Bu üçlünün, mazlumları değil, kendilerini kimyasal silahlardan korumak için Suriye'ye füze yağdırdığını ifâde eden Karahasanoğlu, yazısını "Gün yüzü görmesinler!" bedduasıyla bitirdi. Ancak Akit yazarı, hükûmetin bu operasyona verdiği destek hakkında tek satır yazmadı.

İşte o yazı: 

"Suriye Rejimi, Duma’da kimyasal silah kullanarak, kadın, erkek, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan onlarca insanı öldürünce..

Trump hemen tepki verdi..

“Suriye hakkında 24-48 saat içinde önemli bir karar alacağım” dedi.

Sonrasında da..

Kararın ne olduğunu, nasıl ve kimler tarafından uygulanacağını beklemeye başladık..

Dün sabah kalktığımızda baktık ki..  

Trump, “Suriye’den çıkacağız” dediğinde, hemen kafayı çıkaran ve “Ben oraya gidiyorum” diyen Fransa..

Uzun süredir piyasada hiç görünmeyen İngiltere..

Ve ABD..

Üçü birlik olmuşlar..

Ardı ardına, Suriye’deki kimyasal silah şüphelisi merkezleri vuruyorlar..

Nedir bu üçlünün kimyasal silah kullanımına tepkisinin sebebi?

a) İnsanların ölümü mü?

b) Çocukların ölümü mü?

c) Ölenler arasında kadın ve yaşlıların da olması mı?  

d) İnsanların ölümünün şekli mi?

Ben kendi kanaatimi söyleyeyim..

Bence sebep dört ihtimal de değil..

Niçin dört ihtimal de değil?

Çünkü..

Bugün itibari ile, bir rakam tespit edilmeye çalışılsa..

ABD’nin Suriye’de çıkarttığı iç savaşın en başından bu yana..

Asgari 600 bin insanın öldüğü herkes tarafından kabul ediliyor..

Şimdi geldik, Duma’daki rakamlar değişik rivayet edilse bile, 200’ü geçmeyen insan ölümüne mi takıldılar?

Tabii ki, dünkü ABD-İngiltere-Fransa ortak yapımı saldırının sebebi, genel anlamda insan ölümü değil..

Peki, son tepkinin sebebi, Suriye rejiminin Duma’ya kimyasal silah kullanarak  saldırmasında “çocukların da ölmesi” gerçeği olabilir mi?

Yine Suriye ekseni etrafında çocuk ölümlerine bakarsak..

Bugüne kadar kullanılan klasik silahlarla binlerce çocuğun öldüğü ve ABD-İngiltere-Fransa üçlüsünün herhangi bir tepki vermediği gerçeği karşısında, bu ihtimalde de doğruluk payı göremiyorum.

Üçüncü ihtimal, kadın ve yaşlılara yönelik hassasiyet idi..

Bu da çok zayıf.. Çocukları düşünmeyenler, kadınları ve yaşlıları hiç düşünmezler.. Zaten rakamlara baktığınızda, kadın ve yaşlıların da, yine binlerle ifade edilecek şekilde, Suriye iç savaşının başlamasından bu yana, hayatını kaybettiğini görüyoruz.

Son ihtimal, kimyasal silahla saldırılarda “ölümün şekli”nin tepkiye sebep olduğu..

Öyle ya.

Klasik silahlarla yapılan saldırılarda, artık herkese bir aşinalık oluşmuş..

Baba, vücudu parçalanmış 2 yaşındaki evladını kucağına alıp ağlasa da..

 Atılan bombalarla, kadın-yaşlı ayırt edilmeksizin can veren insanların cesetleri anında ekranlara yansısa da..

Hiçbirisinin etkisi, vücutlarında hiçbir yara bere izi olmayan, küçücük çocukların sıra sıra dizilmiş cansız bedenleri kadar olmuyor.

O halde?

“Tamam işte, ölümün şekli, kimyasal silah kullanılmasına verilen tepkinin sebebi” diyeceksiniz..

Ama birazcık düşünsek..

Klasik silahla da olsa.. Kimyasal silahla da olsa..

Bir saldırı ile onlarca, yüzlerce çocuk, genç, yaşlı, kadın.. Kısacası insanlar ölüyor mu?

Ölüyor..

Ölen insanın, kimyasal ile ölmesi, klasik silah ile ölmesi arasında, yakınları açısından ne fark var?..

Bire bir düşünelim..

Bizim bir yakınımızın ölümü mü önemlidir?

Yoksa, vücudunun parçalanarak ölmesi ya da kimyasal silah kullanımı sonucu ölümü mü?

Kişiden kişiye değişmekle birlikte..

Ben kendi şahsi fikrimi söyleyeyim..

Ölümün kendisi önemlidir, ölümün şekli ayrıntıda boğulmaktır..

Nereye geleceğim?

Yüz binlerce insanın, on binlerce kadının, binlerce çocuğun klasik silahlarla ölmesinde kılını kıpırdatmayan ABD-İngiltere-Fransa üçlüsü, kimyasal silah kullanımında “Bu olmadı işte” diyerek, füzeler için düğmeye basıyorsa..

Burada bambaşka bir sebep yatıyor olmalı..

Bence o sebep, bu üçlünün ve onların şahsında tüm Batı’nın kendi güvenlikleridir..

Sömürgen Batı, klasik silahlara karşı, kendisini güvende hissediyor..

“Klasik silahlarla yapılacak saldırılarda, üç kişi, beş kişi, on kişi, bilemediniz 100 kişiyi öldürebilirler. Biz de güvenlik tedbirlerimizi yoğunlaştırarak, bu sayıyı da azaltmayı başarabiliriz” diye düşünüyorlar..

Amaaaa..

Kimyasal silaha sıra gelince..

İşte o noktada..

Ödleri bödlerine karışıyor..

“Bir sabah kalktığımızda, şu noktadan veya bu noktadan atılmış olan kimyasal silah, aldığımız tüm güvenlik tedbirlerine rağmen..

Yatağında uyuyan insanlarımızı öldürürse?

En korunaklı yerleşim birimlerimiz bile, binlerle ifade edilecek sayılarda, toplu ölümlere sahne olursa..

En yoğun korumalı yöneticilerimiz, yakınlarına atılacak bir kimyasal silah ile, belki de basit bir kimyasal ile hiçbir tıbbi tedaviye daha başvurmaya bile fırsat vermeden, anında ölümü gerçekleştirirse..”

Evet, korkuları bu..

Tepkileri bundan..

Onların derdi, Doğu Guta’daki çocuklar değil..

Duma’daki bebeler değil..

Suriye’de kimyasal silah ile öldürülen kadınlar, yaşlılar değil..

Onların korkuları..

Kendi sonlarının da bu şekilde olabileceği ihtimalinden kaynaklanıyor..

Duyduklarında, eminim elleri titriyor..

Klasik silahlarla parçalanmış vücutlar, organları kopmuş küçücük çocukların cesetleri.. Onları korkutmuyor..

Onları korkutan..

Kimyasal silahlar..

Kimyasal silahların da..

Suriye’de kullanılması değil..

ABD’ye karşı kullanılması..

İngiltere’ye karşı kullanılması.

Fransa’ya karşı kullanılması..

İsrail’e karşı kullanılması..

Bu tehdidi ortadan kaldırmak için..

Küçücük bir kimyasal silah üretim merkezi tespit ettiklerinde..

Hemen yok etmek istiyorlar..

Suriye’deki çocukları korumak için değil.

Kendilerini korumak için..

Suriye’deki kimyasal silah üretim merkezini yok etmek istiyorlar ama..

Kendi ülkelerinde, klasik silahların en vahşisini, en acımasızlarını üretmeye devam edip, Ortadoğu’ya satmaktan geri durmuyorlar..

“Ver parasını, istediğin silahı vereyim. Para yok ise, silah da yok” diye işi gırgıra bile döküyorlar..

Ne diyelim?

Suriye rejimiyle... ABD’siyle... İngiltere’siyle... Fransa’sıyla... 

Allah hepsini ıslah etsin..

Islahları mümkün değil ise, korktukları ile yaşasınlar, gün yüzü görmesinler!"

Editör: TE Bilişim