"YOLUMUZ MUSTAFA KEMAL'İN YOLUDUR"

Samsun Barosu Başkanı Av. Kerami Gürbüz'ün hoş geldiniz konuşmasından sonra kürsüye gelen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyizoğlu, sözlerine "Kendilerine kendilerinden başka inananın olmadığı, vatan sevgileri imanla yoğrulmuş Mustafa Kemal ve silah arkadaşları ile tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum" diye başladı.

Farklı düşünenlerin hain ilan edildiği, doğruların ve yanlışların birbirine karıştığı bir dönemden geçildiğini söyleyen Feyzioğlu, "Bu zor süreçte yol bulmaya çalışıyoruz. Bu kadar sorunların arasında avukatlar olarak bir kutup yıldızı gibi yol gösterici olacağız. 200 yıllık bir demokrasi ve bin yıllık devlet geleneğinden, muazzam bir kültürden geliyoruz. Yolumuz Mustafa Kemal'in yoludur. Ancak siyasete bulaştırılmış, herkesin kendi çıkarları için kullanmaya çalıştığı değil, halkın kurtarıcısı ve halkın kalbinde yaşattığı Mustafa Kemal'in yoludur" dedi.

TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ DİYENLER İÇİN TEK SİGORTAYIZ

Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) kapsamında görev yapan avukatlarının hayatın hiç kolay olmadığını belirten Feyzioğlu, "CMK avukatlığı, horlanan, küçük görülen, adaletin önünde engel olarak gösterilmek istenen bir avukatlıktır. Bunu bu şekilde gösteren ve uygulayan da en azından tarihi bir gaflet içindedir"dedi. Feyzioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

"CMK avukatlığı, Türkiye'de işkenceyi bitirmiş, polisi ve jandarmayı aklamış, karakolun görev sahasına çekilmesini sağlamış olan avukatlıktır. İnsan haklarını Türkiye'yi yerleştirmiş, herkese kendi sahasını hukuk içinde tanımlaştırmış avukatlıktır. CMK avukatlarına, sahada, karakolda, savcılıkta sabahlara kadar mücadele eden meslektaşlarımıza layık görülen nedir? Oturacak bir bank, içecek bir bardak su bile olmadan, bir taze kahve, yeni demlenmiş bir bardak çaydan bile mahrum edilerek kırık bir koltukta sabahlara dek çalışan avukatlara 'Şimdi git çağrılınca gelirsin' diyerek eziyet veriliyor. Bu böyle yürümez.

Birileri Türk halkının sırtından para kazanırken benim CMK avukatlarıma bir kırık sandalye çok görülüyor. CMK Avukatlarının verdiği hizmet karşısında aldığı 260 TL çok mu battı? Yazıklar olsun diyorum. Hiç kimse avukatlara sadaka dağıtmaya teşebbüs edemez. Hiç kimsenin düşmanı değiliz, hiçbir siyasi partinin adamı değiliz. Biz Türkiye'deki hukuk devletinin sigortasıyız. Türkiye üzerine içerden ve dışardan oynanan oyunların farkındayız ve onlara karşı da güvence avukatlardır. Bu durum karşısında Sayın Adalet Bakanımın üst düzey haberdar olmadığı bürokratları tarafından yanıltıldığı kanaatindeyim. Bu bilgileri Sayın Bakanımla konuştuğumda gereğini yapacağı kanaatindeyim."

DELİLLER İSTENMELİ, RÜŞVET ALANLAR YARGILANMALI

Feyzioğlu Samsun'da gazetecilerle de bir araya geldi.

Reza Zarrab meselesine ilişkin bir soru üzerine iddianameleri satır satın okuyup incelediklerini söyleyen Feyizoğlu şunları söyledi:

"Türkiye'nin vermesi gereken çok açık bir mesaj var. Zarraf denen adam bir dolandırıcıdır, bir sahtekardır, İran'ın eski yönetimi adına çalışmıştır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de zararına işler yapmıştır. Türkiye'nin 'siz yargılayın, biz de yargılamak istiyoruz' demesi lazım. Ayrıca, burada dağıtıldığı söylenen rüşvetlerin delillerini, belgelerini verin ki, biz de kim rüşvet aldıysa tekrar soruşturmaları açalım demesi lazım.

Bu konuda tartışmasız söylüyorum, Meclis soruşturmaları tekrar açılarak ilgili bakanlar hakkında yüce divana sevk kararının alınması gerekir. Yeni deliller ortaya çıkmıştır ve gerekir."

ZARRAB ÇETESİNİN YAPTIKLARINI KAHRAMANLIK GİBİ TAKDİM EDEMEZSİNİZ

Feyzioğlu, "Zarrab'ın çetesinin yaptıklarını Türkiye'nin dış ticaret açığını gideren kahraman faaliyetler olarak takdim edemezsiniz. Türkiye'nin İran'dan petrol, doğalgaz almasına bir engel yoktu. Sadece aldığı doğalgazın karşılığında nakit para gönderemez. Fındık, incir, tekstil, ayakkabı, izin verilen sanayi malzemeleri gönderir. Ne olur bu durumda? Ambargo sayesinde Türkiye'deki çiftçi, sanayici İran'a mal satar. Ama kimin İran'a mal satmasını terci ettiler? Altın Tüccarı, İran Ajanı Zarab'ın… Türkiye altın üretmiyor. Dışarıdan alıyor, satıyor. Arada bir tek Zarrab kazanıyor. Peki hakikaten altın satın alınmış mı hayır, hakikaten altın ihraç edilmiş mi hayır. Sahte belgelerle alınmış, satılmış gibi yapılmış ve bavullarla dolar cinsinden döviz yurt dışına gönderilmiş.

En büyük sorun kamu bankalarından sorumlu bakanın bu işin başında görünmesi. Şu halde kamu bankasının, Türkiye'de bankalardan sorumlu olan bakanı korumak suretiyle bu şemayı maalesef sahiplendiği görüntüsü veriliyor dışarıya… Birileri ceplerini milyarlarca dolar parayla dolduracak diye dost olmadığını bildiğimiz bir ülkenin eline böyle bir silah verilir, kendinize doğrultulur mu? O zaman işin içine şahsi menfaatlerin girdiğini düşünmek gerekiyor. Türkiye derhal Zarraf'ı ben de yargılayacağım ve Zarrab'ın işbirlikçileri için gereğini yapacağım demelidir. Hukuktan başka çaremiz yok. İçeride hukuku işletmek zorundayız." dedi.

HAMASETLE DEVLET YÖNETİLMEZ

Feyzioğlu, 2019 yılında değişecek sistemin yargıya olacak etkilerine ilişkin bir soru üzerine de, "Türkiye'nin on binlerce hakimi, savcısı, avukatı var. Ağızlarıyla kuş tutsalar yaranamıyorlar. Çünkü sistem, siyasi iktidarın müdahalesine açık planlandı. Bu yanlış olmuştur. Bu sebeple Türkiye kamuoyunu ilgilendiren davalarda tribünlere çıkıyor; bir kısmı yuhalıyor, bir kısmı alkışlıyor. Koskoca Türkiye araya sıkıştırılmak isteniyor. Bunu aşalım. Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyelim. Türkiye'nin bu duygusallıktan sıyrılıp akılla yoluna devam etmesi lazım. Vatan akılla, yürekle, imanla sevilir. Aklı bu işin içerisinden çıkarırsanız geriye hamaset kalır. Hamasetle de devlet yönetilmez" dedi.

Editör: TE Bilişim