HABER: OSMAN OKTAY

Samsun Şube Bşk. Prof. Dr. Serkan Şen günün anlam ve önemini anlatan konuşmasını yaptı. Milli bayram havasında geçen törenin ardından Samsunlu Büyük Türkçü ve 3 Mayıs 1944 mağduru Dr. Fethi Tevetoğlu' nun mezarı ziyaret edildi. Ben de oradaydım ve ilk defa böyle güzel bir 3 Mayıs kutlamasına şahit oldum.Program, akşam verilen yemek ve söylenen kahramanlık türküleri ile devam etti.

Cumhuriyet Meydanında yapılan tören sırasında Samsun Türk Ocağı Başkanı şu konuşmayı yapti:

Ergenekon’dan çıkıp geldik. Demir dağı aşıp geldik. Türkistan’ı geçip geldik. Bu kutlu topraklara adımızı verdik. Türk yurduna Türkiye dedik. Yılları ve yolları neslimize miras kıldık. Oğuz Ata’dan buyruk aldık. Gök kubbbeyi çadır, güneşi bayrak yaptık. Bilge Kağan’dan öğüdüne boyun eğdik. Yukarda mavi gök çökmedikçe aşağıda yağız yer delinmedikçe ilimizi yüceltmeye, töremizi bilemeye ant  içtik. Yesevi’nin dergahında can ocağında pişen aşı tattık. Osman Bey’le hayal kurduk. Fatih’le kutlu muştuyu aldık. Kanuni’yle cihana meydan okuduk. Gün geldi talihimiz tarihimize yüz çevirdi. Zor zamanlar yaşadık. Cepheden cepheyi soran ecdadımızın gök ekini biçercesine toprağa düştüğü cihan harpleri gördük. Sarsıldık. Çağlar boyu Türk’e vatan olan topraklar bir bir elimizden kayarken en büyük varlığım Türklüğümdür diyen bir bozkurtun  “Geldikleri gibi giderler”sözüyle  umutlarımız yeşerdi. O bozkurtun, Mustafa Kemal Atatürk’ün şu an üzerine bastığımız bu topraklarda milli mücadeleyi başlatışının ardından tam bir asır geçti. Ve biz, Oğuz atanın torunları bugün burada çağları aşan bir iddianın, kınından sıyrılmış bir kılıç gibi, dimdik, sapasağlam ve vakur bir edayla ayakta olduğunu, dosta düşmana duyurmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Yürekleri bozkurtçasına çarpanlar, dünyaya bir gün tekrar geleceğiz diye bakanlar hoş geldiniz. Şeref verdiniz.

Kıymetli Gönüldaşlarım

Ziya Gökalp’ın ifadesiyle Türkçülüğün Esasları üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gayretleriyle milli bir istikamete girmişti. Onun varlığında saklanacak delik arayan Türk düşmanları vefatını fırsat bildiler. Basiretsiz yöneticilerin boş bıraktığı alanları bir bir doldurlar. Fırsatını  bulduklarında Türkiye Cumhuriyetinden Türk’ü ayıklamaya kalktılar. Türklüğe baş koyanları Turancılıkla suçlayıp Türk’e kefen biçmeye kalktılar. Bozkurtun izinden giden millet sevdalıları çelikten bir iradeyle karşılarında durunca  onları bir bir tabutluklara koydular. Atsızları, Toganları, Gökyayları, Serdengeçtileri, Başbuğ Alparslan Türkeş ve nice dava erlerini sindireceklerini, Turan’dan kopan rüzgarı dindirecekleri sandılar. Lakin karşılarındakiler öyle inanmış bir nesildi ki bırakın tabutluğa, magmanın derinliklerine atılsalar lav olup fışkıracak bir imana sahiptiler. Bugün o gündür ki milletinin varlığı için ateşten gömlek giyenlere milletin evlatları meydanlarda toy kurmuştur. 3 Mayıs 1944’te varlığını Türk varlığına armağan edenler Ankara’nın meydanlarından tarihin şahitliğinde zaferle ayrıldılar.

Muhterem Dava Arkadaşlarım

3 Mayıs devletimizin varlık mücadelesinde, milletimizin yükseliş hamlesinde temel kuvvet kaynağının Türk Milliyetçiliği olduğunun anlaşılması ve anlatılması için bir vesiledir. Dünyada yaşanan insanlık sefaletinin aşılabilmesi Türk’ün değerler manzumesine kulak vermekten geçmektedir. Milletine sevdanın adını Türkçülük koyanların insanlığa söyleyecek çok sözü vardır. Dünya görüşünü Türk kültürü, Türk tarihi, Türk dili, Türk ahlakı hülasa Türk kimliği üzerine inşa eden Türk Milliyetçiliği bünyesinde yüksek insanî değerleri barındıran bir muhtevaya sahiptir. Bu yönüyle başka milletleri horlama yerine onlara örnek olma bilincini taşır. Türklük doğuşu aşan, oluşla anlam bulan bir kaderdaşlığın adıdır. Bu kaderdaşlığın zirvesi şehadet, vecizesi “Ne mutlu Türk’üm diyene”dir.
Yüzyıllar süren akınlarımızın son durağı Anadolu coğrafyası olmuştur. Bu toprakları en az bin yıldır kanla yoğurarak Türk yurdu yaptık. Anlaşılan odur ki haçlı zihniyeti, Arz-ı Mevud heveslileri İklim-i Rum’u Türkiye yapışımızı hazmedememiştir, hazmedemeyecektir. Dışarda küstahça kurgularıyla, içerde PKK, FETÖ gibi maşalarıyla kuyumuzu kazmaya çalışmaktalar. Ay yıldıza yan bakanlar bilmelidir ki kan dökerek aldığımız bu toprakları can vererek koruyacağız. Ölümlerden yılmayan tunç yürekli evlatları durdukça Türk milletini dünyada hiçbir güç vatansızlaştıramayacaktır.

Aziz Ülküdaşlarım

Zamanın hükmünü icra etmek gibi bir tabiatı vardır. Her sözün bir vakti, her vaktin bir sözü vardır. Yaşananlar ve yaşadıklarımız göstermiştir ki Türk fikir hayatının şeref levhasında Türkçülüğün adı yazılıdır. Tarih, Türk milliyetçilerini haklı çıkarmıştır. Artık söz sırası Türk milliyetçilerindedir. Bugün başta Türk Dünyası olmak üzere bütün mazlum milletlerin gözü Anadolu coğrafyasındadır. Nazlı Kırım, Dertli Uygur, Yaslı Türkmen,  Kanlı Balkan, Bahtı Kara Karabağ kavim kardaşından medet ummaktadır.  Unutmayalım ki bu topraklardan kopacak fırtınanın rahmetini bekleyen soydaşlarımız vardır. Dindaşlarımız vardır. Biçareler vardır. Göğün davulunun bizim marşımızı çalmasının, dünyanın nabzının hilalin avcunda yeniden atmasının ön şartı yüksek Türk meziyetleriyle donanmamızdır. Nerden mi başlayacağız. Öncelikle muhabbet ve gayret kemerini kuşanacağız. Tüketmek yerine üretmeyi hedefleyen bir hayat anlayışını yaşayıp yayacağız. Yalan yanlış işleyen bozuk saatlere, kaşanelerde hayat süren çelebilere değil, varlıklarıyla ufkumuza mana katan ülkü devlerine bakacağız. Güneş misali, ışığımızdan faydalananları güzel çirkin diye ayırmadan vazifemizi yani ışık saçmayı sürdüreceğiz. Zira Türk minnet edilen değil beklenendir.

3 Mayıs 1944’ten bu yana 75 yıl geçmiştir. Türkçülük meşalesini yakanlar şimdi terk-i dünya eylemişlerdir. Her birine yüce Yaratan’dan rahmet dilerken Yunus’un “Her dem yeniden doğarız / Bizden kim usanası” dizeleri aklıma geliyor. Türk milliyetçileri değişerek devam etmek, devam ederek değişmek suretiyle asrın idrakini Türkçe okumayı sürdürmelidirler, sürdüreceklerdir. 21. Yüzyılın Türk asrı yapma iddiamızı Sevr’in hayalperestleriyle Cumhuriyetin ülkücüleri arasındaki mücadelenin sonuçları belirleyecektir. O nedenle bir ve kavi olmaktan başka çıkar yolumuz bulunmamaktadır. İstikametimizi bizlikten birliğe yöneltmek zorundayız. Unutmayalım ki coğrafyamızı vatan yapan mühürde TÜRK kazılıdır. Bu mührü sımsıkı tuttuğumuz müddetçe hasmımız tükenmeyecek fedakarlığımız nihayetlenmeyecektir. Onun için hep birlikte haykırıyoruz:

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN VE YÜCELTSİN ! 

Editör: TE Bilişim