Vekil listeleri açıklandığında “Reis’in arkasındayım” diyerek küsmediğini söylese de yazısından kırgınlığı belli olan Metiner, bugüne kadar ihmal ettiği şiire dönüşünü şöyle ifade etti:

“Seni okuduğumda yüreğim gönendi.

Dilim zenginleşti.

Ufkum açıldı.

Sen benim sol yanım oldun!

Tekrar ihmal ettiğim o yıllardan sonra sana sığınmaya geliyorum.

Aşkla, usulca sana sarılmaya geliyorum.

Siyasetin o acımasız ve kıyıcı kelimelerinin havada uçuştuğu bir dönemde senin yüreğine sığınmaya geliyorum.

Biliyorum sensiz bir dünya yüreksiz bir beden gibidir.

İnsanların sadece bedenleriyle birbirine tutunduğu bir dünyadan senin yüreğine sığınmaya geliyorum.

Yüreğimi yeniden kuşanmak için yüreklice kollarına koşuyorum.

Varsın diğer kelimelerle başkaları uğraşsın.

Yüreğini bedenin iktidarı için kaybedenlerin kelimeleri ziyadesiyle boğucu çünkü.

Evet, şimdi yürek vaktidir diyorum!”

Metiner’in ifadelerindeki, “yüreğini bedenin iktidarı için kaybedenler”in kimler olduğu ise merak konusu oldu.

Mehmet Metiner’in arabeske bağladığı bugünki yazısı şöyle:

“Yüzüne bakamadığım anlarım çok oldu, biliyorum..

Yüreğimi ısıttığın o günleri özlüyorum.

Epeydir yazamadım.

Kaç zamandır okuyamadım seni.

Siyasetin dünyası acımasız.

Kıyıcı.

Belirlenmiş ve tayin edilmiş bir dünyanın kelimeleri gibi tıpkı.

Kitaptan hiç kopmadım.

Kitaplar hep başucumda durdu.

Benimle her yeri dolaştılar.

Kitaplarla yeni dünyalara açıldım boyuna.

Gittiğim her yerde kitaplar hep yoldaşım oldu.

Durmaksızın okudum.

Vakit buldukça yazdım.

Bir tek seni ihmal ettim ey sol yanım!

Şimdi sana sığınmaya geliyorum.

Seni yazmadan önce okumaya.

Doyasıya okumaya...

Aşkla okumaya geliyorum...

Çölleşen yüreğimin dermanı sende biliyorum...

Seni hep çok sevdim.

Lakin en çok da seni ihmal ettim.

Hep en kıymetli vaktimi sana ayırayım derken boyuna ihmal ettim.

Çünkü o vakitler nedense gelmedi bir türlü.

Hep erteledim.

Öteledim seni.

Şimdi vaktidir senin şefkatli kollarına sığınmanın...

Affedersin biliyorum.

Sevginle sarıp sarmalarsın eminim.

Şimdi vakit yürek vaktidir.

Yüreklice davranma vaktidir bilirim.

O yüzden o zengin ve engin yüreğine sığınıyorum.

Yüreğinde merhametle ve sevgiyle göğermek için sana koşuyorum.

***

Edebiyatçıyım.

Yazarım.

Ömrüm kelimelerle geçti benim.

Boyuna okudum.

Biteviye yazdım.

Dergiler çıkardım anlı şanlı.

Kitaplar yazdım boylu boyunca.

Edebiyat hep en sevdiğim alan oldu.

Öykü, roman, deneme, günce...

Roman yazmayı çok istedim.

Henüz başaramadım.

En çok da şiir yazmayı arzuladım.

Kendime sakladığım şiirler yazdım.

Tek tük de olsa.

Dostlarımla paylaştığım.

Ey şiir, seni en başlarda Sakarya şiirini aşkla ve heyecanla okuduğum o ilk gençlik yıllarımda keşfettim!

Ne var ki dünyayı kurtarmaya çıktığımız o yıllarda ve sonrasında omuzladığımız başkaca yükler dolayısıyla hep en sona bıraktığım oldun!

Zaman zaman dönüp okudum seni elbette.

Seni okuduğumda yüreğim gönendi.

Dilim zenginleşti.

Ufkum açıldı.

Sen benim sol yanım oldun!

Tekrar ihmal ettiğim o yıllardan sonra sana sığınmaya geliyorum.

Aşkla, usulca sana sarılmaya geliyorum.

Siyasetin o acımasız ve kıyıcı kelimelerinin havada uçuştuğu bir dönemde senin yüreğine sığınmaya geliyorum.

Biliyorum sensiz bir dünya yüreksiz bir beden gibidir.

İnsanların sadece bedenleriyle birbirine tutunduğu bir dünyadan senin yüreğine sığınmaya geliyorum.

Yüreğimi yeniden kuşanmak için yüreklice kollarına koşuyorum.

Varsın diğer kelimelerle başkaları uğraşsın.

Yüreğini bedenin iktidarı için kaybedenlerin kelimeleri ziyadesiyle boğucu çünkü.

Evet, şimdi yürek vaktidir diyorum!”

Editör: TE Bilişim