Ulusalkanal.com'da yer alan habere göre Perinçek, konuşmasında Türkiye'nin bugün bir vatan savaşı vermekte olduğunu ifade ederek, "Kontrollü darbe" iddialarını dile getirenlerle ilgili olarak "Türkiye'ye emperyalizmin müdahale etmesini istiyorlar." ifadelerini kullandı.

Perinçek ayrıca Meral Akşener'le ilgili olarak da açıklamalarda bulundu.

CHP'nin "Adalet Yürüyüşü"ne değinen Perinçek, Meral Akşener için "Gladio'nun kraliçesi" dedi.

PKK'nın dahil olduğu bir bileşimin içinde Meral Akşener de kendisini dahil etti. Sizin söylediklerinizin hepsini ben şöyle özetleyim; Meral Akşener kontrgerilla veya Gladio'nun kraliçesi. Çiller Özel Örgütü adlı kitabımda yer alan şemanın içinde vardır. Bugünkü o yürüyüş içinde PKK ve FETÖ'nün yanında kol kola yer alması da Akşener'in bir Gladio kraliçesi olduğunun göstergesidir."

Perinçek Dün Maocu, Apocu, Darbeci, Kemalist, Ulusalcı, Ergenekoncu, şimdi ise Tayyipçi…

İdeolojik kalıplara sığmayan kıvraklıkta her kılığa giren ancak neredeyse ömrünün tamamını vesayet rejimlerine ve vesayetçilere adamış bir kişi.

HER KILIKTA HER DAİM VESAYETÇİ

Ergenekon sanığı olarak yargılandığı Silivri’den Erdoğan-Ergenekon anlaşması sonucu çıktığında ilk sarf ettiği cümleler, ‘cemaatlerin kökünü kazıyacağım’ olmuştu. Perinçek bu saldırgan ve provakatif üslubunu hep sürdürmüştü aslında. Tehdit ettiklerinin listesinde Erdoğan, Gül, Arınç’lar da vardı. Ancak onlarla işbirliği yapmayı, onları siyaseten desteklemeyi ‘vatan görevi’ ilan eden de kendisiydi. Aksiyon Dergisi’nin 12 yıl önce portresini kapağa aldığında zikrettiği gibi o bir ‘Bay Matruşka’. Gençliği devrimci, Maocu, sonrası Ulusalcı Ergenekoncu, şimdi Tayyipçi, devletçi… Ama her daim darbeci ve vesayetçi.

FABRİKATÖR’ÜN İKİ VASFI, YALAN ve DİN DÜŞMANLIĞI

Perinçek ve Aydınlıkçılık mantığını bugüne kadar en iyi tarif eden yaklaşım Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan Mehmet Eymür’ün Ergenekon davasına da delil olarak giren ‘fabrikatör’ tanımlaması kanaatimizce. Eymür, Perinçek ve grubu için ‘yalan haber yayan’ manasında ‘fabrikatör’ tabirini kullanılıyordu. Bu yüzden kolayca Apocu, Kemalist, Ulusalcı, Millici olabiliyordu Perinçek. Vesayet için her türlü yalana, zulüm için her türlü ideolojik kalıba bürünme beceresi gösteriyor kendisi.

Sol-devrimci yaklaşımdan milliyetçi-muhafazakarlara karşı hangi argümanları kullanmış, kime ne demiş? O her boyaya bu kadar kolay boyanırken söylemlerine bakmakta fayda var. Çünkü bu söylemler Perinçek ve fabrikatörlük ideolojisinin desteklediği muhataplarının omurgasızlığını göstermesi açısından önemli. Demokratız, milliyetçiyiz, dindarız, İslamcıyız diyenlerin Perinçek’in yüzünden akan bütün kötü makyajlara rağmen yan yana durma görüntüsü neyi nesidir yoksa?!

Düpedüz omurgasızlıktır. Hedefe giden yolda her şeyi meşru görme hastalığıdır.

PKK VE PERİNÇEK

Bugün ülkemizde devam eden bölücü Kürtçü ihanetin en önemli sebeplerinden biri de, Perinçek ve Aydınlıkçıların 12 Mart 1971 muhtırasından sonra mahkemede, Lenin'in "ulusların kaderlerini kendileri tayin etmeli"görüşünden yola çıkarak; " Kürt meselesini bir devrim meselesi olarak görüp ayrı bir devlet kurması gerektiğini ve Kürtlerin Türkiye'de bir sömürge halk olarak yaşadıklarını" da söylemişti.

Aşaıdaki resimde PKK'ya yardım nedeniyle cezaevine giderken geçirdigi şok sebebiyle düşmesin diye kollarına girilen kişi Dogu Perinçek.

Onların dilinde, "davadan dönene", yani terörü bırakıp insan gibi yaşama yolunu seçenlere, veya bir davadan diger davaya gidene "dönek" diyorlar.

"Komünizm, Maoizm, Apoizm ve Ajanizm" gibi çeşitli ideolojileri deneyerek sonunda "Kemalizm" ve "Militarizm"de ve son olarakta birşey izm karar kılan Perinçek, o kadar çok dönüş yapmış ki ona artık "dönek" bile diyemiyorlar. O literatürde yeni bir deyimin doğmasına sebep olmuş: "Pervane".

Perinçek, Denktaş için “faşist” demişti

1976 yılında yayımlanan “Kıbrıs Meselesi” isimli kitapta Doğu Perinçek, o dönemde adadaki Türk askerî varlığını Kıbrıslı Rumlar gibi “işgalci” olarak değerlendirerek, şunları yazıyordu: “Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgalinden sonra halkların birbirine kırdırılması, görülmedik bir noktaya ulaşmıştır. Türk işgalinin devam etmesi Yunan askerlerinin adada kalmasına neden olmakta, yeni katliam ve cinayetler için gerekli ortam yaratılmaktadır. Katliamların esas sorumlusu, Kıbrıs’ta yangınlar çıkaran iki süper devletle birlikte adadaki yabancı askeri kuvvetlerdir.” (s. 32.)

Türkiye’nin işgali

Doğu Perinçek’in “Bağımsızlık diye diye çiğnenen bağımsızlık” başlıklı makalesindeki tarz ise Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında “işgalci”, “yağmacılığa silahlı bekçilik yapan”, “ABD jandarması”, “emperyalist” gibi ifadeler ile ağır suçlamalar ve hakaretler içeriyordu: “Bugün Kıbrıs’ta durum nedir? Yabancı ülkelerin askeri müdahale ve işgalleri sonucunda Kıbrıs’ın bağımsızlığı yok edilmiştir. Kıbrıs topraklarının neredeyse yarıya yakını Türkiye’nin işgali altındadır. Bu bölgelerde egemen olan Türkiye devletinin otoritesidir. Kıbrıs bugün Türkiye’nin altmış sekizinci vilayeti durumundadır. İki gün önce ‘bağımsız Kıbrıs’ sloganının şampiyonluğunu yapan Türkiye hükümeti Kıbrıs’ı işgal ettikten sonra ülkenin bağımsızlığa kavuşmasının önündeki esas engel haline gelmiştir.” (s. 33-34)

Perinçek makalelerinde, Yunan tarafının yayılmacı tavrının “Türk Ordusunun işgalini meşrulaştırmadığını” iddia ediyor, Türkiye’nin Kıbrıs’taki askerî varlığını İsrail’in Filistin’deki işgaliyle eş değer görecek kadar ileri gidiyordu. Doğu Perinçek burada oldukça tuhaf bir örnek veriyor: “Türkiye hâkim sınıfları, Kıbrıs’taki Türk toplumu üzerindeki baskıları ileri sürerek müdahalede bulundu. Yarın sözgelişi Türkiye’deki Kürt milliyetinin ezildiği ileri sürülerek yabancı bir devlet Türkiye’ye silahlı müdahalede bulunsa, bu müdahale haklı mı olacaktır?” (s. 46.)

“Kıbrıs Meselesi” kitapta TSK’ya yönelik hakaret ve eleştiriler oldukça ağır. NATO jandarmalığı yapan Türk Ordusu’nun Kıbrıs’ı ABD emperyalistlerinin Doğu Akdeniz’de batmayan bir uçak gemisi haline getirdiği iddia edilerek, bu sayede Arap halklarına karşı siyonizmi destekleyen bir Amerikan üssünün kurulduğu ileri sürülüyor: “Kıbrıs’ın işgalinden önce Türkiye ile diğer Üçüncü Dünya ülkeleri arasında gelişen dostluk ilişkileri ağır bir darbe yemiştir. Türkiye’nin ABD emperyalistlerinin işbirlikçisi olarak Ortadoğu’da ikinci bir İsrail rolü oynaması, bölge halklarıyla dostluğu baltalamıştır.” (s. 51.)

“Faşist Denktaş yönetimi”

Yazılarında Kıbrıs davasının sembolü haline gelen Rauf Denktaş’ı, “faşist” olmakla itham eden Doğu Perinçek, bununla da yetinmeyip emek düşmanı ve yağmacı diye yaftalıyordu: “Kıbrıs’taki faşist Denktaş yönetimi, bu talan ve yağmayı kendi tekeline almak için kanun çıkarmak gereğini dahi duymaktadır. Cumhuriyet gazetesinin yazdığına göre, Türk birliklerinin işgali altındaki bölgede (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kastediyor) bir ‘Nereden buldun kanunu?’ çıkartılacaktır. Bu kanun kişisel olarak yapılan yağmayı yasaklayarak, Rumların terk ettiği mallara, Faşist Denktaş yönetimi tarafından el konulmasını sağlayacaktır. Bütün bunlar Türk Ordusu’nun silahlı bekçiliği altında yapılmaktadır.” (s. 65.)

“Nasıl Türkiye’deki sömürü, emperyalistlerin ve onların bir avuç işbirlikçisinin kasasını dolduruyorsa, Kıbrıs’taki durum da farklı değildir. Rauf Denktaş gibi emperyalist işbirlikçisi faşistlerin baskısı altındaki Kıbrıs’ın emekçileri üzerindeki baskısı devam etmektedir.” (s. 66.)

Gözü dönmüş işgalci Rumlara karşı Kıbrıs’taki Türk varlığını korumaktan başka hiçbir gayesi olmayan Türk Ordusu ve Türk Devleti ile ilgili olarak Perinçek’in kaleminden çıkan yazılardan bir başkası paragraf şöyle: “Bugün özellikle Türkiye, Kıbrıs toplumlarının birlikte yaşayamayacağını ispat etmek için düşmanlığı körüklemekte ve süper devletlerin aleti olmaktadır. Çünkü Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili tezleri ve çözüm teklifleri tamamen düşmanlığı devam ettirmek temeli üzerine kurulmuştur.” (s. 31.)

AYDINLIK VE ÜLKÜCÜLER

1978-1980 arası,haftalıktan günlük gazeteye dönüşen Aydınlık gazetesinin sürdürdüğü; karanlık, kirli ve bir o kadarda gizemli yayınlarının en büyük hedefi MHP ve ülkücü camianın öne çıkmış yöneticileri ve gençlik liderleriydi…!

Fotoğrafları ve ev adresleri teşhir edilip, hedef gösterilen çok sayıda partilimiz ve ülküdaşımız;sol terör örgütlerince kahpe pusularla şehit edildi…!

MHP Genel Başkanı Yardımcısı ve Gümrük Tekel Bakanı Gün Sazak, Milletvekili gazeteci yazar İlhan Darendelioğlu,Ortadoğu gazetesi başyazarı şair İsmail Gerçeksöz, Milletvekili gazeteci yazar Fedai Coşkuner ve adını sayamadığımız nice ülkücü

Editör: TE Bilişim