"Davalar, soruşturmalar, yasaklar, sansürler ve mahpusluklarla sınandı. Geçti bütün sınavlardan yüzünün akıyla. O egemenlerin sofralarını şenlendirdiği, devletin çifte maaşlarla, kadrolarla ödüllendirdiği bir ozan olmayı değil, halkın sesi, avazı olmayı yeğledi. Devletin değil ama halkın ödüllendirdiği bir ozan olarak yaşadı ve göçtü bu handan. Halkın ödülü devletin ödülünden daha görkemli ve kalıcıydı. Adını ölümsüz kıldı sevenleri. Yüz binler uğurladı son yolculuğunda."

Oysa gerçek çok farklıydı. Mahzunî, ödül olarak verilen kadroyu kabul ederek Ankara'ya gitti. Fakat kandırıldığını öğrenince hayâl kırıklığı yaşadı. 

Devr-i Mahzunî kitabına göre Murat Karayalçın Ankara Belediye başkanıyken Âşık Mahsuni Şerif'i kültür danışmanı yaptı ama ne yüzünü gördü ne de tanıştı. Üstelik bir de mevsimlik işçi olarak gösterdi  ve telefonlarına cevap vermedi.

Karayalçın “Kültür danışmanı” yapınca Gaziantep’teki evini ve ailesini Ankara’ya taşıyan Mahzuni, aylarca belediyeden arayan olmayınca telefona sarılır, ama Karayalçın'a ulaşamadı.

Aylar sonra gazetede, “Âşık Mahzuni, belediyede mevsimlik işçi oldu” haberini okuyunca kaynar sular döküldü ve istifasını yazarak sazına sarıldı. başladı söylemeye:

Bakın şu başıma gelen işlere
Ben Karayalçın'a danışman oldum
Toplayıp getirdim çoluk çocuğu
Ben Karayalçın'a danışman oldum

* * *

Sözler verdi gardaş gardaş konuştu
Berhan'ınan Talip'inen buluştu
Ne yüzümü gördü, ne de tanıştı
Ben Karayalçın'a danışman oldum

* * *

Birsen Hanım derler özel kalemi
Murat Bey'e yetiştirmez selamı
Geldim Ankara'ya buldum belamı
Ben Karayalçın'a danışman oldum

* * *

Murat gardaş sen de yerli insansın
Niye diyorsun ki kurban başkası yansın
Dönen dolaplara gardaş düşen utansın
Ben Karayalçın'a danışman oldum

* * *

Mahzuni Şerif'im asırlar yaşar
Beş yıllık insanın aklına şaşar
Demokrat adama saygınlık düşer
Ben Karayalçın'a danışman oldum

Editör: TE Bilişim