Artık kimin FETÖ’cü olduğu kimin olmadığı hususu bilmece gibi bir hal aldı.

Fetullah Gülen bile “Ben de FETÖ’cü değilim.” derse hiç şaşırmam.

FETÖ’nün en keskin militanları bile yurt dışından yaptıkları açıklamalarla FETÖ denen bir örgütün olmadığını ispatlamak için “FÖTÖ” kavramını kullanarak güya akıllarınca meseleye alaycı yaklaşıyorlar.

FETÖ, kim nasıl tarif ederse etsin özet olarak geçmişi kırk yıla dayanan ve projesi 1960’lı yıllarda “Yeşil Kuşak” çerçevesinde küresel sermaye tarafından çizilen bir projenin Türkiye uygulamasının adıdır.

FETÖ, ülkemizde yüzüne İslam maskesi takmış ve bir alt maske olarak da “Nurculuk” denen oluşumu kullanmıştır. Her ne kadar FETÖ, belli bir güce erişene kadar Nurculuk ile ilişkisini inkâr etse de mızrak çuvala sığmadığı için inkârı da fayda etmemiştir.

Gerçi FETÖ’nün kullanmadığı kutsal alan kalmamıştır. Bukalemun gibi girdiği her yerin rengine bürünerek şeytanlığını icra eden FETÖ, daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bir yapıya mensup olanları ifade eden bir kavram olmanın yanında bir zihniyetin de adıdır. En belirgin özelliği münafıklıktır, çok yüzlülüktür, şekilden şekile girerek ve aldatarak iş görmesidir. Allah(cc)’tan korkmadan, kullardan utanmadan, aklını ve iradesini kullanmamak ve başkalarının emrine vermektir. Her türlü dini ve milli değeri istismar etmek, dünyevi maksatlar için kullanmak, Kur’an ve sahih sünnette asla yeri olmayan Mesih ve Mehdi’nin geleceğini ilan edip bununla insanları kendi menfaatleri doğrultusunda yönetmek, helal haram demeden milletin hakkını yemek, hakkı olmadığı halde devletin malını şahsi işleri için kullanmaktır.

Bu gerçekleri göz önüne alarak Allah(cc)’a inanan, vatanını ve milletini seven herkes FETÖCÜLÜK denilen bu şeytani sıfatlara karşı elinden geldiğinden fazla mücadele etmeli ve siyasi, sosyal, ekonomik, dini, milli vs. alanlarda gereken tedbirleri almalıdır.

Yukarıdan beri anlatılanları niçin yazdım?

Maalesef ülkemizde başlatılan FETÖ mücadelesi istenen seviyede başarıya ulaşamamıştır. Mülkiye, YÖK, Diyanet, bazı üniversiteler ve özellikle de politik alanda ciddi bir mücadele verilmediği açıktır. Politik alanda geçmişte FETÖ denen bu şeytani örgüte destek verenler hesap vermediği için bugün sesleri daha yüksek çıkmakta ve neredeyse kendilerini 15 Temmuz’un “Mağdur” tarafı olarak lanse etmektedirler.

Bazı meseleler ise adeta FETÖ ile mücadelenin nasıl sulandırıldığının, nasıl mecrasından kaydırıldığının çok çarpıcı misallerini oluşturuyor. Bu meseleye en çarpıcı örnek olarak bizzat Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Üyesi Bülent Arınç’ı göstermek mümkündür.

Arınç geçtiğimiz günlerde Haber Global televizyonunda Jülide Ateş'in sunduğu programa konuk oldu. Sunucunun kendisine, “Geçmişte Fetullahçılar denen örgütün bütün faaliyetlerine katıldınız. Destek verdiniz. Türkçe olimpiyatlarını himayenize aldınız. FETÖ lideri Gülen'e hayranlığınızı şükranlarınızı göndererek ve bizzat ziyaret ederek gösterdiniz. 15 Temmuz’a kadar da bu desteğinizi sürdürdünüz. Siz FETÖ'cü müsünüz?" şeklinde bir soru yöneltince Arınç “Değilim" dedikten sonra şu açıklamaları yaptı:

"Değilim. Bu bana yapılabilecek en kötü iftira olur. İftiranın iyisi kötüsü olmaz da... Çünkü bu sözün arkasından başkalarına da sormanız gerekir. Türkçe olimpiyatlarının hepsine katıldım. Meclis Başkanı iken ödül de koydum. Çünkü Türkçe'nin konuşulması, Türkçe'nin uluslararası bir dil haline gelmesi, İstiklal marşının söylenmesi bizi çok etkiliyordu. Bunların okullarına da gittim. O okullarda da Türkiye aleyhine hiçbir faaliyet sezinlemedim. Benim söylediğim sözleri Binali Yıldırım da söyledi. Benim söylediğim sözleri Bekir Bozdağ da söyledi. Benim söylediğim sözleri Sayın Recep Tayyip Erdoğan da söyledi. Herkes söyledi. Çünkü biz inanıyoruz. Zahire göre hükmederiz. Dış görünüşüne bakarız. Kimsenin kalbini yarıp bakmadık. Hiçbir istihbarat raporunun, hiçbir emniyetin askerin istihbaratında bunlar 15 Temmuz'u yapabilir gibi bir kalkışma yapabilir notu gelmedi. Eğer bizi aldatmışlarsa, kandırmışlarsa bu suç bizim değil. Biz bu faaliyetleri sezememişiz. Sezseydik, kafalarını ezerdik."

Siz Arınç’ın söylediklerine inandınız mı bilmem ama şahsen ben söylediklerinden zerrece tatmin olmadım ve inanmadım.

Arınç, bir hukukçu ve yıllarını politik arenada geçiren bir siyasetçi. Size göre bunca yıl siyaset arenasında boy gösteren, bakanlıktan başbakan yardımcılığı ve TBMM başkanlığı yapan birisi bu kadar saf olabilir mi? Bu kadar çabuk kandırılabilir mi?

Açıklamasında hiçbir istihbarat örgütünün FETÖ hakkında kendilerine bilgi vermediğini söylüyor. Bu şimdiye kadar duyduğum en büyük yalanlardan biri. Çünkü 2004 MGK toplantısı yapıldığı dönemde TBMM Başkanlığını yapıyordu. Ak Parti’nin kurucularındandı ve birçok devlet görevinde bulundu. Alınan kararlardan haberi olmaması mümkün olabilir mi?

16 Temmuz günü yaptığı, “Ben bunların terör örgütü olduğunu bilmiyordum.” Açıklaması ile 15 Temmuz gününe kadar FETÖ’yü desteklediğini söyleyen Arınç, bu milletle resmen dalga geçiyor.

Bir yandan Ak Parti, “17/25 Aralık milattır. Bundan sonra örgütü destekleyenler hesabını verecektir.” Şeklinde yüzlerce kez açıklama yapmasına rağmen Arınç gibiler FETÖ hususunda bir hesap vermedikleri gibi bir de adeta mükâfatlandırıldılar.

Arınç, FETÖ’cü olduğu sağır sultalar tarafından bile bilinen ve bu hususta yargılanan damadını yargının elinden kurtardığı gibi oğlunu Ak Parti’den meclise sokmayı başardı. Kendisi hiçbir hesap vermediği gibi bu örgüte mensup olanları direk veya endirekt destekledi. “KHK’lar bir facia” dilerek devletin bu şeytani örgüte karşı verdiği mücadeleyi sulandırmayı da asla ihmal etmedi.

Oğlunu milletvekili yaptırdığı gibi, damadını da FETÖ operasyonlarından kurtardı.

“Bana suikast yapıldı.” Diyerek Genelkurmay’da kozmik odaya operasyon yapılmasına sebep oldu. Bilindiği üzere “Kozmik oda” ihaneti, 19 Aralık 2009 günü Bülent Arınç hakkında suikast iddialarının medyaya servis edilmesiyle başladı. FETÖ, suikast iddiasıyla Genelkurmay Başkanlığında bulunan kozmik odada 20 gün boyunca arama yaptı. Devletin savaş planlarına ilişkin devlet sırrı niteliğindeki veriler FETÖ’nün eline geçti. Ülkenin milli menfaatleri ve güvenliği tehlike altına girdi. Arınç’a suikast iddiası ise “FETÖ kurmacası” çıktı. Şüphelilerin üzerlerinde ya da araçlarında suçu işlemeye yönelik hiçbir malzeme bulunamadı. Arınç’ın evinin krokisi olduğu öne sürülen kâğıdın bir bilgisayar tamircisinin adresine ait olduğu saptandı. Suikast ihbarının yapıldığı 19 Aralık 2009 günü Bülent Arınç’ın Manisa’da olduğu belirlendi.

Önceki Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral İlker Başbuğ’un kozmik oda ile ilgili kan donduran şu açıklamaları ise ne hikmetse herkes tarafından adeta görünmez hale getirildi:

“Kozmik Oda’ya girildikten sonra devletimizin yurtdışındaki yabancı istihbarat servisleri ile terör örgütlerine yerleştirdiği 813 yurtsever görevlimizin tamamına yakını şehit edildi...”

Şimdi diyeceksiniz ki sadece Arınç mı FETÖ’den hesap vermedi? Bugün iktidarın da muhalefetinde içinde ve çevresinde geçmişte FETÖ’ye canı gönülden büyük destek veren hiç kimse hesap vermedi. Hiç biri gidip FETÖ’ye destek verdikleri dönemde kimlerle işbirliği yaptıkları hususunda bilgi de vermedi. Mesela Ankara’daki neredeyse bütün Ak Partililer Akın İpek’in villasında günlerini gün etmelerine rağmen hiç biri gelip yargılandığı dava da tanık bile olmadı. Mahkemelerden yakalarını kurtarmak için FETÖ borsası kurulmasına hepsi göz yumdu.

“Ben FETÖ’cü isem bunlar da FETÖ’cüdür.” Şeklindeki açıklamaları ile Arınç FETÖ’ye verdiği desteklerin hesabını vermemek için adeta başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Binali Yıldırım ve Bekir Bozdağ’a da şantaj yapmaktan geri durmuyor.

Yazımın başlığını, “Kim FETÖ’cü kim değil?” koymamın ve “Artık kimin FETÖ’cü olduğu kimin olmadığı hususu bilmece gibi bir hal aldı.” Dememin sebebi geldiğimiz bu noktanın garabetidir.

O yüzden artık, Fetullah Gülen bile gelip, “Ben de FETÖ’cü değilim” derse hiç şaşırmam.” Diyorum.

Yukarıdan beri yapılan açıklamalar ışığında diyorum ki:

“Eğer Arınç bu yaptıklarıyla FETÖ’cü değilse, sadece bu örgüte İslami hassasiyetinden dolayı destek veren, himmet yardımında bulunan, kurban bağışlayan, Bank Asya’ya para yatırdığı için, Türkçe olimpiyatlarına katıldığı için FETÖ’cü sayılarak ceza verilen insanları FETÖ’cü saymak Hemi Vallahi Hemi Billahi Hemi Tallahi zulümdür, adaletsizliktir ve insanlık suçudur.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 17/25 Aralık’tan sonra FETÖ ile verdiği mücadeleyi takdir ediyorum. Erdoğan’dan başka hiç kimse bu şeytani örgütle mücadeleyi başlatamaz ve böyle kararlılıkla sürdüremezdi. Ancak bunca mücadeleye rağmen Arınç gibilere neden bu kadar iltimas geçtiğine de bir türlü anlam veremiyorum. Acaba bizim bilmediğimiz konularda Arınç ve benzerleri Cumhurbaşkanına şantaj mı yapıyor? Ellerinde bizim bilmediğimiz deliller mi var ki Erdoğan bunlara karşı bir şey yapamadığı gibi adeta mükâfatlandırıyor?

Bu hususlarda Ak Partili veya başka birileri akli açıklamalar yaparsa Vallahi sevineceğim.

Arınç ve benzerlerinin haline baktıkça, “Ya biz boşuna FETÖ ile mücadele verdik. Boşuna yıllarımızı mahkemelerde FETÖ’nün cezasını bulması için müşteki olduk ve tanıklık yaptık. Hala da mahkemelere gidip boşuna tanıklık yapıyoruz.” Diyorum.

Gerçekten enayi imişiz!!!

Yok yok, enayilik çok hafif kalır. Vallahi kerizmişiz! Hem de su katılmamış keriz!

ÖNEMLİ NOT:

1999 yılında FETÖ isimli şeytani yapının İslam’a ve vatana karşı kurgulanmış bir ihanet örgütlenmesi olduğunu öğrendiğim andan bugün kadar hayatım pahasına mücadele ettim ve bedelini ödedim.

Bu yapıyla sebepler planında kimsenin baş edemeyeceğini gördüğüm dönemlerde (Ak Parti ile beraber 2002-2013 yılları arasında kol kola yürürlerken) çoğu geceler kalkıp, “Allah’ım! Bu şeytani yapıyla bizim aş etmemiz imkânsız. Onların yaptıkları şeytanlıkların hakkından sen gel.” Diye dua ediyordum.

Duam kabul edildi.

Şimdi de şöyle dua ediyorum:

“Allah’ım! Bunca ihaneti ortaya çıkmasına rağmen kim bu yapıya bilerek veya bilmeyerek yardım ediyorsa onları kahr-u perişan eyle. Bunları hangi politik figür cesaretlendiriyorsa onları da tıpkı Ad, Semud, Lut, Eyke halkı gibi yeryüzünden sil.”

Duamın kabul edileceğinden asla şüphem yok.

TÜM YAZILARI

Editör: TE Bilişim