Ramazan’la birlikte bu hocaların yine ekranlarda yerlerini almaya başladığını; bol bol gözyaşı eşliğinde topluma hayali bir İslam anlatacaklarını ifade eden Ocaktan şöyle devam etti:

“Oysa İslam, hayatın bütününü tanzim eden ve temel doğruları vazeden bir din. Biliyoruz ki İslam sadece ibadetleri değil, aynı zamanda hak-hukuk-adalet, toplumun imarı ve özgürlüklerin korunması gibi temel doğruları da emrediyor. Ama bu hurafe tüccarlarını adalet, özgürlük gibi kavramlar değil, ekonomik getirisi yüksek menkıbeler ilgilendiriyor.

Keşke, Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in sünnetinin ışığında İslam’ın evrensel mesajını, yaşadığımız çağın diliyle anlatabilen gerçek İslam bilginleri ramazanlarımızı bu reyting esnafının elinden kurtarabilseler... Ama ne yazık ki şimdilerde böyle bir umut ortalarda gözükmüyor. Bu konuda esas sorumluluk aslında Diyanet İşleri Başkanlığı’nda ancak o da Allah’a emanet...”

İslâm’ın son yıllarda isteğe bağlı fetvalar üreten hocaların anlattığı gibi “müşteri memnuniyeti”ne bağlı bir din olmadığını kaydeden Ocaktan, bu hocaları ekranda görünce Molier’in “Tartuffe” adlı tiyatro eserinde Hristiyan papazlarının din istismarını anlatan şu cümlelerini hatırladığını ifade etti:

“Ah o menfaat düşkünü, iki yüzlü inanç tacirleri yok mu; onlar, mevki ve itibar satın alırlar sahte inançlarıyla. Bu adamlar, öte dünya için çabalar gözüküp, asıl bu dünyada ceplerini doldururlar. Müthiş bir ağırbaşlılık ve yapmacıklıkla insanlara dünya nimetlerinden uzak durmayı öğütler; kendileri ise, saraylarda yaşarlar. Kendi kusurlarını da çok güzel kitabına uydururlar.”

Editör: TE Bilişim