Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Öğretim Üyesi Doç Dr. Ahmet Esenkaya, Çanakkale Cephesi'nde görevli onlarca doktordan biri olan Behçet Sabit Bey'in, bölgede bulunduğu 6 aylık sürenin 1915 Mart ve Mayıs ayları arasında mesleğini yapmanın yanında gördüklerini, duyduklarını kaydettiğini söyledi.

Ordinaryüs Profesör Behçet Sabit Erduran
 
Esenkaya, Dr. Behçet Sabit Bey'in, Yıldız Tabyası'nda 18 Mart günü yapılan saldırıda gördükleri ve yaşadıkları hakkında şunları tarih sayfasına yazdığını ifade etti:

Ordinaryüs Profesör Behçet Sabit Erduran
 
'11.30 - Agamemnon yeniden Çanakkale içinde duman sütunları çıkardı.
Fransız zırhlısının (Bouvet) ikinci bir hamleyle dumanlar yükselen tarafı daha batmadı. Zırhlı şimdi, alev alan yerinden dumanlar çıkararak sahadan uzaklaşıyor. Fakat olduğu yerde...Öndekiler Mecidiye'ye ateş ediyor. Bir mermi de bize düştü.

Fransız zırhlısı Bouvet
 
13.50 - İki oldu. Yine evvelki yere isabet. 150 metre ileriye...İlk heyecan bizi yüksekteki bir taş yığınının yanına kadar götürdü. Bu sırada 20 dakika önceki patlamayla yan tarafından yara alan düşmanın sulara gömüldüğünü görünce 'Allah!' diye sevinçle haykırmaktan kendimi alamadım. Şimdi mermiler bize doğrulmuş. Allah'ın yardımıyla hepsinin perişan olması için yakardım.
Şimdi sahadan uzaklaşanların yanına, boğaz girişinden birbiri ardınca iki torpidobot geliyor, üç bacalı kudurmuş hayvanlar sahada 8 oldular. Cehenneme gidenin acısını çıkartmaya çalışacaklar, fakat Allah hepsini yok edecek.

Fransız zırhlısı Bouvet
 
14.25 - Beş torpidobot süratle, batan geminin sahasına koşuyor.
 
14.50 - Ateş bütün şiddetiyle arttı. Şimdi Şerafettin Bey'den, Çimenlik istihkamı cephanesinin açıkta kalan barut hartuçlarıyla ateş aldığını işittim, içim yandı, tutuştu. Allah kahretsin artık. Artık bir şey görmüyorum, yalnızca şiddetli uçak gürültüleri duyuyorum. Mermiler oraya buraya düşüyor. İşte kıyametten bir gün. Öyle bir karmaşa ki kalem yazmaktan aciz. Birbirini takip eden patlamaların gümbürtüleri dehşet saçıyor. Yeryüzü sarsılıyor. Oyuktan çıktık.          
 
15.40 - Sıhhiye çadırının yanına düşen parça 9 sıhhiye onbaşısını yukarı çıkarttı. Şimdi bir fundalığın yanındayım. Sahada 10 zırhlı ve dretnot durmadan ateş saçıyor. Bunları kaçırtan, kahraman Mecidiye ve Hamidiye olsa gerek. Uçaktan eser yok. Hainler etkili atışları gördükçe yavaş yavaş çekiliyorlar. İşte biri daha uzaklaşmaya başladı. İlk patlama mermiler takip ediyor. Bu ancak dayanma gücü ve cesaretle olur. Düşmanın teçhizatıyla hiçbir şekilde denk olamayacak toplar, bu kıyametin içinde düşmana mermiler yetiştiriyor.
 
16.20 - Obüslerin önünde bulunan iki bacalıya (Irresistible) bir mermi isabet etti ve gemiyi dumanlara boğdu. Bir çeyrek var, olduğu yerde bacalarından beyaz istimler çıkarıyor. Sahada öyle, mıhlanmış duruyor. Anadolu'ya yakın olan ikisi tersine yol alıyor. Torpidobot yanaştı. Küçük bir motorbot, torpidobotun yanında duruyor. Zırhlı hala bacalarından istim bırakarak feryat ediyor. Obüsler de mermilerle yardımına koşuyor. Büyük bir isabet. Artık sahadan silinecek bütün bütün bir Fransız'dan götürür, bir İngiliz'den. İttifakın sene-i devriyesini göremeyecekler. Torpidobot, duran zırhlıdan ayrıldı. Muhtemelen ip gönderip zırhlıların yardımıyla sahadan çekecekler. Fakat işte bir isabet daha. Torpidobot koyu dumanlar içinde zırhlıyla birleşmekten vazgeçiyor. Parlamalar, duman devam ediyor, zırhlı yanıyor, mahvoluyor.
 
17.10 - Sahadaki sakat zırhlının yanında bir kruvazör ile önlerindeki zırhlı ve Baykuş'a doğru gelen zırhlı artık hep Rumeli obüslerine, tepelerine şarapnel yağdırıyor.
 
17.30 - Baykuş'tan gelen zırhlı yavaş harekede sakat zırhlıya yaklaştı. Oradan göründüler, bir motor bekliyorlar. Süratli bir seyirle gelen torpidobot yaralı zırhlıya yaklaşıyor bir yandan da duman içinde kendini muhafazaya çalışıyor. Boğaz girişinden yürüyen 5 torpidobot daha, hepsi birden olanca süratleriyle yerine mıhlanmış zırhlının imdadına koşuyor. Obüsler de mütemadiyen düşüyor.


 
18.00 - Dardanos'ta onu denizin dibine sokmak için ateş yağdırıyor. Günbatımının hüzünlü anları. Yaralı zırhlının kapkara dumanlar içinde silinip yok olması, Mesudiye ve Dardanos'un zaferini gösteriyor. Hem çekiliyor hem de mermilerden iyice sersem.


 
18.50 - Artık gecenin başlangıcı...Güneş sağımızdaki turunculuklarda battı. Hilalin bu ikinci gecesindeki nuru pek narin, incecik. Ne tesadüf ki gökyüzü de ateş gibi kıpkırmızı. Yaralı zırhlı olduğu yerde oraya buraya denmek istiyor. Başı ezilmiş, kuyruğu kopmuş yılan gibi kıvranıp duruyor, başaramıyor. Sahada 2 zırhlı, 4-5 torpidobot artık bu zırhlıdan vazgeçmiş görünüyorlar. Onuncu isabet de alevler çıkartırken hedef beyaz köpüklerin kollarında, siyah dumanlarla kayboldu. Herhalde son nefesini veriyor.
 
20.00 - Kepez önündekinin batışı...(Ocean)

Ocean
 
20.20 - Yaralı zırhlıya yardıma gelen Tenger altındakinin batışı. Bir de torpidobot. Yıldız'ın ilk gaza günü. Birinci takım 3. torpidobotunun harabiyeti. Çıktım. Gecenin karanlığında Çanakkale'nin Çınarlık Mahallesi ile Tatarlar Mahallesi alevler içinde.
 
Sabahın 11.30'undan akşamın 18.30'una kadar süren 7 saatlik hücum. Alçak, namert düşmanın tarihe kaydettireceği kudurmuşçasına bir şiddet. iki zıhlısının batışı, 3'ünün dehşetli hasar görmesi. Sonunda da darmadağınık bir halde, aceleyle geriye çekilişi...Allah'ım, aç, susuz, ateşler, zehirli dumanlar arasında geçen bir günün ardından bize bundan büyük ödül olur mu?
 
Gece yansından sonra saat 01.00, yıkıntılar, yaralılar, sargılar arasında...

Kainatta vuku bulan bu vahşet gününde medeniyetin en gelişmiş silahlarıyla yangınlar, yıkıntılar, akıl almaz gürültülerle alevler saçtıktan sonra, Allah'ın yardımı ve kahraman. Bu da boğazda günün parlak zaferini taçlandırıyordu. Sabahtan beri ağzımıza ne ekmek, ne de su girmişti. Hainleri mahvettikten sonra iştahla içtiğimiz birkaç tas çorba bizi rahatlattı. Birkaç kırık var, hepsi bu kadar. Yedi saatlik akıl almaz bir şiddet ve dehşete karşılık 31 yaralı, 17 şehit...Karşılığındaysa üç zırhlının batışı ve harcanan binlerce mermi. Teçhizattan yalnız Mecidiye'de bir top ve birkaç gülle kullanılamaz hale gelmiş. Çanakkale'deki yangında korları, öteye beriye dağıtan rüzgarla savruluyor. Her yer yıkık, perişan. Yalnızca kalplerde sarsılmaz bir iman, toplarda ise kudret ve şan payidar.''

Editör: TE Bilişim