzat o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından uzatıldığını söyledi.

 

Çapkın, 19 Aralık 2013 tarihinde ise merkez valisi olarak tayininin  çıktığını anlatarak, hakkındaki suçlamaları kabul etmedi. Devletin hiyerarşik  yapısında hiçbir kurumu, kuruluş veya şahsiyetle ilişki içerisinde bulunmadığını  iddia eden Çapkın, ''Okuduğum yıllarda böyle bir örgüt olmadığından, bu örgütün  yapısı ve işleyişi ile ilgili bir kültürüm ve bilgim olmadığından bu 'abiler ve  imamlar' adı altında bahsedilen şahıslardan kimseyi tanımıyorum. FETÖ/PDY silahlı  terör örgütü elebaşı Gülen ile yüzyüze iletişim kurmadım. Sohbetlerde bulunmadım.  Herhangi bir şekilde temasım olmamıştır. 17 Aralık 2013 darbe girişimine kadar,  'Gülen cemaati' olarak adlandırılan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu şahıs  ya da şahıslar, himmet, kurban, burs ya da başka bir yardım kisvesi adı altında  herhangi bir nedenle para talebinde bulunmadı'' dedi.

 

Darbe girişimi gecesi evinde olduğunu, darbe girişimini TV'lerden  duyduğunu belirten Çapkın, ''O gece havalimanına giderek Cumhurbaşkanımızın  yanında olmak istedim. Ancak uçaklar üstümüzden geçip 'sonik' patlamalar  yapıyordu ve yollar kapalı olduğu için gidemedik'' dedi.

 

Darbe soruşturmalarında tutuklanan şahıslardan hiçbirini tanımadığını  öne süren Çapkın, ifadesinde şunları kaydetti:

 

'Ben böyle bir örgüt üyesi olmadım. Meslek hayatımda örgütten bir  yardım almadım. Çocuklarımı bu örgüte ait herhangi bir okula göndermedim.  İstihbarat, KOM, TEM daire başkanlıkları merkezi planlama yaparak, il emniyet  müdürlerine fazla takdir yetkisi bırakmadan merkezden atama yaptıklarından dolayı  bu saydığımız şubelere direkt olarak müdahaleniz söz konusu olmamaktadır. Bu  nedenle, İstanbul İl emniyet müdürü olarak atandığımda Türkiye gündeminde 2007  yılı itibariyle geniş yer bulan Ergenekon-Balyoz gibi davaların soruşturmalarını  yürüten İstihbarat, KOM ve TEM birimlerinin mevcut kadrolarına müdahalem olmadı.

 

Emniyet müdürlüklerinde operasyon palanlandığında, operasyon safhasına  geçilmeden makama bilgi verilir. Teammüller bunu gerektirir. Ancak şube müdürleri  kumpas kurmak isterse bilgi ve belge saklayabiliyor. 7 Şubat MİT Müşteşarı Hakan  Fidan'ın ifadeye çağırılmasından hiç bir bilgim yoktu. Haberim olsa bu hususu  Başbakana bildirirdim. 7 Şubat MİT krizinden sonra 8 Şubat'ta istihbarat ve terör  müdürü müdüriyet emrine alındı. Daha sonra merkezin takdiri ile Ankara'ya  tayinleri çıktı. 17 Aralık 2013 olayı akabinde Selam Tevhid dosyasından, medyaya  sızmasından sonra öğrendim ve soruşturmanın bir kumpas olduğunu gördüm. Tahşiye  grubuna yapılan operasyon ile ilgili bilgi verilmedi.''

 

Çapkın savunmasında, 17-25 Aralık soruşturmasını ise o sabah dönemin  İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun aramasıyla öğrendiğini ifade ederek,  "Sırasıyla müdürleri aradım. Nazmi Ardıç'ı aradığımda konu bizim dedi. 'Nasıl  olur bilgi vermezsiniz' diye kızdığımda, 'arz edeceğim efendim' dedi. Neredesiniz  diye sordum. 'Aşağıdayız efendim' dedi. Ben de çabuk yukarı gel dedim.  Kendilerini polisevinin bir odasına aldırdım. Yakup Saygılı ve Nazmi Ardıç  özellikle belirtmek isterim ki ellerinde olaylar ile ilgili daha önceden  hazırlamış oldukları 20-25 sayfalık bilgi notları ile karşıma geldiler. Bana  nasıl haber vermeden böyle bir iş yaparsınız dediğimde savcının böyle istediğini  ve bu yönde talimat verdiğini, yaptıklarının yasal olduğunu söylediler. Ben  kendileri bu iddiaların Türkiye'yi derinden sarsacağını ve herkesin bunun altında  kalacağını söylediğimde, her ikisi de 'biz herşeyi göze aldık'' dediler. Her iki  şube müdürünü de yanımdan kovdum. 18 Aralık'ta konu ile ilgili olan şube  müdürlerini görevden alarak yerlerine yeni müdür atadım. Daha sonra da 19 Aralık  tarihinde benim tayinim çıktı" diye konuştu.

 

'Kişisel ilişkilerimi takip ettiler''

 

'25 Aralık dosyasından ise hiç haberim yoktu. Benim yanıma sabah  geldiklerinde de hiç bu husustan bahsetmediler. Bu da kendilerinin ne kadar art  niyetli olduklarının açıkça göstergesidir'' diyen Çapkın, şunları savundu:

 

"Bu dosyada şüpheli konuma sokmuş oldukları birçok iş adamı benim  yıllardır tanıdığım kişilerdir. Muhtemelen benimle ilgili olan kısımları  ayıklamışlardır. Bu vesile ile beni de dinlemiş olduklarını ve kişisel  ilişkilerimi takip ettiklerini düşünüyorum. Bu dosyadan basına gözaltı listesinin  yayınlanması ile haberim oldu. Operasyonun başlangıcı olan kararların nasıl  alındığından bana bilgi verilmedi. Basında, FETÖ/PDY soruşturmalarından tutuklu  yargılanan Ali Fuat Yılmazer'in el notları ile Sancaklara yapılacak operasyondan  'il emniyet müdürünün haberi olmasın' diye farklı notlar olduğu şeklinde haberler  çıkmıştı.''

 

Şike operasyonundan da haberinin olmadığını ifade eden Hüseyin Çapkın,  3 Temmuz süreci ile ilgili şunları söyledi:

 

"Şike operasyonunun başlangıcı ve sefahatları ile ilgili bilgim  olmadı. Ancak operasyon aşamasından önce savcıdan kararlar alındıktan sonra  tarafıma sorumlu il müdür yardımcısı Mutlu Ekizoğlu bir bilgi notu getirdi. Aziz  Yıldırım ismini görünce 'bu konudan emin miyiz?' diye sorduğumda, Mutlu Ekizoğlu  bana 'evet efendim, eminiz, tespitler var' dedi. Ben de 'Türkiye gündeminde uzun  süre kalır, ülke gündemini boşa meşgul etmeyelim' dedim. Sadece operasyonun  hukuka uygun yönde yapılması talimatını verdim. Hatta Aziz Yıldırım'ın operasyon  aşamasındaki fotoğrafları basına yansıması üzerine ilgili polis memuru hakkında  idari işlem başlattım."

 

Çapkın, 2009 yılında İstanbul emniyet müdürü olarak atandığı sırada,  FETÖ/PDY yapılanmasının olduğuna dair bir bilginin bulunmadığını öne sürerek,  ''Yumuşak görünüşlü adı cemaat olan siyaseten herkesin yan yana durdukları bir  yapı vardı. 17 ve 25 Aralık olaylarından benim haberimin olmadığı nettir.  Kumpasın başında olan kişiler bile ifadelerinde 'benim haberimin olmadığını'  söylemişlerdir. 1,5 yıl öncesine varan teknik takipler ile bu kumpasların  yapıldığı anlaşılmıştır. Hatta bu kumpaslardan Başsavcımızın bile haberi yoktu.  15 Temmuz darbe girişiminde gördük, Genelkurmay Başkanının bile bu ihtilal  girişiminden haberi yoktur. Kripto casusun yanı başında olduğu ortaya çıkmıştır.  Haberinin olmaması da normaldir. Çünkü bunlar kripto şeklinde çalışıyorlar'' dedi.

 

'Cemaat siyaset ile yürüyen bir yapı diye biliyordum'' diyen Çapkın,  böyle bir kumpasa doğru gidebileceklerini düşünmediğini, söz konusu örgüte  yönelik operasyonlarda adı geçen Nazmi Ardıç veya bazı şube müdürlerinin de zaman  zaman "bizi alacaklar'' şeklinde söylemlerde bulunduklarını bunlara da o zaman  bir anlam veremediğini anlattı.
Editör: TE Bilişim