Habertürk yazarı Fatih Altay'lı  İGA CEO’su Kadri Samsunlu’yla sohbetini köşesine taşıdı.

Altaylı'nın yazısının  ilgili kısmı şu şekilde;

"3. Havalimanı gezimizde İGA CEO’su Kadri Samsunlu’yla sohbet ederken, geçen ayki işçi eylemleri de gündeme geldi. 
Samsunlu’nun net ifadesi şu oldu:

“İşçi arkadaşlarımdan özür diledim. Özür dilerim. Haklıydılar”

Samsunlu böyle söyleyince hemen sorduk: “Madem haklıydılar bu sorunlar niye daha önce çözülmedi?”

Samsunlu çok net olarak şöyle dedi: “Sorunlar varmış birikmiş ama benim haberim olmadı. Bunlar bana aksettirilmedi.” Peki sorunlar neydi?

Samsunlu’nun söylediklerini aktarıyorum:

“İlk olay servis meselesinden patladı. Burada 30 binin üzerinde arkadaşımız çalışıyor. Bize bağlı ve taşeronlara bağlı. Çalışanların servislere bindiği yerin üzeri kapalı olmadığı için yağmur altında kalıp ıslanmışlar. Haklılar mı? Haklılar. Üstelik de uzun süre beklemek zorunda kaldıkları için servis çileye dönüşmüş.

Tabii bu kadar çok sayıda kişinin servis beklemesi ve aynı anda servise binmesi çok kolay değil. Biz de servis saatlerini değiştirmek istedik. Farklı gruplara, farklı saatler vererek. Ancak taşeronlar buna uyum sağlayamadı. Mesai alışkanlıkları vardı. Büyük oranda çözdük ama olan oldu”

İkinci mesele yatakhanelerdeki tahtakuruları:

“O da doğru. Yatakhanelerde tahtakurusu vardı. İnşaatın başından beri düzenli ilaçlama yapılmış ama arazinin ortasındayız ve böcek sorunu var. Düzenli ilaçlamaya rağmen oluyor. Burada bizim kusurumuz kadar işçi arkadaşlarımızın da kusuru var. Yatakhanelere gıda maddesi sokulmaması lazım. Bu konuda hep uyarılar yapılmış. Ancak yine de olmuş. Biz de dikkatli davranmamışız.

Bana ulaşır ulaşmaz önlem aldık. Yatakhaneleri ve o sırada kullandıkları tüm giysileri aldık ve çok ağır bir ilaçlama yaptık. Ancak içeriye yiyecek sokulursa yine olur.”

Kadri Samsunlu yemekhaneler konusunda da işçilere hak veriyor:

“Bazı yerlerde yemeklerin kötü olduğu yazıldı. Yemekleri herkesin bildiği büyük bir yemek firmasından alıyoruz. Yemeklerin kalitesinde, lezzetinde bir sorun yok. Ben dahil yönetici arkadaşlarımız da aynı yemekhanelerde aynı yemeği yiyoruz. Yemekhanedeki mesele kuyruklar. Herkes aynı anda yemeğe gelince çok uzun kuyruklar oluyordu ve yemek paydosu sırasında sıra gelmiyordu. Onu da çözdük. Farklı zaman dilimlerine böldük ve servis imkanlarını arttırdık”

Peki niye inşaatın tamamlanmasına kısa bir süre kala bu olaylar çıktı ve engellenemedi?

Samsunlu’nun yanıtı şöyle oldu:

“Bu kadar yoğun iş alanlarında her zaman sorunlar olabilir. Daha önce de belli sıkıntılar olmuş. O gün servis meselesinde aniden patlamış. Ve büyümüş. İlginç olan buradaki güvenliğe rağmen dışardan tellerden içeri girenler olmuş. Sonra jandarmaya haber verilince Jandarma sert müdahale etmiş. Biz de çok üzüldük o müdahale biçimine.”

Burada Şeref Oğuz, “Jandarmanın elinde çekiç var ve bu yüzden sorunları çivi olarak görüyor. Gazla, copla müdahale ediyor” dedi.

Şantiye alanında bir gerilim, bir sıkıntı görmedik.

Umarım kalıcı bir sükûnettir."

****

Lağım kalemli Mehtap Yılmaz'ın o iğrenç yazısı;

'3. Havalimanındaki tahtakuruları nereli?'

"Bu işte bir tezeklik arayacaksın! Şayet bu itler, bitlendik falan diyorsa da üzerlerine biber gazı sıkıp, içlerindeki şeytanı çıkartacaksın!

Madem kaşınıyorlar! 

Madem “kaşı beniii, kaşı beniii” diye debeleniyorlar!

Madem bitlendik diye kuduruyorlar!

Birilerinin bu itlerin kafasındaki bitleri ayıklayıp içeri tıkması lazım!

Yok, benim yetkim bu itlerin bitleriyle sözcüklerle mücadele etmek! Yetkim olsa bu itlerin bitlerini tek tek ayıklar, ezerim…

Bu itleri kaşındıran tahtakurularını zevkle ezerim ama yetkim yok…

Devlet ne güne duruyor?

Hadi bakalım!"

Editör: TE Bilişim