Altay, düzenlediği basın toplantısında, gündem ilişkin konuları değerlendirdi. Meclis'te dün akşam demokrasilerde olmaması gereken çirkin, yanlış ve ahlakdışı bir olay yaşadıklarını ifade eden Altay, açık oylamada Genel Kurul'da "sahte oy skandalı yaşandığını" belirtti. Konunun bazı
milletvekillerinin gözlemlerinden yola çıkarak tespitlerinin kendilerine intikal ettirildiğini anlatan Altay, "Ben ismini vermeyeceğim, o iki ismi AKP'nin açıklamasını bekliyorum. Bunların ceplerinden, önceden hazırlanmış oy pusulalarını çıkararak Başkanlık Divanı'na teslim ettikleri arkadaşlarımızca gözlendi. Bunun üzerine pusula gönderenlerin Genel Kurul'da olup olmadıklarının tespit edilmesini istedik. Başkan pusula gönderenleri sırasıyla okumaya başladı, birinci, ikinci, dördüncü okunan isim Genel Kurul'da bulunamadı. Bunun üzerine Başkan, diğer pusulaların da bu şekilde sahte olduğunun kuvvetle muhtemel olduğu intibasıyla oturuma ara verdi. Başkan, konuyla ilgili izahat istediğimde, 'söyledikleriniz tutanaklara geçmiştir' demekle yetindi" diye konuştu.

İktidar partisinin geçen hafta da Meclis'i çoğunluğu bulamadığı için çok erken saatlerde kapatmak zorunda kaldığını anlatan Altay, şunları kaydetti:

"Parti içinde bir sıkıntının, çatlağın olduğu muhakkak. Anlaşılan budur. İktidar partisi, Parlamentoyu çalıştıramaz hale gelmiştir. Ancak kendi içindeki sıkıntı ve çatlağı usulsüzlük ve sahte oy pusulasıyla kapatma çabası ahlaksızlıktır. Bir ülkede herkesin uymakla mükellef olduğu kanunları yapan Parlamento'nun kendi içerisinde kanunsuzluk, hırsızlık yapması, demokrasilerde asla ve asla kabul edilemez. AKP için yeni bir anlayış değil. Hac görevini yerine getiren milletvekillerinin yerine sahte oy pusulaları Divan'a verilmişti. Bu pusulalardaki isimlerin sahteciliği yaptığını düşünmüyoruz. Parlamento'da olmayan  milletvekillerinin yerine kimi işgüzar AKP milletvekillerinin, belki yöneticilerinin o isimlerin adını yazıp, sahte imza atıp Divan'a verdiğini düşünüyoruz. AKP'nin geleneğinde sahtecilik olduğu da bilinmeyen bir şey değil. AKP Genel Başkanı sahte biletten yargılanan ve dokunulmazlık zırhıyla yargılaması durdurulmuş bir zattır. Genel başkanları sahte bilet basarsa, milletvekillerinin sahte oy pusulası göndermesi de AKP açısından normaldir. Ama CHP, Türkiye, kamuoyumuz ve TBMM'nin itibarı açısından yakışıksızdır. İktidar partisinden; bizim isimlerini bildiğimiz sahte oy pusulalarını Divan'a gönderen milletvekilleri hakkında işlem yapmasını bekliyoruz."

"YSK'nın kararı hukuk garabetidir"

Altay, dün CHP Genel Merkezi önünde "demokrasi açısından umut verici çok güzel bir gelişme yaşandığını" belirterek, "AKP Kadın Kolları üyelerinin en temel hakkı olan tepki ve gösteri haklarını kullanmak amacıyla, izinli veya izinsiz gerçekleştirdikleri protesto eyleminde biber gazı ve su sıkılmaması, cop kullanılmamasının kendilerini ziyadesiyle memnun ettiğini" söyledi.

Altay, "Emniyet teşkilatından, oradaki toleransın, olması gerekenin ve oradaki normalin her yerde olmasını da beklemek bizim hakkımızdır. Keşke dün CHP Genel Merkezi önünde verilen demokrasi sınavı ve olgunluğu, Taksim, Kuğulu Park ve Kennedy Caddesi'nde de gösterilseydi. Polisin devletin polisi olduğunu, tıpkı dün olduğu gibi bundan önceki olaylarda keşke hatırlasaydı ve bundan sonra olası gösterilerde de sürekli hatırda tutmasını hem rica ediyorum hem de polisi Başbakan'ın muhafızı olmaktan çıkıp devletin polisi olmaya davet ediyorum" diye konuştu.

Altay, YSK'nın aday olacak bakanlarla ilgili kararının Türkiye kamuoyunda büyük şaşkınlık, hayret ve ibretle izlendiğini belirterek, bu kararın kendilerine göre hem yadırgatıcı hem de oldukça düşündürücü olduğunu savundu. YSK kararlarına karşı itiraz mercii olmadığını hatırlatan Altay, şöyle devam etti:

"YSK'ya şu mesajı iletmek istiyorum; yargı kararlarının meşruluğu kamu vicdanındaki karşılığıyla doğru orantılıdır. Dün çıkan bu karar; Türkiye'de yargının ne noktaya geldiğinin açık delili ve göstergesidir. Aday olması muhtemel bakanları da eşit koşullarda bir yarışa girmeye davet ediyorum. Bakanlıktan istifa etmeseler de biz onlarla yarışacağız, onların sırtında devletin zırhı olacak. Biz sırtımızı halkımıza, milletimize dayayarak seçimlerde umulan, görülen, beklenen ve şimdiden büyük bir zafer coşkusuna, başarı coşkusuna giren örgütümüzle birlikte başarıya ulaşacağız. Bakanlıklar kamu hizmeti verirler. Eğer bir oda başkanı, kulüp başkanı, devlet memuru, öğretmen, okul müdürü, vali yardımcısı istifa ederek seçime giriyorsa, bakanların da şüphesiz istifa etmesi gerekir. Belki AKP kendi iç bünyesinde bunu değerlendirip bakanları istifa ettirebilir ama YSK'nın bu kararı bir hukuk garabetidir."

"Asıl ikna odalarını AKP dershane sahipleri için çalıştırıyor"

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Altay, dershanelerin bugün Türkiye'de geldiği noktayı doğru, makul bulmadıklarını kaydederek, dershanelerin sayısı, barındırdığı öğrenci ve öğretmen sayısı itibarıyla eğitimde bir anormalliğin göstergesi olduğunu ifade etti. Dershanelerin milli eğitimin içinde bulunduğu nitelik, başarı ve güven sorununun ürünü olarak orta yerde durduğunu belirten Altay, "Diyoruz ki dershaneleri kaldırma, ihtiyacı ortadan kaldır. Şu dönüştürme safsatasıyla dershane sahiplerini çeşitli illerde toplayıp, adeta bir zamanlar Nur Serter için söylüyorlardı ikna odaları diye, belli ki asıl ikna odalarını dershane sahiplerine yönelik olarak AKP çalıştırıyor. Dönüştürme safsatası sektör sahipleri bakımından karşılık bulmamıştır. Kapattım demekle, 17 milyon öğrencinin evini dershaneye çevirmiş olursun ve velilere de maliyeti artırırsın" dedi.

Altay, "dershanelerde çalışan öğretmenlerin alımı konusunda Başbakan ve Maliye Bakanı'nın açıklamalarının" sorulması üzerine, "Hükümet üyelerinin Bremen mızıkacılarına dönüştüğü yeni bir durum değil. Biri başka, diğeri başka söylüyor. Başbakan, Türkiye'yi padişah anlayışıyla yönetme peşinde. '40 yaşın üstündekileri de alacağız' dedi. Bunun için yasal düzenleme lazım. Sisteme girememiş 300 bin öğretmen sokakta aç gezerken, 50 bin öğretmeni bir günde, bir ayda sisteme sokmaya kalkarsan, dışarıda aç gezen 300 bin öğretmenin hakkını, rızkını çalmış olursun. Kaldı ki bunu yapabilmeleri de bana göre mümkün değil. Dershane konusunda Hükümet'in bu kararlılığının sonuç vermeyeceğini ve dershanelerin kapanmayacağını düşünüyorum" karşılığını verdi.

2004 yılındaki MGK kararıyla ilgili bir soru üzerine ise Altay, "2004 yılında alınan kararın uygulayıcısı Hükümet'tir. Bu konuda kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilen eylem planı var mı diye biz daha bu işler çıkmadan iki yıl önce Hükümet'e sormuşuz. Hükümet'ten iki yıldan beri cevap yok. Sükut ikrardan gelir. Hükümet'in bu kararlar çerçevesinde iş ve işlem yaptığını biliyoruz. O toplantıda bulunan Hükümet'in üyelerinin iki yüzlülüğü de bugün bütün gazetelerde çarşaf çarşaf sergilenmiş. Yok 'ben öyle imza attım, ben o anda yoktum' gibi, tıpkı Ahmet Kaya olayında yaşandığı gibi. Ben de şimdi Başbakan'ın tabiriyle mi seslensem, '...hepiniz oradaydınız, hepiniz altını imzaladınız' mı desem bilmiyorum" şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilişim