Karamollaoğlu katliamın 26. yılında, "Madımak hadisesi tekrar araştırılmalı, karanlık eller ortaya çıkarılmalı ve hiçbir şey gizli kalmamalıdır. Gerçek suçlular adalet önünde mutlaka hesap vermelidir" diye yazdı. 

Karamollaoğlu, Sivas Belediye Başkanı olarak olay sırasında Madımak Oteli'nin önünde biriken insanlara yaptığı "dağılın" çağrısını, "Cenab-ı Hak hepinizden razı olsun" sözleriyle bitirmişti. Öte yandan Karamollaoğlu, daha önce katliamın bir numaralı sanığı olan ve 18 yıldır firarda olan dönemin belediye meclis üyesi Cafer Erçakmak'ın hiçbir suçu olmadığını savunmuştu.

Kişisel sosyal medya hesabı üzerinden, "Bugün Madımak’ta yaşanan vahşetin 26. yıl dönümü. Bu dram bütün insanlığın ortak yarasıdır. Üzerinden yıllar geçse de acısı dinmeyecektir" diye yazan Karamollaoğlu, 1993 yılının Türkiye için karanlık bir dönem olduğunu belirterek şunları kaydetti:

"1993 yılı ülkemiz için karanlık bir dönem olmuştur. Madımak başta olmak üzere Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis suikastları, Başbağlar vahşeti gibi acı hadiselerin ardı ardına yaşandığı ve birilerinin karanlık emellerinin olduğu bir yıldır.

Buradan açık bir çağrıda bulunmak istiyorum! Madımak hadisesi tekrar araştırılmalı, karanlık eller ortaya çıkarılmalı ve hiçbir şey gizli kalmamalıdır. Gerçek suçlular adalet önünde mutlaka hesap vermelidir.

Ülkemizin bundan sonra bu tür acı hadiselerle karşılaşmaması ve hangi inanca sahip olursa olsun kardeşçe yaşayabildiğimiz bir Türkiye’nin inşa edilmesini temenni ediyorum."

Katliamın yaşandığı dönem Sivas Belediye Başkanı olan Karamollaoğlu,  otel önünde biriken kalabalığa şöyle seslenmişti:

''Bazen 5 bin kişi yola bir dava için çıkar. Beş kişi bunu galeyana getirerek saptırabilir. Biz bunları daha önce yaşadık. 80 öncesinde birçok mitingde bu yaşandı. Şimdi, sizden rica ediyorum. Oturun. Şimdi sizden abiniz olarak, belediye başkanınız olarak rica ediyorum. Bana karşı en ufak saygı, sevgi duyan kardeşlerimden rica ediyorum. Lütfen şu noktadan itibaren sukünetle dağılalım.

Şimdi muhterem arkadaşlar, sizden bir ricada bulundum. Tabii bana karşı boşver diyenleri bilmem ama lütfen şu noktadan itibaren, ben teşebbüste bulunacağım, buradaki arkadaşlar, kimseyle bir çatışmanın içerisine girmesin. Polisimizle, emniyetimizle, jandarmamızla bir çatışmanın içerisine girmeden sukünetle dağılsınlar.

Haydi bakalım, şimdi arkadaşlarımızın dağılmasını istiyorum. Cenab-ı Hak hepinizden razı olsun. Ben gerekli temaslarda bulunacağım.''

Karamollaoğlu Saygı Öztürk'e konuşmuştu

Öte yandan Karamollaoğlu, katliamın 26. yılında Sözcü yazarı Saygı Öztürk'e bir demeç verdi. Öztürk'ün, "Karamollaoğlu: Olay günü aczmendiler gelmişti" başlıklı (2 Temmuz 2019) yazısında Karamollaoğlu şunları kaydetti:

“Sivas olayları başladığında birdenbire yabancı gazeteciler, televizyon kanalları dünyanın dört bir yanından Sivas'a gelmişti. 1993 karışık bir yıldı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal vefat etmiş, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in uçağı düşmüş, gazeteci-yazar Uğur Mumcu bombalı bir suikast sonucu hayatını kaybetmişti. Sivas olayları da yine aynı yıl meydana geldi. Bir yerlerde ‘Türkiye biraz karışık bir ortama sürüklensin' diye düğmeye basıldı ve Sivas hadiseleri de bu kapsamda meydana geldi.

O zaman böyle düşünmemiştim. Emniyet istihbarat şube müdürünün daha sonra bana şu bilgiyi verdi: ‘

Sivas'ta böyle bir olay çıkacağına ilişkin istihbari bir bilgi almamıştık. İki hafta önce Divriği ve Hafik ilçelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle çevik kuvvet polisinin üçte ikisi bu ilçelere gönderildi. Sivas'ta hadise olursa müdahale edecek gücümüz kalmadığını vali ve emniyet müdürüne söylememe rağmen bir şey olmayacağını söylediler.'

O gün Sivas'ta askerin yemin töreni vardı. Yemin törenine katıldım, yemeği vali ve diğer yetkililerle birlikte orada yedik. Emniyet müdürü, bir grup gencin Atatürk Kültür Merkezi'nin önünde toplandığını bildirdi. Gidip konuştum ve kalabalık dağıldı. Fakat yeterli kuvvet olmadığı için otelin önünde toplanılmasına mani olamadılar. Emniyet müdürü ile vali beyin arasında Aziz Nesin'in nerede olduğu konusunda anlaşmazlık çıktı. Sonuçta hadiseler adım adım adım büyüdü. Yani böyle birden bire bir patlama meydana gelmedi. Cuma namazının arkasından, ‘Cami taşlanmış. Caminin önünde cuma namazında davul çalınmış' diye gençler tepki göstermiş. Sonra onlar da dağıldı. Cuma akşama doğru kalabalık arttı.

Daha önce Sivas'ta hiç görmediğimiz Aczmendiler, olaydan iki gün önce Sivas'a gelmişti. Acz Yani niye geldiler? Bu benim aklımda her zaman bir soru işareti olarak kaldı. Polis gücünün zayıflatılması ayrı bir soru işareti olarak kaldı. Pir Sultan Abdal şenlikleri 28- 29 yıldır Banaz Köyü'nde bir gün yapılırken vali bey ve Kültür Bakanlığı onu tuttu şehre aldı, kutlamasını haftaya yaydı. Bu da ayrı bir husus. Yani bu karar niye alındı? Yapılamaz mı? Yapılabilir ama yani hiçbir yerde böyle bir şey yapılmazken aniden yapılması… Bunlar, hadise olsun diye yapılan işler değil ama bir hadise patlak verince tahrik şeyi doğdu.

Arkasından da benim fotoğrafım diye Milliyet Gazetesi'nde, Madımak yangını sırasında flu olan ve bana benzediği belirtilen fotoğraf basıldı. Tepki, temelde Aziz Nesin'e karşıydı. Birisi perdeleri yaktı. İçeride olanlar dumandan boğuldu. O zaman hakkımda yanlış bir izlenim doğdu. Şimdi de Sivas olaylarını tabi başkaları gündeme getiriyor. Onlar da bana ‘Senin için eskiden böyle deniyordu, şimdi bunları nasıl unuttun?' diyorlar. Ya ne yapayım? Birisi ‘Böyle bir yanlış kanaate gelmişiz düzeltiyoruz' diyorsa ‘Yok düzeltmeyin mi?' diyeyim.”

Editör: TE Bilişim