Benim aldığım bilgiye göre 3 ila 4 bin kişi cezaevlerinden tahliye edildi. O pakete geleceğim ama önce Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan gibi tahliyelerden başlayalım...

Burada temel hata Anayasa Mahkemesi’nde. Çünkü AYM kendisine yapılan hak ihlallerinde yazar ayrımı yaptı. Aynı suç, aynı madde ve aynı televizyon programındaki beyanlarından yargılanan Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan hak ihlaline uğramadı derken Mehmet Altan ve Şahin Alpay uğradı dedi. 
2018 Haziranı’nda Mehmet Altan ve Şahin Alpay tahliye oldu ama Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan olmadı. Ya hepsi olacaktı ya da hiçbiri. Anayasa Mahkemesi, hangi kıstasa göre aldığını bilmediğimiz kararı uygulamaya geçti. AYM burada ikili oynadı ve bariz eyyamcılık yaptı. Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan geçen sene tahliye olsa bu kadar kıyamet kopmayacaktı. Bu iki isim yargı paketiyle tahliye olmadı, yeni yargı paketinin rüzgârıyla oldu. Farkı ayırmak lazım. 

Peki bu tahliyeler doğru mu? Temmuzda bu köşede aynen şunları yazmıştım: 

“Şu an yeniden yargılanmaları gündemde olan Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak zihniyetiyle de, Osman Kavala zihniyetiyle de Türk basınında en çok ben mücadele ettim. Altan ve Ilıcak 17-25 Aralık FETÖ darbe teşebbüsünü alenen desteklediler ve demokrasiye ihanet ettiler.

Nazlı Ilıcak'ın 17-25 ihanetine imza atan FETÖ polis şefleriyle ilişkisini onlarca kez yazdım. Ahmet Altan'ın 17-25 Aralık sonrası FETÖ vesayetini savunan zihniyetiyle hep savaştım. Aynı şekilde Osman Kavala'nın o dönem için doğru bir adım olan çözüm sürecini baltalamak için Sırrı Süreyya Önder aracılığıyla PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'a gönderdiği mesajdan bu köşede çok bahsettim.

7 Haziran-1 Kasım sürecinde Kavala alenen PKK terör örgütünün siyasi kolunun militanlığını yaptı. Bütün bunlar doğru. Bu üç şahıs da Türk milletinin vicdanında mahkûm oldular. Şu an hapisteler. Peki, hâlâ hapiste kalmaları doğru ve adil mi? Bence doğru ve adil değil. Altan ve Ilıcak yaklaşık 3 yıldır hapiste. Kavala ise 2 yıldır hapiste. Çektikleri cezanın yeterli olduğunu ve tahliye edilmeleri gerektiğini düşünüyorum.”

Bu yargı paketi rüzgârıyla Osman Kavala da tahliye edilecektir.

Gelelim yargı paketine. 24 Eylül’de ajanslara şöyle bir haber düştü:
“Terörle Mücadele Kanunu'na, ‘Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz’ ibaresi eklendi. ‘Haber verme’ ve ‘eleştiri’ hukuka uygunluk nedeni sayıldı. Böylece, terör propagandası suçundan ceza alanlara bu kapsamda tahliye umudu doğdu.

Mahkemeler, bu kapsamda gördükleri sanıklara da beraat verecek.” 

Terörle mücadele kanununa düşünce açıklamaları suç oluşturmaz denilince son iki haftadaki büyük tahliyeler kaçınılmaz oldu. Eren Erdem ve Selahattin Demirtaş bu yargı paketi kapsamında tahliye edildiler. Bir de tahliyeler için içeride en az 2.5 yıl yatmak şartı varmış. İyi de Eren Erdem 27 Haziran 2018’de tutuklandı. 1.5 yıl bile yatmadı. Hani 2.5 yıl şartı vardı. Selahattin Demirtaş da dikkatinizi çekerim İstanbul'daki dosyasından tahliye edildi. Ankara’daki bir dosyadan duruyor. Ha, ben Demirtaş’ın da belli zaman sonra tahliye olacağını düşünüyorum.  

Peki şimdi ne olacak? İçeride yatıp beş yıl altında ceza alanlar daha içeriye girmez. Af getirmiyor dense de çıkanlar içeriye girmez. Burası Türkiye, yakın tarihe bakmanız yeterli. Bu yargı paketinin etkisiyle Mümtazer Türköne de, Mustafa Ünal da çıkacaktır. Belli zaman geçtikten sonra Mehmet

Baransu da, Ali Fuat Yılmazer de tahliye olacaktır.

PKK ve FETÖ’ye yardım ve yataklıktan yatanlar tahliye olurken mesela çekini ödeyemeyenler, ağaç kesenler, yaralama suçuna karışanlar bu paketten yararlanamıyor. İnanmayan, bir hukukçuya sorsun. Aslında yargı paketi üstü örtülü af getiriyor. İşin gerçeği bu. Bakalım ikinci ve sonraki yargı paketlerinde neler çıkacak?

Cem Küçük / Türkiye

Editör: TE Bilişim