Prof. Dr. Ümit Kocasakal twitter hesabından 16 ayrı mesaj paylaştı.

Kocasakal paylaşımında şu ifadelere yer verdi “Bu ülkeye onurla hizmet etmiş, FETÖ kumpaslarına ve 15 Temmuz darbe girişimine kararlılıkla karşı koymuş 103 emekli amiralimizin, tamamen ifade özgürlüğü kapsamında, üstelik de yol gösterici ve uyarıcı, eleştiri ve saptamalarından,“darbe çağrışımı”, “darbe seviciliği” “ayar” “vesayet”, “5.kol” çıkarmak izahsız bir tutumdur, insafsızlıktır. Bu yaklaşım Türk milletinin vicdanında yer bulmayacaktır.

Montrö'nün tartışmaya açılması, sarıklı amiral ve irticai faaliyete karışmış olunmaması şartının kaldırılmasının yaratacağı tehlikeler ile ilgili olarak bir fikir beyanı ve eleştiriden, yapıcı bir uyarıdan ibaret bu açıklamanın neresinde “darbe” veya “vesayet” söz konusudur?”

“TSK’YA SIZMA TEHLİKESİ YOK MUDUR?”

Ümit Kocasakal şöyle devam etti “Tarikat mensuplarının TSK’ya sızma tehlikesi yok mudur veya önemsiz midir? FETÖ hangi damarı kullanıp beslenmiş, istismar etmiştir? Aynı yolun yine kullanılmayacağının garantisi nedir? FETÖ’den ve sızma yöntemlerinden hiç mi ders alınmamıştır?

Tekkede sarıklı ve cübbeli tuğamiral, irticaya karışmama şartının kaldırılması, madalyalardan Atatürk’ün, birçok yerden "Türk" ifadesinin çıkarılması, andımızın kaldırılması hususlarında gerekli tepkiyi göstermeyenlerin, burada yaylım ateşine girişmeleri dikkat çekicidir.”

"KİMİN" “KİM” OLDUĞU DA GÜZEL BİR SORUDUR!”

Kocasakal "Gülünç ve zavallılığın göstergesi” olarak nitelenen bir fikir açıklamasına karşı; tamamı emekli olan komutanların, yani sivillerin açıklamasından, mavi vatan savunucularının uyarılarından “darbe çağrışımı” veya "vesayet" çıkarmak (gülünç olmanın da ötesinde) düşündürücüdür.

Düşündürücü olan bu açıklamalardaki en doğru belirleme, herkesin haddini ve yerini bilmesi gerektiğidir! "Kimin" “kim” olduğu da güzel bir sorudur!” ifadelerine yer verdi.

“BAY “SEROK” AHMET’İN, “KOROYA” DESTEĞİ VE AÇIKLAMASI DA DİKKAT ÇEKİCİDİR”

İstanbul Barosu eski başkanı Prof. Dr. Ümit Kocasakal şöyle devam etti “Bu kavramları sulandırıp, anlamlarını yitirmelerine sebep olmaktadır. Asıl bu şekilde; tüm kurumlara, iktidarın gözü kapalı destekçiliğini yapmayanlara “parmak sallanıp”, “sopa gösterilmekte”, fikir ve ifade hürriyeti baskı ve vesayet altına alınmaktadır.

Kimse iktidarın yanlışlarına karşı sessiz kalmak, bunları onaylamak zorunda değildir. Her yurttaş gibi, üstelik FETÖ kumpaslarına bizzat maruz kalmış emekli komutanların da ifade hürriyeti mevcuttur.

Dört bir yandan gelen bu yüksek perdeli açıklamalar, Ergenekon ve Balyoz dönemlerinin iklim ve ruh halini çağrıştırmakta, kötü anıları canlandırmaktadır. Nitekim bay “Serok” Ahmet’in, “koroya” desteği ve açıklaması da dikkat çekicidir.

Bu arada adeta kabinenin bir “bakanı”, hatta "baş" "bakanı" gibi davranan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanının; “vesayetçiler (!)” e müthiş bir "sertlikle" haddini bildirirken (!) “Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu” saptaması karşısında; Eşinin dava açtığı yurttaşın beraatine karar veren ve Türk milleti adına karar veren Mahkemeye yönelik “ideolojik körlük”, “örgütsel saik”, “vesayet hevesi” ima ve ifadeleri ile yargıya adeta "had bildirme” ve “parmak sallaması”nın, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı karşısındaki yerini, yürütmenin yargı üzerindeki vesayeti açısından anlamını, "mağdur" olmakla "mağrur" olmak arasındaki farkı açıklaması da faydalı olacaktır.

Bu arada adını adeta söylememek için kıvrandığınız, “milletimiz”in, “aziz milletimiz”in adı Türk milletidir! Bunu açıkça söylemek de gereklidir ve iyi bir şeydir! Türk milleti gerçekten de aziz ve büyük bir millettir. Her şeyin farkındadır.

İçeriğinde herhangi bir suç unsuru olmadığı açık olan bu bildiriye karşı yönelen üst perdeden tepkiler üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının vakit geçirmeksizin soruşturma başlatması, bu “hız” ve “kararlılık”, yargının hangi “çağını” yaşadığını da göstermektedir.”

Editör: TE Bilişim