Erdoğan'ın açıklamasından satır başları:

Artık zamanı geldi. Azerbaycan göbeğini kendisi kesiyor.

Ermenistan artık işgal ettiği topraklardan çekilmeli.

Türkiye Azerbaycan'ın yanındadır.

Tarih, siyaset ve ülkeler arası ilişkiler bakımından bir araya gelmiş bulunuyoruz. Sözlerimin hemen başında dün Azerbaycan'a saldıran Ermenistan'ı kınıyorum. Türkiye dost ve kardeş Azerbaycan'ın yanında olmayı sürdürecektir. Dağlık Karabağ'ın işgaliyle başlayan krize son verme zamanı gelmiştir. Yaşanan son gelişmeler bölgede nüfuz sahibi tüm ülkelere gerçekçi ve adil çözüm yollarını devreye sokmaları konusunda fırsat vermiştir. Bu fırsatın değerlendirilmesini umuyoruz.

Minsk 3'lüsü denilen grup bu sorunu çözmemişlerdir. Bu sorunu çözmemek için de ellerinden geleni yapmışlardır. Şimdi de akıl veriyorlar, zaman zaman da tehdit ediyorlar. 'Türkiye burada mı', 'Türk askeri var mı'? Bunu söyleyenler; Suriye'nin kuzeyine binlerce TIR silahı taşıyanlardır, Suriye'nin kuzeyini parselleyenlerdir, koalisyon güçleriyle Suriye'de cirit atanlardır.

Erdoğan konuşmasına şu sözler ile devam etti.

"Tarih, Siyaset ve Ülkelerarası İlişkiler Bakımından Uluslararası Deniz Hukuku ve Doğu Akdeniz Sempozyumu"nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ermenistan'ın Azerbyacan'a saldırısı nedeniyle yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

Türkiye'nin Azerbaycan'ın yanında olmayı sürdüreceğini belirten Erdoğan, "İşgale uğrayan topraklar Azerbaycan toprakları. Dağlık Karabağ'ı kabul ediyorsunuz. 1 milyonu aşkın insan topraklarından uzak Azerbaycan'da yaşıyor. 'Artık hesap vakti geldi' diyen Azerbaycan kendi göbeğini kendisi kesmez zorunda kalmıştır." şeklinde konuştu. 

"Tarih, siyaset ve ülkeler arası ilişkiler bakımından bir araya gelmiş bulunuyoruz. Sözlerimin hemen başında dün Azerbaycan'a saldıran Ermenistan'ı kınıyorum. Türkiye dost ve kardeş Azerbaycan'ın yanında olmayı sürdürecektir. Dağlık Karabağ'ın işgaliyle başlayan krize son verme zamanı gelmiştir. Yaşanan son gelişmeler bölgede nüfuz sahibi tüm ülkelere gerçekçi ve adil çözüm yollarını devreye sokmaları konusunda fırsat vermiştir. Bu fırsatın değerlendirilmesini umuyoruz.

Minsk 3'lüsü denilen grup bu sorunu çözmemişlerdir. Bu sorunu çözmemek için de ellerinden geleni yapmışlardır. Şimdi de akıl veriyorlar, zaman zaman da tehdit ediyorlar. 'Türkiye burada mı', 'Türk askeri var mı'? Bunu söyleyenler; Suriye'nin kuzeyine binlerce TIR silahı taşıyanlardır, Suriye'nin kuzeyini parselleyenlerdir, koalisyon güçleriyle Suriye'de cirit atanlardır.

Adeta İlham Aliyev kardeşimiz bunlara hesap verecek. 30 yıla yakındır size hesap verdiler. Bu işi çözelim dediler. İşgale uğrayan topraklar Azerbaycan toprakları. Dağlık Karabağ'ı kabul ediyorsunuz. 1 milyonu aşkın insan topraklarından uzak Azerbaycan'da yaşıyor. 'Artık hesap vakti geldi' diyen Azerbaycan kendi göbeğini kendisi kesmez zorunda kalmıştır.

DOĞU AKDENİZ SEMPOZYOMU

Değerli akademisyenlerimiz Akdeniz konusu ele almaya devam edecek. Hakikatin kıvılcımı farklı fikirlerin çarpışmasıyla ortaya çıkar. İstişare etmek, farklı fikirlere kulak vermek gerekir. Biz de 40 yılı aşkın süredir daime istişareye önem verdik.

Ülkemizin ve milletimizin geleceğini ilgilendiren meselelerde farklı görüşleri dikkate aldık. Bunun meyvesini siyasi hayatımızda ve devlet idaresinde neticesini topladık. Sizlerden vicdan ve fikirleriniz arasında sütre çekmeden, açıklıkla paylaşmanızı istiyorum. Bizim burada dile getirilecek önerilere çok ihtiyacımız var.

DOĞU AKDENİZ'DEKİ GELİŞMELER

Akdeniz'e dair konular, son dönemde dünyadaki birçok devletin de ana gündem maddesini oluşturuyor. Pek çok ülke burada yaşananları yakından takip ediyor. Küresel siyasetin son birkaç aydır Akdeniz ekseninde geliştiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Bizim de gündemimizde bu bölgedeki gelişmeler önemli yer tutuyor. Atılan her adımın, ülkemizin hak ve menfaatlerinde önemli yer tutuyor. Yapılan bazı araştırmalar, bölgede çıkarılabilir doğalgaz miktarının 3,5 milyar metreküpün üstünde olduğuna işaret ediyor. Uluslararası enerji şirketlerinin de devreye girmesiyle, Doğu Akdeniz petrol ve doğalgaz jeopolitiğine oturmuştur.

Türkiye'nin bölgeye yönelik ilgisi sadece enerji kaynaklarıyla ilgili değildir. Türkiye bir Akdeniz ülkesidir. Biz misafir değil, ev sahibiyiz.

Osmanlı’nın korucu gölgesi ortadan kalktıkça, emperyalistler emellerini hayata geçirmek için harekete giriştiler. Bir damla petrolü, insan kanından daha değerli gören zihniyet, Akdeniz’i kan ve gözyaşı deryasına dönüştürdü. Medeniyetler beşiği Akdeniz’i devasa bir mülteci kabristanına dönüştüren bu çarpık anlayıştır.

Bunların nazarında insanın hiçbir değeri yoktur. Bu zihniyet, medeniyetimizin en büyük düşmanıdır. Son günlerde Akdeniz’de gerilimi tırmandıranlar da aynı zihniyetin temsilcisidir.

Türkiye, Akdeniz’de gerilimden değil hakkaniyetten yanadır. Doğu Akdeniz’de emperyalist yayımcılığa ne kadar karşıysak, tek taraflı sözlere de karşıyız. Cezayir’den Tunus’a Türkiye’den Yunanistan’a kadar Akdeniz, büyük ailemizin çatısı ve yuvasıdır.

Akdeniz’in sorunları, dışlayarak değil, bölgedeki aktörler aynı masa etrafında toplayarak çözebiliriz.

Sevilla Haritası, kim nerede bu haritanın çizgilerini çekti. Hemen biz de şimdi İstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’ne bir ricada bulunsak, bu harita hazırlanır ve biz de bunu dünyaya sunarız.

Bunların yaptığı da bu. Öncelikle bakış açısının değişmesi gerekiyor. Doğu Akdeniz meselesi çok boyutlu, geniş bir perspektif ile ele alınmalıdır.

Kıbrıs’ta oturduğumuzda Kofi Annan sağ idi, Güney Kıbrıs tarafı çekiliyorum dedi. Kofi Anan, benim bir sözüm var, “Erdoğan’a bu işi yapmak için söz verdim, bir daha bu işe girmek istemiyorum dedim. Türkler bir daha masadan kalmayacak diye söz verdim”

Kofi Annan da bu kadar ısrarlı olunca onlar masadan kalkmadı. Türkiye tarafı bu işe yüzde 65 evet derken, Güney Kıbrıs yüzde 75 hayır dedi. Onlar Avrupa Birliği’ne kabul edildi. İdari ve mali bütün sorunlar Avrupa Birliği’nde yerine getirilecektir denildi.

Bu konu her ne kadar Türkiye ve Yunanistan arasında tartışılsa da Yunanistan ve Rum kesiminin arasındaki haksız deniz sahası isteği vardır.

Rumlar, 2011 yılında ilk sondajı gerçekleştirdi. Özellikle Avrupa Birliği diploması fırsatlarını değerlendirilmediği gibi, Kıbrıs Rum kesiminin şımarıklıklarına da boyun eğdi. Özellikle Libya ile imzaladığımız deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşması ile ülkemiz ile Libya’nın Doğu Akdeniz’deki menfaatlerini savunduk.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikası, deniz yetki alanlarının hakça ve adilce sınırlandırılarak kıta sahanlığındaki egemenlik haklarının korunmasıdır. İkincisi de Kıbrıs Türklerinin kaynaklar üzerindeki hak ve çıkarlarının güvence altına alınmasıdır.

Yunanistan ile ön şartsız olarak diyaloğa hazır olduğumuzu vurguladık. Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Türkleri dahil, bir enerji işbirliği forumunun kurulmasının da yaralı olacağına inanıyoruz. Biz hem uluslararası hukuk hem de deniz hukuku açısından haklı olmanın verdiği güvenle hareket ediyoruz.

Doğu Akdeniz’de baskı ve şantaj diline boyun eğmeyeceğimizi tüm dünyaya ilan ettik. Türkiye kendi hakları ile beraber, Kıbrıs Türklerinin haklarını savunacağını ortaya koymuştur.

Başta Yunanistan olmak üzere komşumuz olan tüm ülkeleri, sıfır toplamlı bir oyun olarak görmemeye davet ediyorum. Gelin, Akdeniz’in ak sularını kirletmeyin. Türkiye olarak şimdiye kadar biz uzatılan barış elini boşa uzatmadık. dedi.

Editör: TE Bilişim