Rasim Ozan Kütahyalı ile Kübra Par arasında yaşanan ve karşılıklı çok ağır ifadelerin kullanıldığı Orhan Pamuk kavgası sonrası tavrı merak edilen Nagehan Alçı, kocasının değil kendisi gibi Habertürk yazarı olan Par’ın yanında olduğunu açıkladı.

Bugünkü köşesinde, Orhan Pamuk’la çektirdikleri fotoğrafın hikayesini anlatan Habertürk yazarı Nagehan Alçı, eşinin bu fotoğrafı paylaşmasını da, Kübra Par için kullandığı ifadeleri de doğru bulmadığını vurgulayarak, “Ben Kübra’nın yanındayım” ifadesini kullandı.

“ERZİNCANLI ‘NO NAME’ KIZCAĞIZ”

Rasim Ozan Kütahyalı-Nagehan Alçı çiftinin Orhan Pamuk’la çektirdikleri fotoğraf üzerine başlayan polemiği, Habertürk’teki köşesine taşıyan Par, "Rasim Ozan Kütahyalı’ya karşı duyulan öfke nedeniyle Orhan Pamuk neden linç ediliyor anlamış değilim” yazmış, Kütahyalı da Twitter hesabından Par’ı hedef alarak, “Bu arada konvansiyonel medyada da operasyonel bazı yazılar var! Orhan Pamuk gibi büyük bir değeri manşetlerden alçakça defalarca linç ettir, sonra Erzincan Sabahat Hanım Lisesinde okumaktan utanıp saklayan "No Name" bir kızcağıza tam aksi yönde yazılar yazdırt. Buna kumpas denir” mesajını paylaşmıştı.

“DÜŞTÜĞÜN ÇUKURDAN ORHAN PAMUK DA ÇIKARAMAZ”

Par’ın Rasim Ozan Kütahyalıyı yerden yere vuran, "Kimseden talimatla yazı yazmadım, yazmam. Kendinle karıştırma, kumpas işini sen iyi bilirsin. Senin gibi nefret edilen bir isim olacağıma, böyle iğrenç bir şöhretim olacağına, no-name olmayı tercih ederim. Erzincanlı olmaktan, orada okumuş olmaktan niye utanayım? Aksine gurur duyuyorum. Yoksa Boşnaklara yaptığın gibi onlara da hakaret mi edeceksin? Düştüğün çukurdan seni çıkarmak için Orhan Pamuk’la fotoğraf paylaşmak falan yetmez. Çırpınışların çok acınası…” tepkisinden sonra gözler Nagehan Alçı’daydı.

KOCASININ DEĞİL PAR’I SEÇTİ

Alçı, bugün yazdığı yazıda kocasının tavrını eleştirirken, “Rasim’in Kübra’ya yazdıklarını baştan sona yanlış buluyorum. Bir insana memleketini hatırlatarak niyet okumak? Kızcağız diyerek hem cinsiyetçi hem küçümseyici bir dil kullanmak? Her zaman karşı çıktığımız şeyler bunlar… Rasim’in iki gündür maruz kaldığı lincin yarattığı hayal kırıklığına veriyorum. Kabul edilemez. Çok üzgünüm.

Kübra’nın da bu çok sert ve yanlış mesaj karşısında öfkelendiği için haksız bir gönderme yaptığı kanaatindeyim. O haksızlığın bizzat tanığı ve mağduruyum. Rasim'e verdiği cevap doğru değildi, çok haksızdı. Ama buna rağmen Kübra’nın yanındayım” ifadelerini kullandı.

Nagehan Alçı’nın konuyla ilgili yazısı:

Neresinden tutacağımı bilemediğim bir durumun tam ortasında, sıkkın ve bezgin bir halde bu yazının başına oturdum sevgili okurlar…

İçimden bir yandan birçok şeyi haykırmak diğer yandan da üzerime yorganları çekip altında kaybolmak geçiyor.

Kimsenin kimseyi dinlemediği, zaten kimsenin bir şey dinlemek istemediği, herkesin kendi kör inançlarını tasdik eden şeyler duymak istediği bir ortamda dediklerimi duyan olur mu, ondan da pek emin değilim ama ben tarihe doğru notu düşmek isterim…

Geçen pazartesi günü Rasim büyük bir heyecanla 19 yıl öncesinin 32. Gün görüntülerini önüme koydu. Rahmetli Mehmet Ali Birand’la ilgili bir yazı yazmış, yazarken duygulanmış ve oğlu Umur Birand arşivden Rasim’in Bilgi Üniversitesi'nde Orhan Pamuk’a soru sorduğu bir görüntüyü Rasim’in hatırlatması üzerine bulup yayınlamıştı.

O programdaki incecik, salaş, heyecanlı genci görünce duygulandık, çocuklar şu sıralar diyet yapmaya çalışan babalarıyla epey de eğlendiler.

Sonrasında bu görüntüler çok tartışılınca Rasim, Orhan Pamuk ile birlikte çektirdiğimiz fotoğrafları paylaşmış. "Çok sevdiği ünlü yazara soru soran genç ve 20 yıl sonrası" minvalinde normal şartlarda çok hoş, duygusal bir paylaşım…

Benim bu paylaşımdan, tartışma epey büyüdükten sonra haberim oldu.

Burada konuyu üçe ayırmam gerekir:

BİRİNCİ BOYUT

Birincisi paylaşım boyutu.

Rasim bu fotoğrafları Orhan Pamuk ve Aslı Akyavaş’a sormadan göstermemeliydi. Bunlar hatıra olarak çekilmiş, özel fotoğraflardı.

Bu kadar konu olduğu ve hayatta en sevdiğim yazarların başında gelen Orhan Pamuk’a büyük haksızlık yapıldığını gördüğüm için o tartışılan fotoğrafların çekildiği gün ile ilgili biraz detay vereceğim.

2020’nin ilk günleriydi. Tam tarih vereyim… 10 Ocak 2020, Cuma akşamı.

Orhan Pamuk ve Aslı Akyavaş bizi Cihangir’deki evlerinde akşam yemeğine davet etmişlerdi. Daha öncesinde benim bir yazım dolayısıyla yazışmış, ortak tanıdıklar üzerinden haberleşmiştik.

Büyük bir mutluluk ve heyecanla buz gibi bir Ocak akşamı Orhan Bey ve Aslı Hanım’ın davetine gittik.

Orhan Bey’in kitaplarını yazdığı ve kütüphanesinin bulunduğu salonda muhteşem manzaraya karşı, sade ve küçük bir masada güzel bir yemek yedik. Rasim'in siyaset tarihi ve edebiyata dair detaylara olan hakimiyetini yazsam inanmazsınız, o nedenle uzun uzun sohbet ettik demekle yetineyim. Hatıra olsun diye de fotoğraf çektirdik.

Bu sohbeti yazmayı ya da fotoğrafları paylaşmayı hiçbir zaman düşünmedim. Rasim’in de böyle bir amacı yoktu, olsa herhalde bir sene beklemezdi.

Ancak 32. Gün'deki eski görüntülerinin heyecanına kapılıp bir sene sonra da olsa tek taraflı olarak bu paylaşımı yapması yanlış.

İKİNCİ BOYUT

Gelelim işin ikinci boyutuna…

O fotoğrafların altına yazılanlara, başlatılan lince…

Bugün bu ülkedeki kutuplaşmadan rahatsız olduğunu ileri süren, bu kutuplaşmanın sorumlusu olarak iktidarı gösterenlere sesleniyorum: hakikaten doğru buluyor musunuz bu yapılanı?

Orhan Pamuk, Rasim’le yan yana oturdu diye onunla aynı fikirlere sahip mi demek oluyor sizin pencerenizde? Siz yan yana geldiğiniz herkesin kendinizle birebir aynı düşünmesini mi bekliyorsunuz? Yalnızca kendi echonuzu mu duymak istiyorsunuz?

Kaldı ki diyelim ki, bu çarpık bakış açınız doğru olsun… Orhan Pamuk dünya çapında bir değer, Nobel ödüllü bir yazar, bir aydın olduğu için değil, mevcut iktidara muhalif durduğu için mi sizin takdirinizi hak ediyor?

Hadi itiraf edin, öyle!

Pamuk’un değerini idrak edecek bir noktada olsanız onu böylesine sığ bir bakışla linç etmeye kalkmazdınız.

Ama bunu daha önce de yaptınız.

Sizi Türkiye’nin utancı 301 davalarından biliyorum.

Orhan Pamuk’tan vatan haini yaratmaya çalışan, kendi memleketinde yaşayamaz hale getiren o karanlığı tanıyorum.

Şimdi bir de durduk yere, kendisinin haberi dahi olmadan ortaya çıkan büyük bir lincin ortasında kalmış olmasına rağmen Pamuk’un yeni kitabı için PR yaptığını ileri sürenler dahi var. İnsaf edin!

Orhan Pamuk Nobel edebiyat ödülü gururunu bize yaşatan tek isim. Yalnızca o ödüle sıkıştırmak da haksızlık. Dünya çapında büyük bir yazar, bir aydın.

Değerlerine böylesine hoyrat davranan bir toplum olarak mı kalacağız biz? Geçmişte yapılan yanlışları tekrar edip her şeyin değişmesini mi bekleyeceğiz?

Yapmayın, elinizi vicdanınıza koyun.

Allah aşkına doğru buluyor musunuz bu linci? Bu havayı?

Bulduğunuza inanmak istemiyorum…

ÜÇÜNCÜ BOYUT

Gelelim meselenin üçüncü boyutuna…

Bu konu ile ilgili yazı yazan meslektaşım, arkadaşım Kübra ile eşim Rasim arasında yaşananlara..

İnanın benim için en zor kısım burası.

Rasim’in Kübra’ya yazdıklarını baştan sona yanlış buluyorum. Bir insana memleketini hatırlatarak niyet okumak? Kızcağız diyerek hem cinsiyetçi hem küçümseyici bir dil kullanmak?

Her zaman karşı çıktığımız şeyler bunlar… Rasim’in iki gündür maruz kaldığı lincin yarattığı hayal kırıklığına veriyorum. Kabul edilemez. Çok üzgünüm.

Kübra’nın da bu çok sert ve yanlış mesaj karşısında öfkelendiği için haksız bir gönderme yaptığı kanaatindeyim. O haksızlığın bizzat tanığı ve mağduruyum. Rasim'e verdiği cevap doğru değildi, çok haksızdı.

Ama buna rağmen Kübra’nın yanındayım.

Editör: TE Bilişim