Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü'nde ziyaret ettiği hayvan barınağında, “Leblebi” isimli engelli bir köpeği sahiplendi. Erdoğan, "Leblebi, dört kere ameliyat olmuş. Hayvanseverler ondan, o hayattan vazgeçmemiş. Leblebi artık bize emanet. Yeni yuvası, bahçemiz olacak" dedi.

Aradan günler geçti…

Yeni Şafak gazetesinin İlahiyat kökenli yazarı Hayrettin Karaman, “Evde köpek” başlıklı bir makale kaleme aldı. Karaman köşesinde “evde köpek beslemekte bir sakınca var mıdır” sorusunu irdeledi.

Hayrettin Karaman’ın bu konuyu, tam da Emine Erdoğan’ın engelli bir köpeği sahiplenmesinin ardından kaleme alması dikkat çekti.

İşte Karaman’ın Yeni Şafak’ta yayımlanan o yazısı:

“Evde kopek beslemekte bir sakınca var mıdır? Bazı hocalar Kuran-ı Kerim’de köpek aleyhine bir ayet olmadığı için haram kılınmadığını söylüyorlar?

Cevap:

Bu konuya dokunmanın gürültü koparacağını, iki tarafı birden memnun etmenin mümkün olmadığını biliyorum, ama yine de soruya cevap vermek gerekiyor.

Önce şunu bir daha tekrar edeyim; ta ki, müminlerin zihinlerine iyice yerleşsin ve kafa karışıklığı zail olsun: İslam’ın bilgi ve hüküm kaynağı yalnızca Kur’an değildir; Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyastır (ictihaddır).

Biri çıkar da “Kur’an’da yok, şu halde İslam’da da yok” derse bu kişi kesin olarak hatalıdır, İslam bilgisi ve uygulaması sahih İslam’ın dışındadır.

Hatta şunu diyebilirim: Eğer Peygamberimiz (s.a.) Kur’an’ı yalnızca okusa, yazdırsa ve bırakıp gitse idi Allah’ın muradına uygun bir İslam bilinemez ve uygulanamazdı.

“Peki Kur’an’da ‘Bu kitabın en sağlam yola ilettiği, müminler için kılavuz olduğu..’ hakkında âyetler var, bunlara ne diyeceğiz” diye sorulabilir.

Bu Kur’an’ın, Allah Resulü’ne verilen yetkiler ve örneklik çerçevesinde öyle (kılavuz) olduğuna dair de âyetler var; birini alıp diğerini atmak beşerin haddi değildir. Şu halde bu âyetlerin bütününden çıkan manaya göre “Kur’an, Peygamberimiz’in Sünneti (açıklamaları, örnekliği ve uygulamaları) ile birlikte doğru yolun rehberidir,”

İcma ve ictihad ise zaten bu iki kaynağa dayanacaktır; beşer için kendiliğinden din kuralı koyma yetkisi yoktur.

Şimdi evde köpek besleme konusuna gelelim:

Peygamberimiz’den nakledilen sağlam hadislerde köpek beslemek sınırsız olarak yasaklanmıyor, insanların can ve mal güvenliği için muhtaç oldukları takdirde bu amaca uygun yerde ve şekilde köpek edinmeye ve beslemeye izin veriliyor. Yasaklanan (bazı fakihlere göre haram değil, mekruh olan) ise bir hobi olarak, zevk için evde köpek beslemektir.

İnsanlara zarar vermeyen ve/veya faydası olan hayvanları itlaf etmek de, onlara eziyet etmek de Peygamberimiz (s.a.) tarafından yasaklanmıştır.

Susuz kalmış bir köpeğe kuyudan su çıkarıp sulayan günahkâr bir kadının bu yüzden cennetlik olduğu, bir kediyi bağlayıp aç ve susuz bırakarak öldüren ibadetli bir kadının da bu yüzden cehennemlik olduğuna dair Peygamberimiz’den rivayetler vardır.

Köpekleri yok etmek yerine özel yerlerde toplayıp bakımlarını yapmak ve korumak İslam’ın karşı çıkmadığı, hatta teşvik ettiği bir davranıştır. Ancak “bu bir çeşit sürgün ve hapis hayatına köpekler ne kadar razıdır ve bununla ne kadar mutludurlar?” sorusu da yerinde bir sorudur. Çocukluğumuzda okuma kitaplarında bir “kurtla köpek” hikayesi vardı, kurt önce beslenmiş köpeğe imreniyor, sonra onun hür olmadığını anlayınca ayrılıp yoluna gidiyordu.

Üremelerini asgariye indirmek, kalanların kontrol ve bakımlarını yapmak en uygun yol olsa gerektir.

İslam’ın istediği, insanların şefkat, merhamet ve ilgilerini, hayvanlardan önce yakından uzağa insanlara uygulamalarıdır. Mevcut uygulamada Batı’da ve giderek bizde, insanların, yakınlarını ihmal ettikleri, ama köpeklerini onların yerine koydukları görülmektedir. İnsanlar yalnızlıklarını da köpekle değil, insanla gidermelidirler. Bırakalım köpekler köpeklerle, insanlar da insanlarla yoldaş, arkadaş, aile olsunlar.

“Efendim ne zararı var, ben hem insanlara karşı vazifemi eksiksiz yaparım, hem de köpekle yoldaş, arkadaş… olurum diyenler elbette çokça vardır. Diyenler vardır da, yapanlar var mıdır” diye de sormak ve üzerinde düşünmek gerekiyor.

Şimdi ‘Ne zararı var’ sorusuna gelelim.

Gün geçmiyor ki, insanlara ve özellikle savunmasız çocuklara saldıran, insanları ciddi ölçüde korkutan, yaralayan hatta öldüren köpek olaylarını okumamış olalım!

Konu komşuda hobi kabilinden ev köpekleri var, sabahtan akşama, akşamdan sabah havlıyor, çevredeki insanları rahatsız ediyorlar.

Köpekleri gezdirenler bazen serbest bırakıyorlar, onlar da insanları korkutuyorlar, saldırdıkları da oluyor.

Parklarda, bahçelerde, yollarda… sıkça açıkta bırakılmış köpek pisliğine rastlıyoruz

İnsan sağlığını korumak bakımından köpeğin zararı konusunda Sağlık Bakanlığı’nın bir açıklamasını paylaşıyorum:

Kistik ekinokkozis, ülkemizde, özellikle hayvanlarda çok yaygın olması nedeniyle, önemli halk sağlığı sorunlarına neden olan ve ciddi ekonomik kayıplara yol açan zoonotik karakterli bir hastalıktır.

Halk arasında kist hastalığı olarak bilinen bu hastalığın etkeni, Echinococcus granulosus adı verilen bir parazittir. Bu parazitin esas kaynağı köpek, kurt, tilki gibi et yiyen hayvanlardır. Ancak, sıklıkla köpeklerdir. Parazit köpeklerin ince bağırsaklarında yaşar. Hastalık köpek dışkısı ile atılan yumurtalar ile insana bulaşır. Köpek dışkısı ile atılan yumurtalar çok dayanıklıdır, toprakta ve soğukta bir yıl kadar canlı kalabilirler. Dışkıyla atılan yumurtalar hayvanların ayakları, arazi eğimi, rüzgar ve yağmurla yayılırlar. İnsanlar bu yumurtaları çiğ tüketilen ve iyi yıkanmamış meyve ve sebzelerden, kirli içme sularından alırlar. İnsandan başka koyun, keçi, sığır ve manda gibi otla beslenen hayvanlar da yumurtaları alarak hastalanırlar. Alınan bu yumurtalar, bağırsaklarda açılarak bağırsak duvarını geçer, kan ve lenf yoluyla öncelik sırasıyla karaciğer, akciğer ve diğer organlara yerleşerek kist formunda yaşamlarını sürdürürler. Hastalığın başlarında kistin küçük olduğu dönemlerde uzun yıllar boyunca belirtisiz seyredebilir. Fakat kist büyüdükçe, bulunduğu bölgeye ve oluşturduğu basıya göre belirtiler ortaya çıkar. Kistler en sık karaciğer ve akciğerlerde görülürler. Nadiren dalak, karın zarı (periton), böbrek, kemik, göz yuvası, beyin, kalp ve yumurtalıklara da yerleşebilir. Karaciğer yerleşiminde karnın sağ üst kısmında ağrı, bulantı, kusma ve bazen kaşıntı, sarılık gibi belirti görülür. Akciğer tutulumunda solunum sıkıntısı, öksürük, ağızdan kan gelmesi ve göğüs ağrısı olabilir.

Diğer organ ve sistem tutulumlarında da bu bölgelere ait tablolar ortaya çıkar. Örneğin kafa içi tutulumlarda; baş ağrısı, kusma, şuur kayıpları görülebilir. Kalp tutulumunda kalp ritm bozuklukları, enfarktüs bulguları, hatta kalp duvarında yırtılma olabilir. Kemik tutulumlarında kırıklar olabilir. Kist patladığında alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir.

Bu kistleri içeren hayvan etleri ve sakatatlar, köpekler tarafından yenince parazit bağırsaklarda olgunlaşır. Parazitlerin belirli aralıklarla yumurtlayarak ana konakçı köpekler tarafından atılmasıyla enfeksiyon zinciri bir kısır döngüye dönüşür.

Kişinin mesleği, hobileri, yaşam koşulları, eğitim ve sosyoekonomik düzeyi hastalığa yakalanma riskini etkilemektedir. En büyük risk grubunu parazit mücadelesi yapılmamış enfekte köpeklerle teması olan koyun, keçi, inek gibi hayvancılıkla uğraşan kişiler oluşturmaktadır…

Hastalıktan korunmak için;

* Köpek ve kedilere mümkün olduğu kadar çiğ et verilmemelidir.

* Kişisel temizlik kurallarına dikkat edilmeli, içme ve kullanma suları temiz olmalı, çiğ yenen sebze ve meyveler bol su ile iyice yıkandıktan sonra tüketilmelidir.

* Kesilen veya ölen hayvanların kist bulunduran organları köpeklerin ve diğer etçil hayvanların ulaşamayacağı şekilde gömülerek bertaraf edilmelidir. Özellikle Kurban Bayramlarında bu hususlara daha çok dikkat edilmelidir.

* Köpekler yılda dört kez iç parazitlere karşı ilaçlanmalıdır.

* Köpekler gezdirilirken etrafa dışkılamaları halinde dışkıları alınarak poşete konulmalı, ağzı bağlandıktan sonra çöpe atılmalıdır.

* Parazit mücadelesi yapılmadan serbest dolaşan köpeklerin okşanması ve sevilmesi sırasında parazit yumurtaları ellere geçebilir. Bu şekilde kirlenen ellerin yıkanmadan ağza götürülmesi ile parazitin yumurtası alınır. Bu nedenle, özellikle çocukların köpeklerle temasından sonra ellerini bol su ve sabunla yıkamaları sağlanmalıdır.

Şimdi, bu kadar vaki ve muhtemel zararı, riski olan bir hayvanı, can ve malı koruma zarureti dışında eve sokarak beslemenin ve onunla hem-hal olmanın ne zararı var diyenlerin, öngörülen korunma tedbirlerinin bütün riskleri ne ölçüde engellediğini bir daha düşünmeleri gerekiyor!”

Editör: TE Bilişim