Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, deprem seferberliği ilan edilmesi gerektiğini söyledi ve imar barışının baruta ateşle yaklaşmaktan farkının olmadığını dile getirdi.

Latif Sansür’ün haberine göre, Yüksek Mimar ve Kentbilimci Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, İzmir depremindeki yıkımları çekilen fotoğraflar üzerinden eleştirerek, dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Alp, Türkiye'nin ağır bir İstanbul depremini nasıl kaldırabileceğini tartışmak üzere akademik çevreler, mesleki kurumlar, muhalefet ve hükümet dahil tüm aktörleri içeren her alan ve ölçekte ‘Genel Deprem Seferberliği‘ ilan edilmesi gerektiğini söyledi. Sözcü ile paylaştığı fotoğraflarda inşaatların yıkımlara nasıl adım adım gittiğini gösteren Alp, İzmir depremi üzerinden önemli değerlendirmelerde bulundu.

EGEMENLİĞİMİZ TEHLİKEYE GİREBİLİR

Beklenen İstanbul depremiyle ulusal güvenliğin tehlikeye girebileceği endişelerine katıldığını söyleyen Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, “Deprem doğal afetlerin en acımasızıdır. Maddi ve manevi hasarı derin ve kalıcıdır. Ekonomik sıkıntı ve terör ile boğuşan, sınırda ve sınır ötesinde askeri harekat içinde olan ve güya din kardeşi veya müttefik ülkelerin bir düşman cephesi olarak karşısında birleştiği Türkiye'mizin ağır bir İstanbul depremini nasıl kaldırabileceği tartışmalıdır. Bu yönde seslendirilen ‘egemenliğimiz tehlikeye girebilir' uyarıları dikkate alarak bugünden itibaren halkımız, akademi çevreleri, mesleki kurumlar, muhalefet ve yönetimler dahil tüm aktörleri içeren her alan ve ölçekte ‘Genel Deprem Seferberliği‘ ilan edilmeli” dedi.

Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, paylaştığı fotoğraflarda inşaatların yıkımlara nasıl adım adım gittiğini gösterdi.

SUÇLU İÇİN AYNAYA BAKALIM

Yıkımlara neden olan etkenleri sıralayan Alp, şöyle konuştu; “Yetersiz Mimarlık ve Mühendislik eğitiminden kusurlu ve çelişkili yasal mevzuata, rantsal hırslardan siyasi çekişmelere, bilgisizlikten cehalete, vurdumduymazlıktan köşe dönmeciliğe, ciddiyetsizlikten laubaliliğe giden hikayemiz deprem riskinin tepemizde bir giyotin olarak asılı durmasını izah etmektedir. Suçlu arıyorsak başta yöneticilerimiz ancak hemen sonra da bireyler olarak her birimiz aynaya bakmalıyız”

BU KORKU FİLMİNİ DAHA ÇOK GÖRÜRÜZ

Kültürel ve ekonomik gelişmişliğini tamamlayamamış, ekonomisi kırılgan, milli geliri düşük olan bir ülkenin ciddi depremlere yeterince hazırlıklı olmasının beklenemeyeceğini söyleyen kent bilimci Prof. Dr. Alp, sözlerine şöyle devam etti; “Köklü bir zihniyet ve tavır değişikliği gerçekleşmediği sürece bu korku filmini daha çok göreceğimiz aşikardır. Zihniyet değişikliği ise zaman alan bir kültür olayıdır. Mimarlık ve Şehircilik disiplinleri teknik ve sanatsal faaliyetlerdir ve toplum kültürünün ana bileşenleridir. İnşaat ve Zemin Mühendisliği Mimarlık ve Şehircilik biliminin ayrılmaz bileşenleridir. Türkiye'mizin en geri kaldığı sektör imar, çevre ve şehircilik alanıdır. Gelişmişliğin bir diğer ana akımı da ‘eğitim ve bilgi seviyesi'dir. Cehalet denilen illet hüküm sürüyorsa daha çok betonarme tabutlara hazır olmalıyız.”

İMAR BARIŞINI ELEŞTİRDİ

İmar barışının baruta ateşle yaklaşmaktan farkının olmadığını söyleyen Alp, “Devlet kasasına para ve siyasi kazanım dürtüleriyle getirildiği değerlendirilen ve yaklaşık 5 milyon ağır ve hafif deprem özürlü yapıyı yasallaştıran imar barışı adlı bilmem kaçıncı imar affının baruta ateş ile yaklaşmaktan ne farkı vardır? Hatalı hazırlanmış bir mevzuattır. Can güvenliği konuları ile kıyıların, doğal ve tarihi unsurların mevzuat dışında alınmamış olması kabul edilemez bir keyfiyettir” eleştirisinde bulundu.

Editör: TE Bilişim