Çakıcı, Devlet Bahçeli'ye hitaben yazdığı bölümde "  İdamı bu ülkeden kaldıran DSP, Anavatan ve de 129 milletvekiline sahip olan, 12 Eylül'den evvel 5000 ülkücü vatan evladının kanını gasp eden, ülkücü harekatın önderi Alpaslan Türkeş’in vefatından sonra bir anda sanki zehirli bir topraktan çıkarmışçasına idamın kaldırılmasının baş sorumlusu, ben her şeyi Ecevit’ten öğrendim diyen, sayın Alpaslan Türkeş’ten hiçbir şey öğrenmeyen ülkücü hareketin lideri olması Allah katında sayın Alpaslan Türkeş’e, ülkücü şehitlere ihanettir.! Abdullah Öcalan’ın mecliste idam edilmemesi için rahmetli Ali Güngör’ün dışındaki tüm MHP milletvekilleri imza koymuştur sizin başkanlığınız sürecinde size Erzurum’da ip attı. O kadar vatanseverdi de kendisi niye idam edilmesi için imza atmadı.

 2002 seçimlerinde kendiye uygun olmayan MHP’lileri tecrit ettiği için barajı aşamadı. Sonraki seçimlerde barış süreci içerisinde sizi vatan hainliği ile suçlarken, kendisini iyi tanıyan ülkücü camianın bazı oyları AK Parti’ye aktı.

Şuanda meclisteki koltuk sayısı 39 idam geri gelsin diyor, ben arkasındayım.

Bugün devleti yönetmeyi, devletin yanında yer almayı sizi hainlikle suçladığını unutarak sizi önder kabul ettiğinin açık beyanıdır.

İdamı kaldırırken de rahmetli Ecevit’i lider seçmişti kendine. Bir insan bu kadar tutarsız olmaz. Sayın Alpaslan Türkeş’in manevi gücünü kullanarak 20 yıldır ülkücü camiayı paramparça etti." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ise Cezaevleri Genel Müdürü Mehmet Fatih Berlivanlı’nın ne yapmak istediğini anlatmaya çalışan Çakıcı "

Devletin vermiş olduğu kurul raporlarını, kendi inisiyatifi doğrultusunda Mehmet Fatih Berlivanlı’nın emriyle Bolu F tipi 1. Ve 2. Müdürü devletin vermiş olduğu kurul raporlarının üstüne çıkarak genel müdür yardımcısına sormanda bir işlem yapamayız diyen Berlivanlı’nın buradaki devletin yasalarını yok sayan, raporlarımı bir yerlere sormadan kafalarına göre cezaevinde benim dışımda herkese zulüm yapan bu iki adamı sadece bana bürokratik engel çıkararak beni bunaltıyorlar.

Bunlarda biraz adamlık varsa odamda tek yatıyorum. Parmak ucu kadar bana dokunabilirler mi, bu yürek var mı?

İnsanları topluma kazandıracağı yerde, şiddet ve baskı uygulayan, infaz koruma memurlarını da yaptığı şiddete ortak eden 1. Ve 2. Müdür zulümlerine devam etmektedir. İnfaz koruma memurları ekmeğinden olmamak için şiddet gören mahkûmun değişik türü olan, psikolojik baskı altındadırlar.

İki ayrı rapor doğrultusunda kendisine dilekçe verdim. Gereğinin yapılmasını istedim. O da topu Ankara’ya attı!" dedi.

İşte o mektup;

Sayın Cumhurbaşkanı,

 15 Temmuz’dan evvel, barış süreci döneminde size söylediğim tüm sözlerin arkasındayım. O gün, 15 Temmuz’a kadar. Fakat her mahkemede bana soruyorlar. Sözler bana aittir. Provokatörlük yapmayayım diye basına vermedim, aslında söylenecek çok söz var.

 FETÖ ve ABD’ye Brüksel üzerinden NATO’daki bazı subaylar, elbiselerin en şereflisi içinden çıkan bazı vatan hainleriyle darbe teşebbüsünde bulunduklarından dolayı askerimizden, polisimizden kendini tanklar altına atan insanlarımız ve toplumun her kesimi devletimizin bekası için kendini kurşunlara siper ederek şehitlik mertebesine ulaşmışlardır.

 Kendiniz bazen “Kaderin üzerinde bir kader var” diyorsunuz. Kutsal olan şehitlerimizin şahadeti o gün göklerin ve yerlerin, tüm mahlukatın sahibi olan Cenabı Allah’ın emriyle kutsal şahadetle onurlandırılmıştır. Bundan sizin, Türkiye’deki tüm insanların, dünyadaki tüm toplulukların hiçbir insan silahsız, silahların karşısına dikilip, tankların altına kendilerini atmaları insan aklının almayacağı bir kahramanlık destanıdır.

 O gün şehit olanlar Rabbim’in emriyle kendilerini siper etmişlerdir, bu Tayyip Erdoğan sevgisinden değil Allah sevgisindendir.

Emir, telefonda halka seslenmeyle değil, El-Hakkak olan, terazisinde asla yanlış olmayan, her şeyden müstâni olan şehitlerin ve insanların beynindeki iradelerine Rabbim’in verdiği direkt emirle oluşmuştur.

 Referanduma gidilecek, devletimizin ve milletimizin bekası için millet iradesinden çıkacak “Evet”, “Hayır” oyuna bu millet saygı duymalıdır.

 Şayet siz seçilirseniz, Türk usulü başkanlık sistemi tüm etnik gruplara eşit manada davranılması anayasada güvence altına alınırsa, adaletin anayasada bağımsız olduğu dikte edilip güvence altına alınırsa, terörü iç ve dış olmak üzere bu aziz millet kurumlarıyla yok edilirse, milletin hizmetkarı olacaksan, bağımsız olacak olan adaleti sokaktaki vatandaşa uyguladığın gibi kendi aile yakınlarına da uygulamak kutsal dinimizin ve evrensel hukukun gereğidir.

 Adalet önce devleti yöneten kadro mensupları yasaları çiğneyip, kendini adaletin üzerinde görürse devlet yok olmuş demektir. Şayet sizin emrinizle uygulanıyorsa tek parti dönemindeki ezanları susturan İsmet Paşa’dan hiçbir farkın kalmaz.

 Rahmetli İsmet Paşa’nın bu devlete ettiği en iyi hizmet II. Dünya Savaşı’nda dünya yanıyorken bir vatan evladını feda etmeyişidir, bu bilinmelidir.

 Hep size, ya UYAP üzerinden ya da mahkemelerimde, cezaevi ve hastanelerde yapılan tüm haksızlıkları, “Mehmet Fatih Berlivanlı” cezaevi müdürlerine, Edirne Başsavcılığı’na, Tayyip Erdoğan’ın emriyle bu baskıyı yapıyoruz dedi. Daha evvel de size söyledim mahkeme ve basın yoluyla. Ortak noktamız devletimizin bekası, iman yönünde Allah’a teslimiyet duygusu. Bundan başka hiçbir ortak noktamız yok.

 Bugün ayın 22’si. Bugün sizinle ilgili 3 ayrı davama hastalığım nedeniyle gitmedim.

 Ve o sözlerin bana ait olup, 15 Temmuz öncesi söylediğimi dile getirdim. Allah şahidimdir. Burada inkar edersem mahkeme-i kübrada Lehvi mahfuzda karşıma çıkacaktır.

Ve üç dosyanın da ayrı ayrı iddianameleri ve cevaplarımı basına aksettirmedim. Ama mahkeme tutanaklarında var. Bu da 15 Temmuz sonrası sana verdiğim sözden dolayı, yoksa seni sevdiğimden değil.

 Baskı ve zulmün karşısında susan, şeref ve onurunu kaybetmiştir. Sizin doğrularınıza “Evet” yanlışlarınıza da “Hayır” derim.

 Ben ölümü yaşarken yenmişim. Ölüm hak. İnsan hayatta bir defa ölür. Bunu bütün Allah’a iman etmiş herkes bilmelidir.

 İdamı bu ülkeden kaldıran DSP, Anavatan ve de 129 milletvekiline sahip olan, 12 Eylül'den evvel 5000 ülkücü vatan evladının kanını gasp eden, ülkücü harekatın önderi Alpaslan Türkeş’in vefatından sonra bir anda sanki zehirli bir topraktan çıkarmışçasına idamın kaldırılmasının baş sorumlusu, ben her şeyi Ecevit’ten öğrendim diyen, sayın Alpaslan Türkeş’ten hiçbir şey öğrenmeyen ülkücü hareketin lideri olması Allah katında sayın Alpaslan Türkeş’e, ülkücü şehitlere ihanettir.! Abdullah Öcalan’ın mecliste idam edilmemesi için rahmetli Ali Güngör’ün dışındaki tüm MHP milletvekilleri imza koymuştur sizin başkanlığınız sürecinde size Erzurum’da ip attı. O kadar vatanseverdi de kendisi niye idam edilmesi için imza atmadı.

 2002 seçimlerinde kendiye uygun olmayan MHP’lileri tecrit ettiği için barajı aşamadı. Sonraki seçimlerde barış süreci içerisinde sizi vatan hainliği ile suçlarken, kendisini iyi tanıyan ülkücü camianın bazı oyları AK Parti’ye aktı.

Şuanda meclisteki koltuk sayısı 39 idam geri gelsin diyor, ben arkasındayım.

Bugün devleti yönetmeyi, devletin yanında yer almayı sizi hainlikle suçladığını unutarak sizi önder kabul ettiğinin açık beyanıdır.

İdamı kaldırırken de rahmetli Ecevit’i lider seçmişti kendine. Bir insan bu kadar tutarsız olmaz. Sayın Alpaslan Türkeş’in manevi gücünü kullanarak 20 yıldır ülkücü camiayı paramparça etti.

Allah aşkına referandumda evet çıkarsa başkan yardımcılığı sözü mü verdiniz de hayatı tezatlarla dolu.

Hatırlarsın o Kasımpaşalı bir kabadayıysa kendisini de kafada kasket, ayak ayaküstüne atmış ağzında sigara ile kasketli sokak bitirimi profili çizmişti.

 Bu adamın sizinle girmiş olduğu kader arkadaşlığında, evet siz onu kullanıyorsunuz. O da ülkücü camia ve MHP’yi bitirerek başka yardımcılığını sizden talep ettiği açıkça söylemese bile kurmuş olduğu cümlelerde gizlice ifade etmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanım

Yasalara uyarım, kişiliğime kim hata yaparsa, ne yattığım hapishanede, ne de sokakta gücü ne olursa olsun asla taviz vermem. Sonu ölüm bile olsa!

 Devletin vermiş olduğu kurul raporlarını, kendi inisiyatifi doğrultusunda Mehmet Fatih Berlivanlı’nın emriyle Bolu F tipi 1. Ve 2. Müdürü devletin vermiş olduğu kurul raporlarının üstüne çıkarak genel müdür yardımcısına sormanda bir işlem yapamayız diyen Berlivanlı’nın buradaki devletin yasalarını yok sayan, raporlarımı bir yerlere sormadan kafalarına göre cezaevinde benim dışımda herkese zulüm yapan bu iki adamı sadece bana bürokratik engel çıkararak beni bunaltıyorlar.

Bunlarda biraz adamlık varsa odamda tek yatıyorum. Parmak ucu kadar bana dokunabilirler mi, bu yürek var mı?

İnsanları topluma kazandıracağı yerde, şiddet ve baskı uygulayan, infaz koruma memurlarını da yaptığı şiddete ortak eden 1. Ve 2. Müdür zulümlerine devam etmektedir. İnfaz koruma memurları ekmeğinden olmamak için şiddet gören mahkûmun değişik türü olan, psikolojik baskı altındadırlar.

İki ayrı rapor doğrultusunda kendisine dilekçe verdim. Gereğinin yapılmasını istedim. O da topu Ankara’ya attı!

 Sayın Cumhurbaşkanım

Ne hastalıklarımla ilgili ne de yetkiniz olan af ile ilgili bir talebi olan Alaattin’in annesi mezarında hortlasın.

Size bu yazıyı yazmamın sebebi şefaat dilemek değil, onu yasaları ihlal etmiş fakat cezaevinde yatamayan, ölüm psikolojisinde olan adalet dilencileri dirler.

Yeni bir düzene geçilecekse, adalet önce devletin kurumlarında uygulanır. Keyfi olarak adalet ihlal edilirse devlet çeker.

Siz her toplantınızda, eşitlik, adalet, din ve vicdan hürriyetinden bahsediyorsunuz. Adalet kavramı anayasada herkese eşit ve bağımsız olduğu güvence altında  -sözde değil de özde olursa- unutmayın! Yeni FETÖ'cüler, yerli işbirlikçi hainler, yeni darbeciler, yanlı adalet uygulayanlar bu tip hainlerin önünü açacaktır.

Ekte 2 ayrı kurul raporu Bolu F tipine yazmış olduğum dilekçem vardır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sayın Cumhurbaşkanım

Ben ömrümde kendi işimi kendim gördüm. Yarın size yanlış aksettirilmesin diye bu yazıyı size yazdım. Ama sizden medet umarak değil .

Alaattin Çakıcı

Editör: TE Bilişim