Akşener, Kaz Dağları'nı ziyaret eden ve nöbete katılan ilk siyasi parti genel başkanı oldu.  

Akşener, Kaz Dağları'nda yaptığı konuşmada, şunları söyledi:
"Keşke buranın oksijenini solumak için yapılan bir etkinlik, bir aktivite için gelebilseydim. Ama maalesef Türkiye’nin akciğerlerinden biri olan en yüksek oksijene sahip Kaz Dağları’nın talanına karşı sizlerle dayanışma içerisinde olduğumuzu ifade etmek için geldik. Allah hepinizden razı olsun. Bakın en güzel bir söz var burada. Çanakkale geçilmez, Kaz Dağları deşilmez." dedi.

24 AĞUSTOS, 11 TEMMUZ ARASINDAKİ 27 ORMAN YANGININI PKK ÜSTLENDİ

Son iki ay içerisinde art arda meydana gelen orman yangınlarında binlerce hektar ormanlık alan kül olurken, yangınları terör örgütü PKK üstlendi.

Son iki ayda yurdun özellikle Ege, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde çıkan orman yangınlarından binlerce hektar orman alanı yandı.

Yangınlara müdahale tartışmaları devam ederken, terör örgütü PKK çıkan orman yangınlarını üstlendi. Tarih ve bölge bölge olarak açıklanan listede yangınların teröristler tarafından çıkarıldığı belirtildi.

İşte PKK’lı hainlerin açıkladığı o yangınların listesi:

"24 Ağustos günü Kütahya’nın Gediz ilçesinde 8 hektarlık ormanlık alan
24 Ağustos günü Mersin’in Tarsus ilçesinde ormanlık alan
24 Ağustos günü Edirne’nin Keşan ilçesinde ormanlık alan
24 Ağustos günü Uşak’ın Banaz ilçesinde ormanlık alan
22 Ağustos günü Balıkesir’in Edremit ilçesinde ormanlık alan
22 Ağustos günü Muğla’nın Marmaris ilçesinde ormanlık alan
19 Ağustos günü Muğla’nın Marmaris ilçesi Beldibi bölgesinde ormanlık alan
18 Ağustos günü İzmir’in Karabağlar ilçesinde başlayarak 500 hektarlık alanı
18 Ağustos günü İzmir’in Bornova ilçesinde ormanlık alan
18 Ağustos günü İzmir’in Urla ilçesinin Yağcılar ve Demircili mahaleleri arasındaki bölge
18 Ağustos günü İzmir’in Menderes ilçesinin Gümüldür mahallesinde ormanlık alan
17 Ağustos günü İzmir’in Selçuk ilçesinde ormanlık büyük bir alan
12 Ağustos günü Balıkesir Marmara ilçesinde ormanlık alan ve polis lojmanları
11 Ağustos günü İstanbul Pendik’te bulunan Göçbeyli Köyü etrafındaki ormanlık alan
11 Ağustos günü Mersin’in Bozyazı ilçesinde ormanlık alan
11 Ağustos günü Afyonkarahisar’ın Başmakçı ilçesinde Deliktaş mevkisinde ormanlık alan
11 Ağustos günü Antalya’nın Kumluca ilçesi Papaz koyunda 10 hektarlık ormanlık alan
11 Ağustos günü Bursa’nın İznik ilçesi Hisardere Mahallesi Doruk mevkisinde geniş bir ormanlık alan
10 Ağustos günü Çanakale’nin Eceabat ilçesinde 100 hektarlık ormanlık alan
7 Ağustos günü Muğlanın Bodrum ilçesi ve Mumcular mevkiinde ormanlık alan
4 Ağustos günü İzmir’in Foça ilçesinde 4 hektarlık ormanlık alan
24 Temmuz günü Manisa’nın Soma ilçesinde ormanlık alan
23 Temmuz günü Antalya’nın Manavgat ilçesinde kaymakamlık konutunun da içerisinde olduğu alan
22 Temmuz günü Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde ormanlık alan
22 Temmuz günü İstanbul’un Şile ilçesinde ormanlık alan
21 Temmuz günü Aydın’ın Nazilli ilçesinde 6 hektarlık ormanlık alan
11 Temmuz günü Muğla’nın Fethiye ilçesinde ormanlık alan"

SERVET AVCI'DAN ÇOK KONUŞULACAK YAZI

Yeniçağ Yazarı Servet Avcı, çok konuşulacak bir yazı kaleme aldı.

Avcı'nın "Çıkmaz sokak" başlıklı yazısı şu şekilde;

Geçtiğimiz yıl Antalya'nın Kumluca ilçesinde orman yangını çıkmıştı… HDP'nin internet sitesi, bu yangını "Türk ordusu Lice'de ormanları yakıyor" şeklinde vermişti… Lice'yle Kumluca'yı ayıracak bilgi ve zekâdan mahrum değillerdi şüphesiz… Ama kara propaganda her şeyden daha önemliydi!..

Geçtiğimiz günlerde İzmir ve çevresinde büyük orman yangınları çıktı… PKK üstlendi… Terör örgütünün sivil katliamları dahil, her türlü kötülüğü Türk devletine ve ordusuna yıkmaya çalışan, cinayetleri bile 'TC'nin provokasyonu' olarak yorumlayan kafalardan hiç tepki gelmedi…

Doğa, kültür, çevre gibi hassasiyetleriyle sivil toplumculuk yapan ve artık PKK'nın korunaklı alanında serpilmeye yeltenmiş sığıntı radikallerden de ses çıkmadı…

Tuhaf bir durumdu; ülkenin ciğerleri yanıyor, yakan ciğersizlere genel anlamda tavır konamıyordu… Çünkü HDP'yi 'devrimci özne' gören veya onunla işbirliğini 'stratejik' bulan anlayış söz konusuydu… Ne de olsa 'devletle olan eski hesabı gerekirse başkalarının sırtından görme' duygusu rahat bırakmıyordu!..

***

Şimdi gelelim bir başka boyuta… HDP'yle yakınlaşma ulusal sol siyasete fayda sağlar mı? Buradan iktidar çıkar mı?

O rakamları tekrar gözden geçirelim: 1991'de SHP, PKK'nın siyasî uzantısı HEP'i Meclis'e taşıdı... Aldığı oy yüzde 20.7'ydi... CHP olarak gireceği bir sonraki seçimde trajik bir düşük yaşayacaktı... Barajı zor geçmiş, ancak yüzde 10.7 oy alabilmişti... Oylar, Ecevit önderliğinde, millî ve üniterden yana duran DSP'ye kaymıştı... Halk, SHP/CHP'nin o çizgiyle yakınlaşmasına ceza kesmişti... İstanbul, Ankara ve İzmir belediyeleri sosyal demokratların elindeyken, üçü birden 1994'te kaptırılmıştı...

AKP bile bunun bedelini ödemedi mi? İktidar partisi çözüm sürecindeki tehlikeli yakınlaşmanın faturasının ne olduğunu 7 Haziran 2015'te gördü... Masa devrilip, meskûn mahal operasyonları başlamasaydı çoktan enkaz olmuştu…

***

Herkes şu konuda müttefik olmak ve yutkunmadan konuşmak zorunda: HDP denilen parti, PKK'ya 'terörist' diyemeyen, demeyen partidir…

PKK'nın sivil katliamlarında bile cılız kınamalar yapan ve bu kınamalarda PKK'nın adını geçirmeyen bir partidir HDP... Milletvekili, "PKK, Türkiye'yi ve Orta Doğu'yu güller bahçesine çevirmek için ortaya çıkmış barış ve halk hareketidir. Eğer PKK, Türkiye'yi güller bahçesine çevirmek istemeseydi, PKK'nın öyle bir gücü var ki, sizi tükürüğüyle boğar" diye meydan okuyabilmiştir...

PKK'lı teröristlerin cenazelerinde 'Türkiye Cumhuriyeti'nin yaptıkları, Moğol istilasından bile ileri' şeklinde tanımlanabilmiştir… Bir başka milletvekili, Türk ordusunun Afrin harekâtı için "Kobane'yi savunduğumuz gibi Afrin'i de savunacağız. Afrin'e saldırı tüm Kürtlere saldırıdır. Afrin'e saldırı Amed'e, Kerkük"e, Mahabat'a saldırıdır. Bu duruma asla sessiz kalınmamalıdır. Halklarımızı sokağa sesini yükseltmeye ve demokratik tepkisini vermeye çağırıyoruz"  diyebilmiştir...

"Eğer askerlerin, polislerin katledilmesini istemiyorsanız 24 saatte bu ülkeyi bir barış yurduna, cennet yurduna çevirebiliriz" diye şantajda bulunan da doğrudan PKK'lı bir terörist değil, onun adına tehdit savuran HDP'li milletvekiliydi... Tıpkı korucuları hedef alan Muş milletvekilinin "Bu memleketten defolup gideceksiniz. Bize uzattığınız o keleşi size çevirmesini çok iyi biliyoruz" demesi gibiydi..

***

HDP'nin hiç de inkâr etme ihtiyacı hissetmediği gerçek kimliği budur… HDP'nin bile inkâr ihtiyacı hissetmediği bir kimliği görmek yerine, ondan 'İnsancıl, Türkiyeci, doğasever, mazlum, çevreye duyarlı, işbirliği yapılabilir' kimlik çıkarmaya çalışmak, hatta varmış gibi davranmak, mevzi başarılar elde ettirse de toplamda kaybettirir…

Yeni sistemin iktidar için yüzde 50+1'i dayatıyor olması her türlü işbirliğini mübah hâle getirmez… Çünkü sonuç, sadece rakamların alt alta konulup toplandığı matematikle değil, sosyal gerçeklerin toplamıyla alınıyor…

Editör: TE Bilişim