Habererk olarak bizde Gazeteci Uğur Mumcu'yu rahmetle anıyor ve "Allah taksiratını affetsin" diyoruz.

Bu 24 Ocak'ta da,  Yeniçağ Gazetesi ve İYİ Parti Genel başkanı Meral Akşener  Uğur Mumcu'yu rahmet ve saygı ile andı. 
Ve topluma örnek oldular.

Ama Ülkücü Şehit gazeteci Erdoğan Hançerlioğlu'nu unuttular. 
Çünkü Hançerlioğlu'nun bir seçmen kitlesi yok.
Çünkü Hançerlioğlu'nun bir televizyonu yok.
Çünkü Hançerlioğlu'nun yazacak bir gazetesi yok.

Ne paylaşmış  İYİ Parti Genel başkanı Meral Akşener "Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar.  Güç merkezi değiştikçe dönerler, fırıldak olurlar." 
Tam da kitabın ortasından konuşmuş. Tebrik ediyoruz.


YENİÇAĞ GAZETESİ HABER YAPTI
Son günlerde çizgisinin tam olarak ne olduğunu anlamadığımız Yeniçağ gazetesi bazı ulusalcı siteleri takipten öte gidemedikleri gibi, İYİ Parti basın bülteni gibi görünmekten de geri kalmıyor.

Elindeki o kadar imkana, o kadar kaliteli yazara rağmen, gündem belirlemekte zayıf kaldığı, gündemi bile takip etmekte zorlanıyor.

ERDOĞAN HANÇERLİOĞLU'NU UNUTTU MU GÖRMEK Mİ İSTEMEDİ
Yeniçağ gazetesi Gazeteci Uğur Mumcu anma haberini manşetten verirken 19 şubat 1979'da  THKP-C'li alçaklarca şehit edilmesini manşete değer bulmadı.

ŞEHİT ÜLKÜCÜ GAZETECİ ERDOĞAN HANÇERLİOĞLU HAİNLERCE 40 YIL ÖNCE BU GÜN KATLEDİLMİŞTİ

Erdoğan Hançerlioğlu Ülkücü  Gazeteciydi. MHP Kartal İlçe Başkanlığı yapıyordu.

Kartal merkezde bir çok kere  bombalanan  partinin kapsını bombalardan korunmak için çelikten yaptırmıştı. Ve tren istasyonuna yakın matbaası vardı. 

Ülkücü hareket için yayın yapıyordu. Midesini bu vatanın ekmeğiyle doyurup beynini kızıl emperyalizmin insanlık dışı fikirleriyle  besleyen alçak  katiller  aldıkları idam fermanını 19 Şubat 1979 yılında uygulayama koydular zamanda kızıl emperyalizm uşaklarını her Ülkücünün öldürülmesine bir hak gözüyle bakıyorlardı.

Vatanın bütünlüğünün tehlikede olduğunun farkında olan herkes siyasal parti olarak MHP’yi; aktif hareket olarak ta Ülkü Ocakları’nı destekliyor ve ya aktif görev alıyordu.

Ne kokar ne bulaşır olan "somun mücahitleri ve madde akıncıları" ise ülkücülerin oldukları her yerde "Ülkücülerin İslami Hassasiyetlerini kullanarak" güvenli bir şekilde yaşamaya ve alttan alta aleyhlerine yapılaşma çalıştığı günlerdi.
  
Sözde bu "madde mücahit ve akıncıları" camilerde namaz kılanların başlarında tespihler parçalandığı günlerde "uslun uslu otur sessiz kal para kazan" anlayışıyla mücahitlik yapıyorlardı.  

Her tarafta "Muhammedin piçleri" diye bütün Müslümanlara karşı alçakça hakaret edilirken bile sesleri çıkmıyordu. 

Zaten 1974 yılında vatan hainleri mücahitlerin de ortak olduğu hükümet tarafından affedilmişleri. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "sol tandanslı milli demokratik devrimci darbeci" Faruk Gürleri desteklediklerini ispatlamak için muska biçiminde yaparak vermişlerdi. 

Ülkücülerin her gün bir çok şehit verdikleri günlerdi.

Yine o zaman bu somun mücahitleri "Kurda tapan faşistler vatan sizden ne bekler"  sloganları atıyorlardı.

Yani İslami değerler uğruna, aziz ve kutsal saydığı bütün değerler için canını hiç tereddüt etmeden vermek için yarışan insanlara onların bulunmadığı yerlerde bu alçak sloganı utanmadan sıkılmadan ve Allahtan korkmadan söyleyebiliyorlardı. Ama onlar, kendilerini kızıl emperyalist baskılara, saldırılara  karşı arkalarında emniyet içerisinde yaşamalarına rağmen bu saf ve tertemiz vatan evlatlarının aleyhine çalışmaktan geri durulmayan günlerdi.
                
Her  Ülkücünün ölümü hak ettiği anlayışı küresel ve kızıl güçlerinin tetikçileri tarafından uygulanmaya konmuştu. Ortam çok rahattı.

Pol-Derli polislerin koruduğu infaz timleri her tarafta faili meçhuller oluşturmaya başlamışlardı. 

Faili meçhul diyoruz çünkü CHP hükümetleri Emniyetteki bütün yetkileri Pol-Derli amirlere ve polislere vermişti. 

Ülkücü şehit edildiyse önce mutlaka onlar gönderiliyor ve ilk tutanaklar ona göre hazırlanıyordu. Katillerin bulunması için hiçbir gayret gösterilmiyordu. 

Bir çok Ülkücü şehit edilmesine rağmen CHP hükümetleri tarafından ülkücülerin katil ilan ediyor. 

Kimsenin can ve mal emniyeti yoktu. Bütün fabrikalara doldurulan sol militanlarca işgal edilmişti. Bütün Devlet kurumları ve Üniversiteler Ecevit’in göz yummasıyla işgal edilmişti. 

Her mahallede “Bir infaz ilan duvarı” oluşturulmuştu. Bu duvara ismi yazılan kişi mutlaka katlediliyordu. 

Ayrıca “Vatan ve Aydınlık Gazete’lerinde" bir çok Ülkücünün adı halk düşmanı olarak bahsediliyor ve bu iki gazete de adı çıkan ülkücüler katlediliyordu. 

Öldürülecek kişilerin adlarını halk düşmanı olarak bu iki gazete tarafından ifşa ediyor ve alçaklar tarafın da infaz ediyordu.
               
 İşte bu ortamda Gazeteci Erdoğan Hançerli Oğlu  şahadetinden birkaç gün önce kaleme aldığı köşe yazısında “Bunlar hep böyle saldıracaklar, saldıracaklar çünkü biteceklerini biliyorlar, bunu bildikleri içinde ne zarar verirsek o kardır diyorlar…. Bu böyle süremeyecek. Öyle bir hareket geliyor ki, Anadolu toprağının bağrından çiçek fışkırıyor…Bu böyle devam edecek ve bütün Türk dünyasına yayılacak.. Birilerinin korkusu bu ..iman ordusunun hak ve hukuk anlayışına ayak uyduramayacaklar….Kimseden haraç alamayacaklar…Evet artık bu zulüm son dönemine girmiştir” demişti.
               
19 şubat 1979 tarihinde eşiyle birlikte arabasıyla eve dönerken THKP-C alçaklarca 2 araçtan açılan çapraz ateşe alınan Hançerlioğlu yaralandıktan sonra eşinin "yapmayın" diye yalvarmasına aldırış etmeden ateşe devam ederek Hançerlioğlu'nu şehit etmişlerdir.
            
Mehmet ARSLAN

Erdoğan Hançerlioğlu


 

Editör: TE Bilişim