Baskın seçim olarak târihe geçen 24 Haziran seçiminde “harp hiledir” diyerek iktidara destek veren Akit yazarı Yavuz Bahadıroğlu, “Erdoğan’a itaat farzdır” dediği için istifa eden Harran Üniversitesi rektörünün sözlerini, “kaba dalkavukluk” olarak tarif etti.

Politikacı dalkavukluğunun en kârlı dalkavukluk olduğunu ifade eden Bahadıroğlu,ince dalkavukluğa dikkat edilmesini de vurguladı.

Bahadıroğlu’nun “şaka gibi” yazısı şöyle:

“Osmanlı sarayında “maskara”, “karavaş” hattâ düpedüz “dalkavuk” denen kişiler vardı ki, işleri-güçleri, devlet işlerinden yorulan padişahı güldürmek, memnun ve mutlu etmekti.

Görev icabı, padişahı sürekli över, hoşuna gidecek şakalar, taklitler, şaklabanlıklar yapar, onu eğlendirmeye çalışırlardı.

Diyelim ki, padişah, dalkavuğa kaç yaşında olduğunu sordu. Cevap şu şekilde olurdu: “Emrettiğiniz yaştayım, Hünkârım!”

Diyelim ki, ne düşündüğünü sordu: “Ne emir buyurursanız onu düşünürüm, efendimiz!”

Derler ki, Sultan İkinci Mahmud musakkayı pek severmiş. Bir gün dalkavuğuna patlıcanı övmüş. Dalkavuk hemen tasdik etmiş:

“Patlıcan nimetlerin şahıdır Hünkârım, lezizdir, hoştur, mayhoştur, yapımı ve hazmı kolaydır. Bu sebzeyi beğenmekle Zat-ı Şahâne (Padişah), dimağ lezzeti cihetinden de sultan olduğunu göstermiştir. Dilerim yüce Mevla ömrünüzü müzdad idup patlıcan hazretlerinden ayırmasın!”

Bu garip duayı bıyıkaltı gülümseyerek dinleyen Padişah, hiç sesini çıkarmamış. Ama o gün yediği musakka yüzünden barsakları bozulunca, “Nereden de musakka yedim” diye söylenerek başlayan yakınmasını, sonunda patlıcana verip veriştirmeye kadar vardırmış: “Bu mereti yasaklamalı, hatta yiyeni falakaya yatırmalı!”

“Hakk-ı âliniz var Hünkârım” diye derhal onaylamış dalkavuk, “patlıcan ekmeyi dahi yasaklamalı, ekeni zindana atmalı, hatta boynu vurulmalı!”

İşte o zaman Padişah dayanamamış, patlamış:

“Bre zındık! Patlıcanın lehine konuştuk tasdik ettin, tuttuk aleyhine konuştuk onu dahi tasdik ettin, bu nasıl iştir?”

Dalkavuk hiç alınmadan cevap vermiş: “Hünkârım, tabii ki sizi tasdik edeceğim. Takdir edersiniz ki, kulunuz patlıcanın değil, sizin dalkavuğunuzum!”

Eskiden dalkavuklar ciddiye alınmazlardı, çünkü “dalkavuk” oldukları bilinirdi. Sonradan dalkavukluk meslek olarak ortadan kalktı. Kalktı, ama bu defa her meslekten dalkavuklar türedi. İşte bu açıdan tehlike büyük: Sizin “müdür” zannettiğiniz adam “övgücü”, “tavsiye” sandığınız şey “övgü” çıkar! Ayıklamak çok zordur.

Dalkavukluğun en kârlı türü, politikacı dalkavukluğudur. “Suret-i hak”tan görünüp “Lider”i göklere çıkarır, ödülünüzü de alırsınız. Gazetelere ve televizyonlara birkaç gün bu gözle bakarsanız, çağdaş dalkavukluğun en çarpıcı örneklerini görebilirsiniz.

Ama galiba ortam değişti. “Kaba dalkavukluk” eskiden ödüllendirilirken, şimdi cezalandırılıyor: Ya görevden alınıyorlar ya da istifa etmek zorunda bırakılıyorlar.

Söz kendiliğinden, “Cumhurbaşkanı’na itaat etmek farz-ı âyindir” diyen rektör olayına geldi. Bir televizyon programında, sanırım “Ululemre itaat farzdır” hükmünden hareketle söyledikleri, hem Sayın Cumhurbaşkanı’ndan, hem de AK Parti sözcülerinden büyük tepki aldı. AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, “Rektörün Cumhurbaşkanımızla ilgili sözlerinin, Cumhuriyetimizle, İslam’la, Cumhurbaşkanımızın siyasal anlayışıyla, rektörlük makamında aranan akademik müktesebatla hiçbir ilgisi yoktur” deyiverdi ve sonuçta rektör istifa etmek zorunda kaldı.

Oysa 1950 öncesi tek parti iktidarı döneminde “Lider” kadroya öyle övgüler yağdırılırdı ki, Rektör Bey’in övgüsü onların yanında sıradan kalır.

Eskiden makam-mevki ile ödüllendirilen “kaba övgücü”lüğün, günümüzde cezalandırılması önemlidir. Sıra bunun her seviyeye yayılmasında ve “ince övgücü”lere de dikkat edilmesinde...” 

Editör: TE Bilişim