Taze kaşar kıvamında olduğunu itiraf eden Altaylı, gaztecilere böyle yaklaşmanın, bugünki halden beter bir orttam yaratcağını ifade etti.

Özgürlük taraftarı bir adayın gazetecileri ikidar yalakası olma yükünden kurtarmayı  vaad etmesi gerektiğini vurgulayan Altaylı, böylece iktidar yalakası olduğunu da kabul etti.

Altaylı’nın eskikaşar kokan bugünki yazısı şöyle:

“O KAŞAR , BU BEYAZ,BU TELEME Mİ?

İKTİDARIN medyayayönelik tavrından, medyaya yönelik baskısından şikâyet etmekle yıllarını geçiren bir partinin cumhurbaşkanı adayından “Kaşar gazeteciler” lafını duymak hoşuma gitmedi.

Kendimi “kaşarlardan” saydığım için değil, alınganlık yaptığımı falan düşünmeyin.

Meslekte 35 yılı geride bıraktım ama kendimi kaşar görmem.

Hâlâ taze kaşar kıvamındayım en fazla.

Beni üzen, en fazla “özgürlük ve adalet” vaadiyle beğeni toplayan bir cumhurbaşkanı adayının, daha dereyi görmeden meslektaşlarımızı “sınıflandırmaya” başlaması.

Böyle bir yaklaşım, çok kısa sürede bugünkü düzenden farksız, hatta beter bir ortam yaratır.

O “kaşar”, bu “taze kaşar”, diğeri “tulum”, bu “beyaz peynir”, şu “Van peyniri”, öbürü “köy peyniri” diyerek medyaya yeniden “iktidara” göre bir sınıflandırma, bir düzenleme getirme isteğinin işareti olarak görürüm ben bu sözleri.

Oysa “özgürlük ve adalet” vaat eden bir adayın medyayla ilgili söyleyeceği şey şu olmalıydı:

“Ben cumhurbaşkanı olursam, tüm gazetecilerimizi iktidar yalakası olma yükünden kurtaracağım. Namuslu ve özgür gazeteciler olarak kalabilmelerini sağlayacağım. Bana yalakalık yapana değil, dürüst olana konuşacağım, namuslu olana yakın duracağım.”

Ne dersiniz Sayın İnce, vaatlerinizle tutarlı olan bu olmaz mıydı?

Haksız mıyım!”

Editör: TE Bilişim