İstanbul’daki Çin Başkonsolosluğu önünde Doğu Türkistan Halk Harekâtı Platformu’nca protesto amaçlı basın açıklaması yapılırken, Ankara’da da Green Park Hotel’de Doğu Türkistan kaynaklı 26 Sivil Toplum Kuruluşu adına bir toplantı düzenlenerek ortak basın açıklaması yapıldı.

Haber: Osman Oktay

Uygur Akademisi Y. K. Üyesi Dr. Şevket Nasır’ın yönettiği toplantıya Uluslar arası Doğu Türkistan Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Hidayetullah OĞUZHAN, Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Erkin EKREM, Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği’nden Nurettin İZBASAR, Uygur Akademisi Genel Başkanı Prof. Dr. Alimcan İNAYET, İsa Yusuf Alptekin Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ömer KUL konuşmacı olarak katılarak Çin Devleti’nin Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur, Kazak, Kırgız ve Özbek Türkleri ve diğer Müslüman topluluklara yaptıkları zulmü bütün açıklığı ile belgelere dayanarak açıkladılar. “Mensubiyet varsa mes’uliyette olması gerektiğini” vurgulayan konuşmacılar, Çin Dışişleri Bakanı’na konunun bütün açıklığı ile anlatılması ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türk Milleti’nin bu konuda hassas olduğunun ifade edilmesinin gerekliliğine işaret ettiler.

Doğu Türkistan’da yapılan zulme “Batı’dan tepki varken Türk – İslam Dünyası’nın sessiz kalmasının anlaşılmaz olduğunu” belirtip sitemlerini belirten konuşmacılar ayrıca, “Çin, Türkiye’de istediği her yerde konsolosluk açabilirken ve buna bir engel yokken, Türkiye’nin Doğu Türkistan bölgesinin herhangi bir şehrinde Konsolosluğu bulunmadığını ve bunun da mutlaka çözüme kavuşturulması gerektiğini, Türkiye’den gidenlerin rahatlıkla ve kısıtlama olmadan oradaki kardeşleri ile görüşebilmelerinin sağlanmasının önemli olduğunu” ifade ettiler.

Konuşmacılar, yapılması planlanan Kanal İstanbul’un Çinli firmalara verilmesinin büyük hata olacağına ve “Çin bu ihaleyi alırsa, İstanbul’un 39 ilçesinin Çin’in birer kasabası görünümüne bürüneceğine” de işaret ettiler.

Uluslarrası Doğu Türkistan Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Hidayet Oğuzhan tarafından okunan Basın Açıklaması’nda orada yaşananların geniş bir özeti verildikten sonra Çin Dışişleri Bakanı’nın Türkiye Ziyareti vesilesiyle devletimizden şu taleplerde bulunuldu:

“Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uluslararası değerlerin yanı sıra Türklük, Müslümanlık ilkelerini muhafaza eden bir güç olarak soykırımın durdurulması doğrultusunda kendisine yakışan tarzda güçlü bir rol üstleneceğine güveniyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Türk-İslam Dünyası, Türk Konseyi ve İslam İş Birliği Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşların Doğu Türkistan’daki soykırımı durdurmaya yönelik çalışmalarına önderlik edebileceğine inanıyoruz.

Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN, Dişişleri Bakanı Sayın Mevlut Çavuşoğlu ve diğer devlet makamları Çin heyeti ile ikili görüşmelerinde net bir duruş sergilenmeli, ticari, siyasi ve diplomatik ilişkilerinde uluslararası değerleri vaz geçilmez şart olarak nitelendirmeli, Çin Hükümeti’nden soykırımı derhal durdurmasını, kampları kapatmasını, demografik yapıyı değiştirme girişimlerinden çekinmesini, Doğu Türkistanlıların elinden zorla alan bağımsızlık ve egemenlik hakları başta olmak üzere yaşamını sürdürme, fikir özgürlüğü, doğal türeme, kendi kimliğini muhafaza etme, özgür düşünme gibi en temel insani haklarını ihlal etmekten derhal vaz geçmesini talep etmeli ve masaya yatırarak açık konuşmalarıdır. Ayrıca Son birkaç ayda devlet yetkileri ile gerçekleştirdiğimiz diplomatik görüşmelerde de belirttiğimiz gibi, İstanbul-Urumçi ve İstanbul-Kaşgar hava hatlarının tekrar açılması, Doğu Türkistan’da Türkiye konsolosluğunun açılması, Doğu Türkistanlılara seyahat özgürlüğünün verilmesi, Türkiye’de yaşamakta olan yüzbinlerce Doğu Türkistanlının akrabalarına kavuşa bilmesi ve Doğu Türkistan’a bağımsız araştırma heyetinin gitmesine izin verilmesi de talep edilmelidir.

Bu bir ay zarfında ABD, Kanada ve AB, Çin’e karşı yaptırım kararı almıştır. Bunlar bize ümit ışığı yakan gelişmelerdir. Ancak Çin’e karşı diplomatik yaptırımların yanı sıra, etkileyici boyutta ekonomik ve siyasi ambargo uygulanmalıdır. Çin’in soykırım suçuna doğrudan ya da dolaylı şekilde ekonomik kaynak sağlayan uluslararası şirketler de uluslararası hukuklar gereği Çin ile olan ilişkilerini sonlandırmalı, Doğu Türkistan’daki üretim tesislerini kapatmalı, köle işçilerin özgürlüğü için çalışmalıdır. Çin’in inkâr etmesi üzerine, Doğu Türkistan’da yaşananları tüm gerçekliğiyle ortaya çıkarmak için, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer ülkelerin istediği gibi uluslararası bağımsız araştırma heyeti Doğu Türkistan’a gönderilmelidir.

Son olarak Çin Dışişleri Bakanı’na şunu hatırlatmak istiyoruz. Çin borç tuzağı, ticaret diplomasisi, şantaj uygulamaları ile Doğu Türkistan halkının bekasını tehlikeye atan, aynı zamanda evrensel hukuk ve prensiplere dayanan uluslararası sisteme tehdit oluşturan soykırım suçunu artık gizleyemez.

Biz, Doğu Türkistan STK’ları olarak uluslararası hukuk, uluslararası kuruluşlar ve uluslararası ortak değerler vasıtasıyla Doğu Türkistan’daki soykırımı durdurmak için her türlü mücadelemize devam edeceğiz ve uluslararası toplumu ciddi harekete çağırıyoruz.”

Editör: TE Bilişim