İSTANBUL’UN GOYGOYCULARI

Goygoyculuk geleneği, Kanunî döneminde başlamış. Padişah, oğlu Mustafa için yaptırdığı Şehzade Camii yanında, fakir  âmâların yiyip içip kalmaları için bir yer ve îmaret yaptırmış. Bu âmâlar, Muharrem ayı gelince İstanbul sokaklarında dolaşır;

KerbeIâ’nın yazıları

Fatma Ana kuzuları         

KerbeIâ’nın tâ içinde

Yatır al kanlar içinde

şeklinde mersiyeler, ilâhiler  okuyarak aşure erzâkı toplarlarmış.

Bu erzâkın bir kısmını, aşure pişmesi için îmârete verir; kalanını satıp parasını aralarında taksim ederlermiş. Bu işe  goygoyculuk denmesiyle ilgili çeşitli rivâyetler var.

Âmâlar dolaşır da dilenciler durur mu?

Zamanla bu iş onların eline geçmiş. Bunlar mersiyeleri okurken arada hep bir ağızdan “Yâ hoy goy canım” derlermiş. Musâhibzâde Celâl’e göre bu, her beyit veya dörtlüğün arasında söylenen “Ya hayyulkayyûm” ün bozulmuş şekli.

Başka bir rivâyet şöyle: Bu dilenciler erzâk toplamaya çıktıkları için her dörtlük arasında, ilâhi okudukları ev sâhibine torbalarını gösterip  “koy koy canım” derlermiş. Bu, zamanla, “goy goy canım” olmuş.

Goygoycuların başlarında yemeniden sarık, üzerlerinde bir aba, ellerinde değnek ve omuzlarında torbaları olurmuş."

Editör: TE Bilişim