Sınır ötesi gazetesi yazarı araştırmacı tarihçi yazar Rıdvan Cabalar, “İşgal altındaki Edirne!” Başlıklı yazısında önemli bilgileri paylaştı.

Cabalar’ın yazısı şu şekilde:

Edirne Osmanlı yönetimine geçtikten sonra yüzyıllarca düşman işgaline uğramamıştır. Ancak 1828-1829 yılında Osmanlı-Rus savaşı sırasında Osmanlı idaresindeki ilk işgal yaşanmıştır. Edirne Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra dört defa işgale uğramıştır. Bunlardan ilk ikisi Ruslar (1828-1829;1877-1878 Rus İşgali), üçüncüsü Bulgarlar (1912-1913 Bulgar İşgali), sonuncusu da Yunanlar (1920-1922 Yunan İşgali) tarafından gerçekleştirilmiştir.[1]

1827 yılında Navarin’de Osmanlı donanmasının yakılmasını ve bir yıl önce Yeniçeri Ocağının kaldırılmasını fırsat bilen Ruslar Osmanlı devletine savaş açınca Tuna’nın güneyinde bulunan Osmanlı vilayetleri çok kısa zamanda işgal edilmiştir. 20.000 kişilik ordu ile kısa zamanda Edirne’ye yürüyen Rusların buradan Çorlu, Silivri ve Enez’e kadar gelmeleri İstanbul’da panik havası yaratmıştır. Edirne başta olmak üzere neredeyse bütün Güney Trakya Türkleri,bu olaydan etkilenerek İstanbul’a göç etmiştir.[2] Buradan çok kısa zaman içerisinde Edirne’ye inen Ruslar, işgal sırasında saraya ordugah kurmuş ve sarayın harap olan kısımlarını yıkarak enkazını da yakmışlardır. Tavuk ormanı içerisinde bulunan ağaçlar da Ruslar tarafından talan edilmiştir. [3] Kırklareli ve Lüleburgaz bölgelerinin de Ruslar tarafından ele geçirilmesi ile Osmanlı Devleti barış yapmak durumunda kalmış ve 1829 yılında Edirne-Segadin Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmadan sonra Ruslar, Edirne’yi terk etmiştir.

Edirne’nin gördüğü ikinci büyük felaket 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbidir. Savaş sırasında bütün Trakya bölgesi olduğu gibi Edirne’de işgal edilmiştir. Savaş öncesinde Tuna ve Edirne bölgesinde yaşayan toplam nüfus 1,5 milyon civarındayken, savaş sırasında 1,253,000 kişi muhacir durumuna düşmüştür. Bu savaş esnasında nüfusun %17’si katledilmiştir ve bu oran 260,000 kişiye tekabül etmektedir.[4] Edirne sarayında depolanmakta olan silah ve mühimmatların düşmanın eline geçmemesi için ateşe verilmesi üzerine Edirne’deki Yeni Saray’da yok olmuştur. Savaşı nihayetlendiren 1878 tarihli Berlin Anlaşması neticesinde Edirne ilinin bazı parçaları Osmanlı’da kalırken, Edirne’nin zayıf düşmesinden dolayı Trakya bölgesi de tehlikeye girmiştir.[5]

Edirne için en acıklı işgal Balkan Savaşları sırasında yaşananlar olmuştur. Savaşın başlamasından çok kısa bir zaman sonra kuşatılan Edirne, uzun süre direnmesine rağmen; iaşe sıkıntısı, salgın hastalıklar ve silah yardımı gelmemesi gibi nedenlerden ötürü düşmana teslim olmak durumunda kalmıştır. Teslim olan halka ve askere çok kötü davranılmış, açlıktan ve soğuktan binlerce Türk ölmüştür. Bulgarların bu işgalini fırsat bilen Yunanlar da Türklere ait birçok evi yağmalamıştır. II. Balkan Savaşı sırasında galip devletlerin birbirine düşmesinden yararlanan Osmanlı Devleti, Edirne’yi geri almayı başarmıştır.[6]

Edirne’nin gördüğü son işgal milli mücadele döneminde yaşanmıştır. Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlı’nın uğradığı yenilgi üzerine pek çok şehirde olduğu gibi Edirne’de esaret dolu günler geçirmiştir. Ülkenin her yerinde Milli Mücadele için dernekler kurulurken, Edirne’de de Trakya-Paşaeli Cemiyeti kurulmuştur. Yunanlar, Fransızların yardımı ile 20 Temmuz 1920 yılında Edirne’yi ele geçirmiştir. Milli Mücadelenin kazanılması ve Mudanya Mütarekesinin imzalanmasıyla, 25 Kasım 1922’de Türk Ordusu Edirne’ye girerek, düşman işgaline son vermiştir.[7]

Edirne, tarihinin hemen her döneminde her devlet için vazgeçilmez bir şehir konumunda olmuştur ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde yüzyıllarca döneminin en önemli kültürel ve ekonomik şehirleri arasında yer almıştır. 91 yıl boyunca Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapan Edirne, 18.yüzyıldan itibaren Osmanlı’nın da zayıflamasıyla bir gerileme dönemine girmiştir. Milli Mücadele dönemi dahil olmak üzere dört kez işgal edilen Edirne, büyük badireler atlatmış ve Milli Mücadeleye de Trakya’da kurulan cemiyetler ile büyük destek vermiştir. Edirne geçmişte olduğu gibi günümüzde de maddi ve manevi değerleri ile Türk-İslam Medeniyeti için önemli bir mihenk taşı niteliğindedir.

[1] Bekir Sıtkı Baykal,’’Edirne’nin Uğramış Olduğu İstilalalar’’, Edirne, TTK, Ankara 1993,s.180.

[2]H.YıldırımAğanoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Balkanların Makus Talihi Göç,İz Yayıncılık,İstanbul 2012,s.34.

[3]Edirne-81 İlde Kültür ve Şehir(Edirne Valiliği),İstanbul 2013,s.52.

[4]JustinMcCarthy, Ölüm ve Sürgün Osmanlı Müslümanlarının Etnik Kıymı (1821-1922), TTK, Ankara 2012, s.108-110.

[5]Balkanlardaki Gelişmeler ve Türkiye’ye etkileri ile Balkanlar-Türkiye Otoyol Projesi, Harp Akademisi Basım Evi, İstanbul 1999,s.41.

[6]Edirne-81 İlde Kültür ve Şehir(Edirne Valiliği),İstanbul 2013,s.53.

[7] Bekir Sıtkı Baykal, a.g.m.,s.180,183-184.

Editör: TE Bilişim