16 Nisan Başkanlık referandumunda AKP ile saf tutan MHP yönetimi tabanından beklenen desteği bulamadı. 

Buna rağmen MHP Genel Merkezi AKP verdiği desteği devam ettirmesinin yanı sıra "2019 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de kilit parti konumunu sürdürecektir” açıklaması ile bu desteğin devam edeceğini de en yetkili ağızlar açıklanmaya devam ediyor.

Bilindiği gibi 16 Nisan Başkanlık referandumunda Ülkü Ocakları Genel Başkanları Akşener'den ayrı bir platformda "Hayır" kampanyası sürdürmüş, oldukçada başarılı olmuşlardı.

Suat Başaran ve Azmi Karamahmutoğlu'da bu platformda çalışmalara en üst seviyeden katılmıştı.

Meral Akşener'in "Yeni Parti" kurması yönünde Ülkücülerden ve kamuoyundan gelen yoğun baskılar sonucu, Ülkücü Hareket içeresin de hararetli tartışmalar baş göstermişti.

Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanlarından Suat Başaran, sosyal medayada yayınladığı yazısının son bölümünde  “Yeni parti arayışında olan arkadaşların -gömlek çıkaracak karaktere sahip olmadıklarından- dört eğilimi birleştirecek, eski ANAP tarzı yapılanmada şansları olabilir…” diye yazmıştı.

Ülkücü hareketin önemli isimlerinden Mehmet Fatih Doğrucan ise bu yazıya yine sosyal medyadan cevap vermiş, yazı oldukça ses getirmişti.

Doğrucan "Suat Abi... Atalarımız GÖÇ ehlidir... GÖÇ kurarken de ÇADIR yıkar, arkada BARINAK bırakmaz... Sen farkında değilsin ama millet GEMİ yaktı, neyle döneceksin? Asıl yuva DAVA birlikteliğidir. AMAÇ inşaasıdır. MHP'nin terk edilemeyeceği gibi bir fikir ile atalar YURT terk etmeseydi, CİHANGİR imparatorluklar doğmayacaktı... Tıkamayın TARİH'in önünü, bırakın TARİH sel olsun AKSIN... Son sözümüz mealen MERAL AKŞENER'i yedirmeyeceğiz...” demişti.

Bu gelişmeler üzerine Ülkü Ocakları Eski Genel başkanlarından Azmi Karamahmutoğlu'nda " Kurucu düşünce olan Türk milliyetçiliği yeniden yükselen siyaset olmuştur.  Parıldayan fikriyattır; kişiler, tabelalar değil. 16 Nisan referandumu sonrasının dibacesi; eski-yeni tabelalar değil fakat "biz"i var eden Türk Milliyetçiliği, Ülkücülük üzerinden konuşmak olmalıdır. Şahıs kültü ve tabela milliyetçiliği yapmadan konuşmak; Çünkü şahıs; eski tabelayı dönüştürüp, içini boşaltabileceği gibi, Yenisinde de eski(!) "biz"i bulamayabiliriz!...Konuşulmalı...! " dedi.

Karamahmutoğlu'nda tartışmaya girmesi, bu konunu tartışılması gerektiğini vurgulaması, olaya yeni bir boyut kazandırdı.

İşte o yazı;

MUKADDİME
"Üç tarz-ı siyaset"in iki kaybedeni (Osmanlıcılık ve İslamcılık), 80 yıl sonra, kazanan galip tarzın (milliyetçilik) eserini ele geçirip, müflis zihniyetlerini muzafferlerin eserine (TC) giydirirken bize düşen; kuruluşta verdiğimiz mücadeleyi, Türk'ün milli devletini yaşatmakta da verebilmek olmalıdır. 

Türkiye'nin Sovyet peyki olmaması için verilen mücadelenin anti komünist temel üzerinde yükselmesi gibi; takiben, bir diğer "beynelmilelci-enternasyonal" ideoloji olan, "Siyasal İslamcılık" -dönemsel adıyla- "İrancılık" akımına karşı da (1980'ler) Türk milliyetçiliği haklı ve galip gelmiştir. 

Sovyet komünizmi milletlerin egemenlik ve bağımsızlığını hedef alırken; 

İslamcılık (Siyasal Ümmetçilik) ise doğrudan milletlerin varlığını hedef alıyordu!

Milletlerin varlığına "Ümmet" bilinciyle itiraz eden "fundamentalizm"in hasım cephesinde milliyetçilerin olması beklenen en doğal sonuçtu. 

Hangi dinin olursa olsun; "fundamentalizm" ile "millet-ulus-nation" kaçınılmaz olarak çatışır. 

İflas etmiş bir ideoloji olarak "Siyasal İslam"ın terekesi, ülkemizde 15 yıldır yiye yiye bitirilemedi. 

Şimdi de sofraya Türk milliyetçilerinin buyur edildiği günlerden geçiyoruz. 

Fakat aslında mönüdekilerin, Türk milliyetçiliğinin fikri ve maddi kazanımları olduğunu göremiyoruz. 

Aynı öğünde, aynı tabaktan yiyerek siyasal ümmetçiliği (İslamcılık) meşrulaştırıyoruz. 

Kamu kaynaklarından beslenmeye alışmış İslamcı medya; devletin hazine dairesinden çıkmamak için iki rakip dünya görüşünü el ele verdirme çabasına girişmiş. 

Oysa İslamcı ideoloji, siyasal islamcı dünya görüşü artık ülkemizde de politik olarak kaybetmiş;  kurucu düşünce olan Türk milliyetçiliği yeniden yükselen siyaset olmuştur. 

Parıldayan fikriyattır; kişiler, tabelalar değil. 

16 Nisan referandumu sonrasının dibacesi; eski-yeni tabelalar değil fakat "biz"i var eden Türk Milliyetçiliği, Ülkücülük üzerinden konuşmak olmalıdır. 

Şahıs kültü ve tabela milliyetçiliği yapmadan konuşmak;

Çünkü şahıs; eski tabelayı dönüştürüp, içini boşaltabileceği gibi,

Yenisinde de eski(!) "biz"i bulamayabiliriz!...

Konuşulmalı...!

Azmi KARAMAHMUTOĞLU

Editör: TE Bilişim