Fehmi Koru'nun Günlüğü isimli sitede yayınlanan yazı İslamcı kesimi kızdırack cinsten.

İşte o yazı;

Bir Ramazan akşamı dost iftarındayız… Popüler bir dost her kesimden tanıdıklarını hanesinin bahçesinde kurulan iftar sofrasında buluşturmuş…

Oruç açılıp akşam namazı da eda edildikten sonra bir sohbet halkası kendiliğinden oluşuverdi.

Günümüzde İslâm’a bakış

Sohbetin bir yerinde, ortalığa, “Müslümanların çok ön planda bulunduğu, İslâm’ın olur olmaz her konuda tartışma gündemine girdiği günümüzde, bizler, müslümanlar olarak, ne durumdayız?” kışkırtıcı sorusunu bıraktım.

İsmini versem hepinizin tanıyacağı bir üniversite hocası içini çekerek şu gözlemini aktardı:

“Derslerimde bazen söz İslâm dinine de gelir, ben de bir-iki konuyu hatırlatma sadedinde gündeme taşırım. Birkaç yıl önceye kadar, öğrencilerden anlattıklarımı dinleyip sonunda ‘Sen böyle diyorsun, ama hocam’ deyip kendi itirazlarını benimle paylaşanlar olurdu. Şimdilerde durum değişti. Ne zaman İslâm konusu açılsa, geçmişte o tepkiyi veren öğrencilerin benzerleri, ‘Geç hocam geç, hiç bu konuları açma, sen zararlı çıkarsın’ demekteler.”

Öğrenciler herhangi bir konuda İslâm ile ilgili övücü söz işitmek bile istemiyorlarmış…

Şaşırtıcı geldi mi? Bana gelmedi. Ben de toplumla her temasımda benzer bir tepkinin verildiğini fark ediyorum. Yakınlarım, hele daha geniş kitlelerle temasta olanlar, genç insanlarda konuya yönelik bir metal yorgunluğu yaşandığını örnekleriyle aktarıp duruyorlar.

Aynı mecliste, bilebilecek durumda biri, kamuoyu yoklamalarında ‘inanç’ sorusuna “Ateistim” cevabı verenlerin oranının yüzde 6’yı bulduğunu hatırlattı.

Evet, Türkiye’de.

Dünyada yaşananlar.. el-Kaide’den IŞİD’e ve Bako Haram’a uzanan çizgide İslâm adına sergilenen eylemlerin vahşete varan yönleri herkesi etkiliyor. Tek bir olumlu örnekle anılmıyor İslâm; ancak onun adına işlenenler ve müslüman sıfatını taşıyan bazılarının o eylemlere sahip çıkması zihinleri iğdiş etmeye yetiyor.

Müslümanların yaşadığı coğrafyanın durumu da ortada. Birbiriyle iyi geçinen iki ülke bulmak zorlaştı. İyi geçindiği görünenlerin de ilke birliğinden çok çıkar birliği içerisinde bulunduğu belli.

Kendi ülkelerinde yaşayamaz hale gelenler.. hareketlendiklerinde.. İslâm coğrafyasının bir başka ülkesine gitmeyi mi.. yoksa bir yolunu bulup hep eleştirilen Batı ülkelerinden birine kapak atmayı mı tercih ediyor?

Almanya’nın son birkaç yıl içerisinde kabul ettiği Ortadoğulu göçmen sayısı 1 milyona yaklaşmış.

Size bu yazılarla ulaştığım ‘fehmikoru.com’ sitesini biraz da bu durumun bana bakan yüzündeki bir tehlikeyi paylaşmak üzere yayına açmıştım. İlk yazım, “İslâm diye diye İslâm elden gidiyor…”, topluca dinden çıkışların dünyada arttığına dikkat çekiyordu.

Zahmet edip o yazımı –gerekirse bir kez daha– okumanızı tavsiye ederim.

Türkiye’de.. bu Ramazan..

“Ama Türkiye başka” denirdi, maalesef gönül rahatlığıyla o cümleyi de kullanamaz olduk.

‘Kentli İslâm’ denildiğinde ilk akla gelebilecek.. bilgisi de gönlü kadar geniş bir yazar.. Prof. Mahmud Erol Kılıç.. üşenmemiş.. bu Ramazan’ın ilk gününden başlayarak toplumda yaşanan bazı olayları gazetelerden derlemiş.

“Bizler TV kanallarında vaaz edip edip dururken toplumda neler olup bitiyordu biliyor musunuz? Ödemiş’te bir kadın fidye almak için kaçırdığı gül gibi bir küçük kızı kafasını parçalayarak öldürdü. Birkaç gün sonra az ileride, İzmir’de yaşlı iki karı koca sahur vakti hunharca katledildiler. Daha önceki günlerde Bolu’da iki otobüs muavini bir özürlü erkek vatandaşı kaçırdılar, tecavüz ettiler, işkence ettiler, üzerinde sigara söndürdüler, sonra da vahşice katledip cesedini ormana attılar. Şu mübarek günde vicdanınız elvermiyorsa şimdi aktaracağım o haberin devamını lütfen okumayınız. Gidiniz secdede ağlayınız… Çocuklarınıza da okutmayınız… Okuyacak olanlardan da peşinen özür dilerim. Ama gazetelerde yer aldı bir kere. O masumu vahşice katleden iki katilden birisi olaydan tam 17 gün sonra tekrar ormana giderek cesede bir kere daha tecavüz etti.  Dostlar, içinizden birisi bana bunu izah edebilir mi acaba? Öldürülüp bir kenara atılan kadınlar, çöp bidonlarından toplanan kürtaj parçaları, tecavüze uğrayan küçük çocuklar (üstelik bazıları dini kuruluşlarda), yine tecavüze uğrayan hayvanlar, pompalı tüfekle öldürülen yunuslar v.s.”

[Yazının başlığı: “Bu çocukların neden öldürüldükleri size sorulduğu zaman”, Yeni Şafak, 18 Haziran 2017]

Ne diyorsunuz bu işe?

Ben burada ağlamanıza fırsat tanımak üzere biraz duruyorum.

‘Türkiye 2017’ denilince.. sadece sokaklara taşan iftar sofraları.. televizyon ekranlarından evlere konuk olan cerbezeli halk vaizlerinin topladığı kalabalıklar.. dört bir yandan gelen hamaset dolu nutuklar.. gözlerimizin önünde canlanmasın.

Mahmud Erol Hoca’nın aktardığı türden olaylar da bu ülkede Ramazan ayında görülüyor.

İslâm konusunun hemen her alana girdiği, müslümanların her zamankinden daha fazla göz önünde bulunduğu günümüzde…

Bu tabloya eklenebilecek pek çok başka olumsuzluk da var. Birini hatırlatayım: Haksızlığa uğramışlığını farklı bir oruçla herkese duyurmak isteyen ve bu yüzden ölümle kucak kucağa gelen iki genç insanın durumu…

Ramazanın son haftasına girdik, bu haftanın sonu bayram.

Gerçek anlamda bayram yapabilmemiz için bu konular üzerinde düşünmemiz şart.

İnsanları kazanmayı öngören bir inanç sistemi, bizler yüzünden insanları kaçırıyorsa, kabahati başkalarında aramayalım.

Editör: TE Bilişim