CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adım adım İktidara Projesi'nin tanıtım toplantısında açıklamalarda buluyor.

Partisinin Adım adım İktidara Projesi'nin tanıtım toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:

"SON 10 YILDA EN BÜYÜK DEĞİŞİMİ YAŞAYAN PARTİ CHP’DİR"

“Adım Adım İktidara” diyoruz. 6 bin 800 yol arkadaşım 961 mahalleyi gezecek. Amacımız ne, hedefimiz ne? Önce şunu ifade edeyim. Şöyle bir soruyla karşılaşırsanız, nerede olursa olsun, ülkenin iyi gitmediği belli. Sorun yaşadığımız da belli. Genelde şöyle bir soru sorulur. CHP hep eleştiriyor hiç öneri getirmiyor. Şu soruyu getirin: Hangi soruna çözüm gitmedi. Sonra şunu aktarın. Bizim siyasi tarihimizde son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Yetkin kadrolarıyla çözüm üreten tek partidir. Hangi sorun olursa olsun; ister esnafın, çiftçinin, sanayinin, dış politika… Hangi alanda olursa olsun… Biz bu çözümleri evrensel değerler, diğer ülkelerin getirdiği çözümler, bütün bunları özümseyerek yeni bir yol haritası getirdik. Biz, Türkiye’ye karşı en ağır sorumluluğu üstlenmesi gereken partiyiz. Çünkü biz kadrolarımızla sorunları çözmek konusunda azimli ve kararlı bir duruş sergilemek zorundayız."

"İkinci yüzyıla çağrı beyannamesinin önce felsefesini çok iyi bilmek gerekir. Eğer bu felsefeyi bilirsek ikinci yüzyıla çağrı beyannamesini çok iyi anlatırız. Birinci öznesi şudur. Bir yüzyılı geride bıraktık. Geçen yüzyılda milli kurtuluş savaşı verdik, cumhuriyeti kurduk, çok partili hayata geçtik, darbeler, idamlar oldu, gencecik filiz gibi çocuklarımız ülkenin bağımsızlığı için hayatını verdiler. Acılarımız var, başarılarımız var. Bütün bunları 83 milyon olarak hafızalarımızda tutmalıyız. Birinci yüzyılın bize bıraktığı 5 temel sorunu da gündeme getirdik."

"ALLAH İLE KUL ARASINA GİRMENİN KİMSEYE YETKİSİ YOKTUR"

"Geçmişten ders çıkaramazsanız sağlıklı bir gelecek inşa edemezsiniz. Bu çağrı beyannamesinin bir başka özelliği var: Bu çağrı beyannamesi Türkiye’de hiçbir toplumsal sınıfı dışlamayan bir özelliğe sahiptir. Beyannamenin temel özelliği bir CHP beyannamesinin ötesinde Türkiye’yi ikinci yüzyıla güçlü bir şekilde sokacak Türkiye’yi bölgede güçlü hale sokacak bir beyannamedir. İnanç ve etnik kimlik üzerinden siyaset tarihin tozlu sayfalarında kalmalıdır. İktidarda kalmak için insanların inanç ve kimlikleriyle oynarsanız Türkiye’yi aşağı çekerseniz. Herkesin etnik kimliği kendi şerefidir. Allah ile kul arasına girmenin kimseye yetkisi yoktur. Biz bu değerleri zenginlik olarak kabul ettiğimizde çağdaş uygarlığı o şekilde götürmek zorundayız."

"HAVUZ MEDYASI DA BUNU ELEŞTİREMEDİ"

Bu beyanname birlikte yaşamayı en iyi şekilde ortaya koyan bir beyannamedir. Birlikte yaşama, birlikte mücadele etme, farklılıkları ayrışma değil birleşme aracı olarak gören bir beyannamedir. İkinci yüzyıla çağrı beyannamesi için bir vatandaşı bu beyanname yanlıştır demez. Öyle özenle hazırladı. Eksiği vardır, keşke şu da olsa diyebilir. Bu beyanname Türkiye’yi çağdaş uygarlığa ulaştıracak yol haritasıdır. Diyorlar ya CHP eleştirir hiç çözüm üretmez. İşte onlara bu beyannameden bir tane vereceksiniz. Havuz medyası da bunu eleştiremedi. Bu beyanname CHP’ye yakışırdı ve biz de bunu yaptık. Bu beyannameyi tarihe miras olarak bıraktık ve bunu uygulamak için harekete geçmek zorundayız."

“Toplantılara katılan arkadaşlarım şunları söylemelidir: CHP, Türkiye’de değişim ve dönüşümün adresidir. Bunu büyük bir özgüvenle söyleyeceksiniz. CHP aynı zamanda siyasal partiler içinde en nitelikli en yetkin kadroları bulunduran partidir. Sorunları masaya yatırır ve özgürce tartışırız. Benim görmediğim bir hatayı bir arkadaşım görebilir. Bu özellik bize bu çözümleri üretiyor zaten.

Sorunları çözmek sıradan bir olay değildir. Sorunu çözmek için önce sorunu bilmek gerekir. Biz, sorunun kaynağına iniyoruz, sorunu yaşayanlarla konuşuyoruz. Onun üzerine oturup çözüm üretiyoruz. Ürettiğimiz çözümü sorunu yaşayanlarla yeniden konuşuyoruz. Sorunun çözümüne onlar onay verdikten sonra kamuoyu ile paylaşıyoruz.”

"GENÇLERE NASIL BİR TABLO BIRAKTIKLARININ FARKINDALAR MI"

"Birinci yüzyılın, ikinci yüzyıla mirası 5 temel sorundur. Nüfusumuzun yarıdan fazlası genç. Taşı sıksa suyunu çıkaracak gençler ordumuz var. Eğitimli, dünyayı takip eden genç nüfusumuz var. Peki bu gençler ikinci yüzyıla nasıl bakıyorlar? Bir araştırmada “İmkanınız olsa yurt dışına yerleşmek ister misiniz” diye soruluyor. Gençlerin yüzde 62,5’i evet imkanım olsa yurt dışında yaşarım diyor. AKP’lilerin yüzde 47,3’ü imkanım olsa yurt dışına giderim diyor. Önümüzdeki ciddi tehlikeyi görüyor musunuz arkadaşlar? Bir ülkenin gençliği, bir yüzyıl yaşamış gençlik, ikinci yüzyıla girerken ben bu ülkede yaşamak istemiyorum diyor. Bu mayıs anketiydi. Eylül anketinde şu soru soruluyor. Size bir ülke kalıcı vatandaşlık verse o ülkeye gider misiniz diye soruldu. Yüzde 64’ü evet, sadece yüzde 14’ü hayır diyor. Yüzde 14’ü ise kararsız. Türkiye’nin gerçek anlamda beka sorunu ne? Gençliği yüzde 60’ı başka ülkede yaşamak istiyorsa Türkiye’nin beka sorunu ne? Kaç siyasetçi, vatansever bunu düşünüyor? Bayrak için mangalda kül bırakmayanlar bunu düşünüyor mu acaba? Gençlere nasıl bir tablo bıraktıklarının farkındalar mı acaba? İşte beka sorunu budur."

"ALT MAHKEME, EN ÜST MAHKEMENİN VERDİĞİ KARAR BENİ BAĞLAMAZ DİYORSA, ÇÜRÜME ORADAN BAŞLIYOR"

"İkinci yüzyıla çağrı beyannamesi bütün bu gençleri Türkiye’de tutma beyannamesidir ayrıca. Sizin istediğiniz tüm demokratik kuralları Türkiye’ye getireceğiz beyannamesidir ayrıca. Gençlerin bunu okuması lazım. Bir genç baskı altındaysa, düşüncesini özgürce ifade edemiyorsa, gençleri Türkiye’den ayrılmak istiyorum noktasına taşıyor. Ülkeyi yönetenler bunun farkında değil. Ülkeyi yönetenler gençlerden, yaşamdan, sorunlardan kopuk. Bütün dünyası saray olanların Türkiye’nin sorunlarını çözme kapasitesi yoktur. O nedenle biz toplumun önüne ikinci yüzyıla çağrı beyannamesini koyduk. Bu beyanname aynı zamanda bir gelecek hedefi koyuyor. Birinci maddesi yeni bir anayasa ve güçlü bir parlamenter sistem. Darbe hukukundan arınmış bir anayasa ve hukuk sistemi. Parlamentonun anayasanın askıya alındığı bir süreçten geçiyoruz. Yasama, yürütme ve yargı bir kişinin egemenliğine girerse o ülkede felaket olur. Bizim, bunu bütün kitlelere soğukkanlı bir şekilde anlatmamız gerekiyor. Bu tarihi sorumluluğun yükü hepimizin omuzlarındadır. Bu sadece genel başkanın değil hepinizin sorumluluğu.

Gençler hata yapabilirler. Hatası varsa çağırıp konuşacaksınız. Onun gençliğini göz ardı edip de yaptığı bir hata yüzünden kafasına sopayla vuruyorsanız o devlet iflah olmaz. Bir düşünceyi bir genci yok ediyorsunuz. İflas eden bir yargıyla karşı karşıyayız. Yargı sisteminin bu kadar körelebileceği hiç aklıma gelmezdi. Her şey çürüyebilir ama yargı çürümez. Yargının kendi içinde bir öz denetimi de var. Ama alt mahkeme, en üst mahkemenin verdiği karar beni bağlamaz diyorsa, çürüme oradan başlıyor."

"MECLİS BAŞKANI DA YETKİYİ SARAY’DAN ALIYOR"

"İflas eden bir yargıyla karşı karşıyayız. Yargı sisteminin bu kadar körelebileceği hiç aklıma gelmezdi. Her şey çürüyebilir ama yargı çürümez. Yargının kendi içinde bir öz denetimi de var. Ama alt mahkeme, en üst mahkemenin verdiği karar beni bağlamaz diyorsa, çürüme oradan başlıyor. O hakimlerde bir kabahat görmüyorum. O hakimlerin topluma verdiği mesajı 5 maddeyle saydım. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi topluma şu mesajı veriyor: Biz, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaate göre karar vermeyiz. İkinci mesaj şu: Böyle olmadığımız için anayasa ve yasalar bizi bağlamaz. Biz gücümü anayasadan değil, saraydan alıyoruz diyor. Üçüncü mesaj; milletvekilinin yeniden dokunulmazlık kazanması da bizi bağlamaz. Biz yasama organının vekilini Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen yargılarız diyor. Saray’dan talimatı aldım gereğini yapacağım TBMM ne derse desin yapacağım diyor. Bir de şunu diyor. Bizi TBMM başkanı bile eleştiremez. Yasama organına yapılan bir şeye ilk tepki Meclis başkanından çıkmalıdır. Ama sesi çıkamaz. Çünkü o da yetkiyi Saray’dan alıyor. Bir de şu mesajı veriyorlar. Bizim Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara uymamamızı Hakimler ve Savcılar Kurulu da sorgulayamaz. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun nasıl hızlı kararlar aldığını biliyorsunuz.

Topluma verdiği 5. Mesaj şu: Biz hukuk devletinin değil şahsım devletinin hakimleriyiz. Dolayısıyla yaptığımız hizmetlerle üst makamlara atanmayı hak ediyoruz. Adaletin olmadığı yerde devlet yoktur. Devletin dini adalettir. Adaleti yok ederseniz, devleti, ekosistemi yok edersiniz. Siz adaleti yok ediyorsunuz. İkinci yüzyıla çağrı beyannamesi bu tür olaylara hiç izin vermeyecek bir beyannamedir."

Ayrıntılar geliyor...

Editör: TE Bilişim