Karaca, Mavi Marmara anlaşmasını şiddetle eleştirdiğini hatırlatarak, İsrail'i meşrulaştıran adımlar konusunda iktidarın tövbe etmesi gerektiğini kaydetti. 

Karaca, diplomatik yaptırımların başlatılması gerektiğini de vurguladı.

Karaca'nın köşe yazısındaki konuyla ilgili kısım şöyle:

"Tablo bu denli vahim iken Türkiye’nin iktidar partisi ve muhalif partiler de dahil olmak üzere her kafadan çıkan “Kınayalım, miting düzenleyelim, yas ilan edelim” sözlerinin manasızlığı ortadadır diye düşünüyorum. Erdoğan’ın Londra’dan seslenişi, Batı’nın göbeğinden dile getirdiği gerçekler önemlidir, anlamlıdır ancak bazı yaptırımlarla desteklenecek ise.“Ağlama Kudüs” şarkıları için artık çok geç. Mitingle kınamayla yetinmek ise sadece vicdan serinletme.

2016’da Türkiye’nin, İsrail’in “Kudüs” adına imzacı olduğu ve daha o günden Kudüs işgalini meşrulaştırma yolunda rengini belli ettiği Mavi Marmara anlaşmasına imza koymasını şiddetle eleştirmiştim. Bundan daha da büyük olan hata, Türkiye’nin 2010 yılında İsrail’e henüz kapalı olan OECD kapılarını açmak için verdiği onaydı. Türkiye başta “one minute” yiğitliği olmak üzere Filistin davasına hep destek verdi, ama bir yandan da İsrail’in meşru bir aktör muamelesi görmesini sağlayan adımlara katkı sundu. Ne kadar tövbe edilse az.

Şimdi, “Kudüs yalnız değildir” diye tweet atıyorsak, gereğini de yapmamız gerekir. Onurlu biçimde kazanan tarafın karşısına dikilmek ve kaybeden kardeşlerimizi yalnız bırakmamak, “beraber yenilmek” de bir mirastır. Bunun için de en azından İsrail’deki büyükelçimizi çekmek, anlaşmaları iptal etmek ve 60’tan fazla kişinin öldüğü gün hâlâ Filistinlilere terörist yaftası asan sosyal medya paylaşımlarıyla dikkat çeken Ankara’daki büyükelçi Eitan Naeh’i sınır dışı etmek gibi işleri düşünmeliyiz."

Editör: TE Bilişim