Paraleldim ama kripto paraleldim.

Kendimi iyi gizlemiştim.

Ülkücü hareketten cezaevlerinde yatarken bile paraleldim.

O zaman paralel yoktu ama ben geleceği görmüştüm yine paraleldim.

İnsan kendini bir yere kadar saklayabiliyor.

Çekirge gibi bir sıçradım iki sıçradım sonunda yakalandım.

Hani bir laf var ya, tilki ne kadar kurnaz olursa olsun, avcı da o kadar iz bilir. Ne yazık ki o avcı tarafından enselendim.

Avcı dediğim Sabah gazetesi. Benim FETÖ’yle yakın ilişkim bulunduğunu ortaya çıkardı.

Operasyonları bir karargâh görevi gören Rota Haber üzerinden yapıyormuşum.

Ayrıcı FETÖ tarafından gerçekleştirilen sipariş anketleri servis ederek algı operasyonu yapıyormuşum.

Bitmedi, kurultayın kaçınılmaz olduğunu söylemişim.

Sabah gazetesi kendimi o kadar gizlememe rağmen beni yakaladığına göre en iyisi özeleştirimi vereyim de belki iyi hâlden dolayı en az cezayla kurtulurum.

Buyrun, başlıyorum itiraflara: FETÖ’yle 10 yıl işbirliği yaptım.

Yediğim içtiğim ayrı gitmedi.

Elimde bir sürü imkân olduğu için ne istedilerse verdim.

Limitsizdi ilişkimiz. Pensilvanya’dan destek atan Fethullah Gülen, “Mezardan ölüleri kaldırın, İsmail Türk’ün partisine oy verin” dediğinde keyiften bir çatladım, bir çatladım sormayın gitsin.

Bir yandan çocuklarımı FETÖ’nün okullarına ve dershanelerine gönderdim, maklubeye kaşık sallattım, onları abilere emanet ettim. Abileri ablaları evlere göndertip ellerinde çiçeklerle partime oy istettim.

Elimde epeyi gazete ve televizyon vardı. Benim gazetelerim ve televizyonlarım FETÖ’ye hizmet ettiler.

Ama hakkını yemeyelim FETÖ’nün gazete ve televizyonları da partime hizmet ettiler.

Çözüm sürecinde, Ergenekon ve Balyoz davalarında aynı başlıkları atıp, aynı hedeflere vururken, ellerimizi keyifle az ovuşturmadık.

Akil adamlar heyetine FETÖ’cü gazeteci ve akademisyenleri ben koydurdum.

Öyle bir uyumlu çalıştırdım ki tek yumurta ikizi gibiydiler.

Türkçe olimpiyatlarına bütçeden, tanıtma fonlarından paralar verdim. Kendim gittim, yetmedi her birine arkadaşlarımı gönderdim.

Hep sahip çıktım. Sonra dayanamadım Fethullah Gülen’in hasretine.

Bir Türkçe olimpiyatında mikrofonu elime aldım ve “Hocam dön artık vatanına, hasretine dayanamıyoruz” diye öyle bir konuşma yaptım ki, stat seyircilerin ağlamasından az daha yıkılacaktı.

Şehirleri parsel parsel sattım. Anadolu aslanı, kaplanı, eşeği ayırmadan iş adamları organizasyonları yaptım.

Onların önünü açtım. Madem Sabah’ın dedektifleri beni ifşa ettiler, artık rahatlıkla itiraf edeyim, ben iflah olmaz bir FETÖ’cüyüm.

Ama pişmanım. Bilinmesini isterim ki kandırıldım. Ben zaten hep kandırılırım.

O yüzden affımı istiyorum.

Eğer af olmazsa bile pişmanlık yasasından faydalanmaya bile razıyım.

Söz bir daha ne isterlerse vermeyeceğim. Söz bir daha Emniyet’i ve Adliye’ye FETÖ’cülere teslim etmeyeceğim.

Söz bir daha Türkçe olimpiyatlarında salya sümük ağlamayacağım.

Söz bir daha Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda ortak kumpas kurmayacağım.

Pensilvanya’ya dön daveti çıkarmayacağım.

Söz bir daha akil adamlar heyeti oluşturulursa eleman vermeyeceğim.

Söz çocuklarımı onların okullarında okutmayacağım, abilerle maklubeye kaşık sallatmayacağım.

Söz okyanus ötesini elemanlarıyla kendi elemanlarımı ortak edip, şehirleri parsel parsel yağmalattırmayacağım.

Sabah gazetesinin uyanıklığı sayesinde artık yakalandım.

Biliyorum, cezamı çekip yeni bir hayata başlamalıyım.

Ben bir suçluyum. Bu suçluyu topluma kazandırmak lâzım.

İnşallah pişmanlığımı duyarlar da bana da havuz medyasında bir yer verirler.

Buradan diğer FETÖ suçlularına seslenmek istiyorum. Bu tuttuğunuz yol yol değil.

Etrafınız sarıldı. Gelin benim gibi Sabah’ın adaletine teslim olun.

Editör: TE Bilişim