Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’ ni okudukça satır aralarından ilginç sonuçlar damlıyor. Yönetmeliğinin derinliklerine iniyorum, taşeronlaşmanın ayak seslerini duyuyorum. Maddelerden süzülenleri sıra sıra gitmese de karışık şekilde sizlere sunmayı düşünüyorum. 

Yönetmelikte öğrenim özrü tanımlanıyor. 06.05.2010 tarihli Resmî Gazete’ de yayınlanan yer değiştirme yönetmeliğinde de öğrenim özrü vardı ancak dönemin Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından 2012’ de yaz döneminde kılavuzdan çıkartıldı. Öğrenim özrü bekleyen arkadaşlarımız umutlu olsunlar, diyemiyorum. Mesele hakkın yönetmelikte yer alıp almaması değil kılavuza taşınıp taşınmaması… Hal böyle olunca sağ gösterip sol vurabilirler. 
 
Dershane Yasası’ yla yaklaşan tehlikeyi defalarca yazdım. Okullarda, öğretmenler odalarında, bire bir konuşmalarımda defaatle anlattım. Bugün aday öğretmene sözlü sınav getiren, yarın size de getirir; dedim. Bugün okul müdürüne değerlendirme formu getiren, yarın öğretmene neden getirmesin; dedim. Yönetmelikle bu da gerçekleşti. Yine haklı çıktık. Önümüzdeki eylül ayı itibarıyla okul müdürleri beraberinde çalıştıkları öğretmenleri 50 ölçüte dayanarak değerlendirecek. Hangi okul müdürleri? Mülâkatla görevlendirilen okul müdürleri… Her ne kadar değerlendirme sürecinin nesnel ve tarafsız yürütüleceğine vurgu yapılsa da başımıza dikilen idarecilerin girip çıktıkları mülâkatta neler yaşandığını herkes gördü. Türkiye gibi bir ülkede mülâkat demek, torpil demektir; lâmı cimi yok! Halen daha yönetmeliklerin ve çeşitli uygulamaların kullanıldığı bu sürecin sonunda iş güvencenizin gasp edileceğinden kaygı duymuyor musunuz? Bence duyun, üyesi olduğunuz sarı sendikadan hesabını sorun!

Bakanlık; aday öğretmenleri 50 ölçüte göre ilk dönem bir, ikinci dönem iki değerlendirmeye tabi tutacak. 50 ve üzeri alamayan adayın memuriyeti yanacak. Tabi, değerlendirmeden geçenler için her şey bitmiş değil! Yönetmelik gereği bakanlık, başarılı adayları yazılı veya sözlü sınava alacak; burada geçme notu 60 olarak belirlenmiş.  60 ve üzeri alamayanlar ise başka bir eğitim kurumuna sürülecekler. Performans değerlendirme sürecine tekrar tabi olacaklar. 

Her adımı güzel güzel planlamışlar. Asıl sorun şu: Yükseköğretime geçiş için sınava gireceksin, sınavı kazanıp 4 sene boyunca akademik eğitim alacaksın, onlarca vize/finale girip çıkacaksın, proje ve ödevler hazırlayacaksın, aynı üniversitede okuyan diğer öğrenciler gezip tozarken genç yaşında okul okul staj yapmak için gezeceksin, daha bitmedi KPSS’ ye girip atanamayacaksın, yıllar yıllar sonra ucu ucuna atanıp göreve başlayacaksın. Sonra biri çıkıp diyecek ki ‘‘Hoppp, dur bakalım! Sen daha öğretmen değilsin! Seni yazılı ve sözlü sınava alacağız. Hatta istersek seni meslekten atacağız.’’ 

Aday öğretmenlerle ilgili kısmı okurken ben başka bir şey anlamıyorum, anlayan varsa lütfen bu yazının altına yorum yazsın. Ülkemizde ötekileştiren zihniyetin doğurduğu anlayış, hiçbir sözlü sınavı sağlıklı bitirilebilecek şekilde gelişmiş ve demokratik değil! Öğretmen olmak için yıllarını veren adaylara yönetmelik adeta zulmediyor. 

Evet, öğretmenlik kutsal bir görevdir; kabûl, sonuna kadar katılıyorum. Ancak öğretmenliğin kutsallığını aday öğretmenleri sözlü ve yazılı sınava sokarak arttıramazsınız. Aksine aday öğretmenlere daha rahat çalışma şartları sunarak öğretmenliğe değer katabilirsiniz. Mesleğe başlayıp ne olacağını bilmeyen bir aday öğretmenden verim alamazsınız. Gelecek kaygısını öğretmenlerimize performanslarını sıralama ya da ölçme bahaneleriyle zirve yaptıracaksınız. İnsanları diken üstünde tutarak kimseyi kazanamazsınız. 

Tekrardan ısrarla söylemeye devam ediyorum: Adaylığı kalkmış öğretmen arkadaşlarımız; bugün aday öğretmene bu zulmü yapan, yarın sana neler yapmaz! 2014 yazında okul müdürlerini nasıl puanladıklarını gördün. Yılların yöneticilerini siyasî düşüncelerine ve üyesi oldukları sendikalara göre değerlendirdiler. Sadece bir sene maaş verdiği aday öğretmenin emdiği sütü burnundan getiren, yıllarca maaş verdiği öğretmene her şeyi yapar. O yüzden hemen sendikalı ol, sarı sendikadan sana fayda yok. İşte gördün, başına ne geldiyse bunlar, sözüm ona, yetkili sendikayken geldi. Türk Eğitim-Sen yetkili sendikayken görevlendirmenin, mülâkatın, rotasyonun, aday öğretmenlere yapılan bu zulmün esamisi okunmuyordu.

Yönetmelik eş durumu nakillerinde kolaylık sağlayacağı, düzenleme yapacağı yere aksine yer değişikliklerini zorlaştırıyor. Hâlbuki yönetmeliğin adı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği… 3 yıl kesintisiz özel sektör çalışması şartı devam ediyor. Eş durumundan tayin isteyecek kişinin en temel özelliği nedir? Yeni evlenmiştir, tayin isteyecektir. Ülkemizde işsizliğin tavan yaptığı 2015 yılında daha üniversiteyi yeni bitirmiş ve evlenmiş bir öğretmen, 3 yıl kesintisiz özel sektörde çalışan birini nerden bulsun? Bulamaz, bulması da mümkün değildir. Devlet kapısında bile aday öğretmenler performans değerlendirmesine tabi tutulurken özel sektörde 3 yıl kesintisiz çalışmak sizce mümkün mü? 

Bakanlık diyor ki ‘‘Oğuz Hoca; sen atandın, hemen eş durumundan tayin isteme, kaldırabilirsen ilk önce adaylığını bi kaldır, eşinin 3 yıl kesintisiz çalışma şartını sağlaması için 3 sene daha bekle!’’ Yani aday öğretmen ilk atamayla geldiği yerden eğer eşi özel sektörde çalışıyorsa en az 4 sene sonra yer değişikliği talep edebilecek. Eşi özel sektörde çalışanlar için durum böyle. 

Bence asıl sorun, eşi de farklı bir iş kolunda çalışanlarda… Çünkü eşi farklı iş kolunda çalışanlarda, eşi özel sektörde çalışanlardan farklı bir uygulamaya gidilecek: Eşi farklı iş kolunda çalışanlardan yer değişikliği hakkı ve yetkisi kısmen de olsa alınacak. Şöyle ki farklı olan kurumla irtibat kurularak eşler öncelikle hizmet ihtiyacının bulunduğu yere tayin edilecek. Yani eşlerden birinin istediği iş yerine değil ilgili iş kolunun hizmet açığının olduğu yere eş durumu tayini yapılacak. Demek oluyor ki eş durumundan tayin aslında iş kolunun hizmet ihtiyacını kapatmak… Yani daha da Türkçesi, ‘‘Sizin eş durumundan yer değişikliğiniz ancak bizim iş kolunun ihtiyacına göre şekillenir. Bizde açık varsa eş durumundan naklin olur, yoksa şansına küs!’’ Ben bundan başka bir şey anlamıyorum. 

Her iki adayın da öğretmen olması durumunda da değişen yok gibi… Eş durumundan yer değişikliği talep eden adayların istediği yerde boş yoksa açığın olduğu başka bir il veya ilçeye yönlendirilecekler. Tuzla’ ya tayin isteyen Tarih öğretmeni eşler, açık olmadığı için Silivri’ ye mi gönderilecekler? Ben hala bu noktayı çözemedim. Yine de Türkçeye çevirirsek ‘‘Tuğrul Hoca; aslında senin eş durumundan yer değişikliği talep ettiğin ilçenin hiçbir önemi yok, ben seni nereye istersem oraya gönderirim.’’ 

Aile birliği ve eğitim hakkı, ülkemizin taraf olduğu uluslararası anlaşmalarda ve iç hukukumuzca koruma altına alınmıştır. Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği yayınlayıp özür nakillerinin önünü tıkayıp 8 sene dolunca ‘‘Haydi, sen rotasyona tabisin!’’ deyip öğretmeni sürgün eder gibi başka bir okula gönderecekler. Şimdi size bir soru: Hal böyleyken siz yeni yönetmeliği samimiyetinden şüphe etmez misiniz? El-cevap: Ben ederim. En temel yer değişikliği hakkımızı yılan hikâyesine çevirip aynı öğretmeni rotasyona tabi tutarsan ben senin samimiyetinden şüphe ederim. Ya özür nakillerinde özgürlüğü arttır ya da zorunlu yer değişikliğini kaldır. 

Sadece özür grubu yer değişikliklerinde değil diğer yer değişikliklerinde de bakanlığın sürekli olarak yıl şartı koymasını garipsiyorum. Yönetmeliği okurken sürekli yıl şartından bahsediliyor. Bana çok garip geliyor, açıkçası…

Ayrıca dershane öğretmenlerinin atanması da şimdiden şaibeleri beraberinde getireceğe benziyor. Çünkü yalnızca aday öğretmenlere değil dershane öğretmenlerine de sözlü sınav getiriliyor ve sözlü sınavın müdavimleri her zamanki gibi okul müdürleri… Kim bu okul müdürleri, derseniz tabi ki mülâkatla görevlendirilen idareciler… Al buradan yak!

Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği’ yle idarecilere mülâkat zaten getirilmişti. Yönetmelik aday öğretmenlere mülâkatı öngörüyor. Sözlü ya da yazılı değerlendirmelerle pısırık, konuşamayan bir nesil amaçlıyorlar. Aman öğretmenler dediğimizi yapsın, sendikalı olmasınlar, eylem yapmasınlar, basın açıklaması okumasınlar, slogan atmasınlar, yürümesinler vs…

Yönetmelik üzerine daha yazılacak çok yazı var. Şu an yazdıklarımız teorik kısmı, yönetmelik henüz uygulamaya konulmadığı için reelde nasıl sorunlarla karşılaşacağız daha bilmiyoruz. Ölü doğmuş bir yönetmelikle evdeki hesabın çarşıya uymayacağı kesin! Zaman geçtikçe; büyüyen öğretmen sorunları karşısında yeni yönetmeliğin aciz kalacağını düşünüyorum. Her konuya ayrı ayrı çözüm bulamayacaklar. Yine ikinci adres mahkemeler olacak. İşte uygulama safhasında daha elle tutulur örneklerden yola çıkarak yönetmeliği irdelemeye devam edeceğim. 

Taşeronlaşmaya dair şimdilik bu kadar! Yazılarım üçer, dörder sayfaya çıktıkça kısaltmaya başlıyorum, bu defada anlatmaya çalıştıklarımdan budamak zorunda kalıyorum. O yüzden taşeronlaşmanın ayak seslerini burada bitiriyorum. Yönetmeliğin hiç irdelenmemiş başka bir yönüne dair yeni bir haber dosyasını da bu hafta sonuna yetiştirmeye çalışacağım. 


Yücel ÖNDER
Türk Eğitim-Sen
Esenler İlçe Başkanı

Editör: TE Bilişim