Haber: Osman OKTAY

12 Kasım 1933 tarihi itibariyle Kaşgar merkezli olarak kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ne yazık ki uzun ömürlü olamamış ve o zamanki Sovyet yönetimi ile Çinlilerin hâkimiyet kavgasına kurban edilerek Şubat 1934’te son bulmuştu.

Bölgedeki hâkimiyet kavgası devam ediyor, Türkler de direniyorlardı. Nihayet, birinci Cumhuriyet’in kuruluşundan 11 yıl sonra 12 Kasım 1944 bu defa Gulca merkezli olarak Doğu Türkistan Türk Cumhuriyeti kuruldu. Ne yazık ki yayılmacı Çinliler Ekim 1949’de Doğu Türkistan Türk Cumhuriyeti topraklarını işgal ettiler ve kuruluşundan yaklaşık 5 yıl sonra bu devlet de ömrünü tamamlamış oldu. Geçtiğimiz Ekim ayında Çin Devleti’nin 70. Yılını kutladıklarını söyleyen ve ne yazık ki Türkiye’de de çeşitli kutlama programları düzenleyen Çinliler aslında Doğu Türkistan’ı işgal edişlerinin yıldönümünü kutlarlarken, Türkiye’de tarih şuurundan yoksun bazı çevreler de Çinlilerin bu oyunlarına alet olmuşlardı.

İşte, bugün Vahşi Çin Devleti’nin işgali altında bulunan Doğu Türkistan’da kurulmuş olan o iki Cumhuriyetimizin kuruluş yıldönümleri dolayısıyla Ankara’da bir panel düzenlendi. Almanya merkezli Dünya Uygur Kurultayı, İstanbul merkezli Doğu Türkistan Vakfı ve Ankara merkezli Uygur Araştırmaları Enstitüsü tarafından organize edilen Panel, Gençlik Parkı içinde bulunan Ankara Büyük Şehir Belediyesi’ne ait Kültür Merkezi’nde yapıldı.

Panelden önce protokol konuşmaları vardı ve sırasıyla İYİ Parti milletvekilleri Fahrettin Yokuşlu, İsmail Koncuk ve BBP Genel Başkanı Mustafa Destici birer konuşma yaptılar. Bu konuşmaların ardından oturum Başkanlığını Prof. Dr. Sema Barutçu Özönder’in yaptığı Panel başladı.

Profesör Özönder konu ile ilgili bir açış konuşması yaptıktan sonra sözü, Panelin ilk konuşmacısı olan Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz’e verdi. Prof. Öz, günümüzde Türkiye’deki bazı kişi ve kuruluşlarla basın yayın organlarının Doğu Türkistan davasını ve orada yaşananları, çekilen çileleri görmezden geldiklerini, bu da yetmezmiş gibi tamamen çarpıttıklarını örnekler vererek anlattı.

Çin tarafından Doğu Türkistan’da yaşayan kardeşlerimize uygulanan zulmün “Bazı Batılı ülkeler tarafından kınanmasına ne yazık ki hiçbir Müslüman ülke imza atmadı” diyen Mehmet Öz, bazı ticari kaygılarla Türkiye’nin bu zulme ses çıkarmaması konusunda da, “İthalat ihracat oranlarına bakıldığı zaman ticari ilişkilerimizin kesilmesinde zararlı çıkacak olan Çin devletidir. Çünkü biz onlara çok az ihracat yaparken kat kat fazla ithalat yapıyoruz. Yetkililerimiz bunu dikkate almak zorundadırlar” dedi.

İkinci konuşmayı, Doğu Türkistanlı olan ve Türkiye’de görev yapan Doç. Dr. Erkin Ekrem, Birinci Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ile İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin kuruluş mücadelelerini ve Çin tarafından işgal ediliş süreçlerini belgelere dayanarak anlattı.

Oturum Başkanı Prof. Dr. Sema Özönder Barutçu tarafından söz verilen üçüncü konuşmacı olan Dr. Alimcan Boğda, 19. Yüzyılın ikinci yarısında, Gaspıralı İsmail tarafından ortaya atılan ve ceditçilik (Reformculuk, yenileşme) hareketinin Doğu Türkistan’da kurulan Türk Cumhuriyetleri’ne etkisi üzerinde durdu.

Dilde, fikirde ve İşte birlik parolası ile harekete geçen Gaspıralı İsmail, Türk toplulukları arasındaki lehçe farklarının giderilmesi ve bütün Türklerin ortak bir dil ve alfabeye geçmesini, Türkçe'nin Arapça ve Farsça'nın egemenliğinden kurtarılıp Türklerin modern bir devlet yapısı içinde bağımsız olarak yaşamasını arzu ediyor, bunun mücadelesini veriyordu. Dr. Alimcan Boğda buna işaret etti ve “Doğu Türkistan’da kurulan cumhuriyetlerini, Gaspıralı İsmail ve Osmanlı İmparatorluğunun son günlerinde bile Türkistan’da bu uğurda savaşırken şehit olan Enver Paşa’nın ideallerinin gerçekleştirilmesi yolunda atılan bir adım” olarak nitelendirdi.

Panel’in dördüncü konuşmacısı olan Prof. Dr. Sadettin Yağmur Gömeç ise Uygurların kökeni ile ilgili tarihi kaynaklardan söz etti. Çinlilerin, Doğu Türkistan’ı işgallerini haklı çıkarabilmek için sun’i bir tarih yaratma peşinde olduklarına ve Türkiye’deki bazı Çin maşalarının da buna alet olduklarına işaret eden Gömeç sözlerine şöyle devam etti: “Bir defa Çinlilerin kendi yıllıklarında Uygurlar ve Göktürkler için açıkça ‘Hunların neslinden geldikleri’ yazılmaktadır. Nitekim Oğuz Kağan da amcaları ile yapılan savaşı kazandıktan sonra ‘Bana uyanlar Uygur oldu’ demiştir. Uygur kelimesi adı ile sanı ile Türk’tür, Türkçedir. Keza bütün Uygur Kağanlarının adı da Türk adıdır ve Türkçedir. Bizde ancak İslamiyetin kabulünden sonra Müslüman adları kullanılmaya başlanmıştır. Ondan önce bütün Türk topluluklarında Türkçe adlar kullanılmıştır. İşin garipliğine bakın ki biz Türk olduğumuzu anlatmaya çalışıyoruz!”

Panelin beşinci konuşmacısı olan Doç. Dr. Ömer Kul, 1933’te kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ne giden süreçte verilen mücadeleler ve Ruslarla işbirliği yaparak onlara sıkıntılar yaşatan Çinli komutan Şın Şı-sey dönemi ve siyaseti üzerinde durdu.

Hoca Niyaz Hacı, 1931 yılında artan işgalci Çin baskısına karşı, meşhur Kumul ayaklanmasını başlatmış, aynı yıllarda, Turfan, Hoten, Altay ve Yarkent’te başlatılan büyük ayaklanmalar sonucu, 12 Kasım 1933 tarihinde merkezi Kaşgar'da olan Doğu Türkistan Cumhuriyeti ilân edilmişti. Birkaç yerleşim yerinde tutunabilen ve Ruslardan büyük destek gören işgalci Çin birlikleri ise General Şin-Şi-Şey tarafından yeni kurulan bu Türk Cumhuriyeti’ne saldırıyorlar, onları çaresiz bırakıyorlardı. Saldıran Çinliler, yardım edenler ise Sovyet Rusya idi. Doç. Dr. Ömer Kul bu konuda bilgiler verdi ve sözlerini, “Tarihimizi iyi bilmemiz gerekir. Rusya ve Çin 1933’te kurulan o ilk Cumhuriyetimizi ortadan kaldırmak için birlikte hareket etmişlerdir ve bugün de dostlukları yalandır” diyerek bitirdi.

Panelin son konuşmacısı ise yine bir Doğu Türkistanlı olup Türkiye’de görev yapan Doç. Dr. Erkin Emet’ti. Erkin Emet, Çin işgalinden günümüze Doğu Türkistan’da yaşananlarla ilgili bir sunum yaptı.

“2008 yılından itibaren camilere girmenin yasaklandığını, Ayyıldız taşıyan tişört, kolye benzeri her şeyin yasaklandığını, telefonlarında Türkçe ibare bulunanların kamplara atıldığını, selamun aleykum demenin, besmele çekmenin suç teşkil ettiğini” anlattı. “Bazen insanlara pasaport veriliyor, Türkiye’ye gidip gelenler kamplara alınıyordu” diyen Emet, Türkiye’de öğrenim görüp dönen gençlerin de “Devleti parçalama” suçu ile işkencelere tabi tutulduklarını resimler göstererek anlattı. Yine, zulme uğrayan Türk akademisyenlerin, sanatçıların isimlerini verdi. Erkin Emet, kendi ailesinden de pek çok kişiden haber alamadığını, işkencelere tabi tutulduklarını anlatarak sözlerini bitirdi.

Toplantının başında olduğu gibi oturum Başkanı Prof. Dr. Sema Barutçu Özönder’in bir değerlendirme yapmasından sonra Uludağ Üniversitesi Konservatuvarı Öğretim Üyesi Doçent Dr. Erdem Özdemir sahneye davet edildi. Özdemir’in, bir süre önce Çin’de tutuklanan ve Türkiye’de çok sevilen Doğu Türkistanlı sanatçı Abdurrahim Heyit’in şarkılarından sunduğu bir demet ve kendi yazıp bestelediği Doğu Türkistan şarkısı ilgi ile dinlendi.

Erdem Özdemir’in sunduğu şarkılardan sonra Doğu Türkistan balası Mücahit Kaşgarlı’nın Türkiye Türkçesi, gençlerden Atabey Barış’ın da Uygur Türkçesi ile okuduğu şiirler salonda bulunanlara duygulu anlar yaşattı.

Toplantı, Doğu Türkistan’da Türklere karşı uygulanan zulmün artık sona ermesi, başta Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti olarak dünya devletlerinin bu konuda daha etkili politikalar geliştirmeleri temennileri ile son buldu.

Editör: TE Bilişim