‘Türkeş’in kızı Ayyüce’ye nasıl davranılıyor?

Ayyüce Türkeş Taş kıza yüce sınıfta nasıl davranıyorlardı, üniversitede nasıl davranıyorlardı?

Ayyüce Türkeş bu soruya şöyle cevap verdi “Negatif ya da pozitif insanlar önyargılı oluyor. Babamı seviyorsa pozitif önyargı oluyor, sevmiyorsa negatif önyargı oluyor.

Biz ego ile büyütülmediğimiz için, hareketlerimle farklı ya da değişik noktalara sokmadım. Kendinizi hareketlerinizle ısındırıyorsunuz. İnsanlar ilk başta şöyle bir bakıyor. Ben buna en çok üniversiteden yaşadığım zaman yaşadım. İş hayatına girmek için üniversiteden mezun olduktan sonra 5 yıl sonra işe başlayabilirim. Bilkent ekonomiden mezun olmuştum. Çünkü insanlara gidiyorsunuz sizinle görüşme yapıyor ve Alparslan Türkeş'in kızını ben nasıl işe alayım diye düşünüyor. Onlara da hak vermiyor değilim ama farklı durumlar oluyor. Toplumda biraz daha çaba sarf etmeniz gereken durumlar oluyor. Onun dışında yaşam tarzında çok bir gariplik ya da ben farklıyım olmadığı için insanlar tarafından kabullenmekte ya da ilişki kurmakta ya da arkadaş çevresi açısından bir zorluk yaşamadım.

Başbuğ Türkeş’in Ayyüce’ye vasiyeti ne?

Canlı yayında babası Başbuğ Alparslan Türkeş ile olan anılarını anlatan Ayyüce Türkeş Taş, 'Bundan sonraki hayatınız için babanız ile olan anılarınızı yazmak gibi bir planınız var mı?' sorusuna yanıt verirken babasının kendisine olan vasiyetini de açıkladı.

“Aslında o babamın da bana bir vasiyetiydi. Bana yanına bir defter al yaz bunları. İlerde beni sana sorarlar anlatırsın derdi. Ben 42 yaşındayım kemal yaşına geldikten sonra belki inşallah. Ben istiyorum, ben bunun bir görev olduğuna inanıyorum. Babam dünya tarihine damga vurmuş bir insan. Bizim de bunu kendi görüşümüz ile bir şekilde anlatmamız gerekiyor, bir şekilde kaydetmeniz gerekiyor. Babam da ben ölümsüzlüğü kazandığını inanıyorum ve düşünüyorum. Dünya var oldukça o da var olacak. Bu iyi bir hizmet olacak diye düşünüyorum.”

Türkeş'in çuprası ve Erbakan?

Ayyüce Türkeş Taş, yapılan canlı yayında Başbuğ Alparslan Türkeş’in 12 Eylül 1980 ihtilalinde Uzunada’da yaşanan bir olayı anlattı.

“Babam 80 ihtilalinden sonra Uzunada’ya sürgüne gitti. Ben daha 3 yaşındayım. Hikâyelerini duyarak büyüdüm. Adaya sürgüne gidildiği zaman, aileler de yanlarında gidiyor. O adada iki tane yazlık ev var. Komutanlara ait birine bir numara demişler birine iki numara demişler.

Rahmetli Erbakan önce teslim olduğu için o bir numara, babam daha sonra teslim olduğu için biz iki numara. O iki yazlık evin etrafında çok sık aralıklarla askerler var, aşçı var ama gidip mutfağı yemek yapmıyorsunuz. Herkes mutfak masrafını kendi karşılıyor sipariş veriyorsunuz size getiriyorlar. Rahmetli Muzaffer amca vardı, Arap Muzaffer. O Muzaffer amca babama çupra almış, babam balığı çok severdi. Muzaffer amca babamı aramış telefonda söylemiş Başbuğ’um size çupra aldım gönderdim diye. Çupralar adaya gelmiş. Aşçıya şunu pişir bunu pişir diye sipariş veriyor. Babam Çupraları görememiş. Yalnız birkaç gün sonra Erbakan'ın aşçıya talimat verdiklerini duymuşlar. Rahmetli Erbakan “şunu yap bunu yap. Şu günde çupralar yaparsın” demiş. Bizim çupraların ona gittiği anlaşılmış. Hayatımız o şekilde gitti zaten her şeyi biz yaptık, biz vurulduk bir düştük geldi bu siyasal İslamcılar başa geçti. Çupraları hep bunlar yedi. Ama ben bunun sonunun geleceğine inanıyorum İlahi Adalet."

Editör: TE Bilişim