Resmi bir açıklamada kullanılmaması gereken bir dil kullanan İsmet Büyükataman "Bu meczubu muhatap almak mümkün dahi değildir.Bizimkisi teşbihte hata olmasın afkuran ite hoşt demekten ibarettir." dedi.

İşte o açıklama;

Ülkücü Hareket’in şerefli bir mazisi ve bu mazinin mimarı nice şehidi, gazisi, mefkûre adamı, sanatçısı, siyasetçisi vardır. Yüce Allah herkesten hizmet aşkı ölçüsünde razı olsun.

12 Eylül 1980 ihtilalinden bugüne, gerek Başbuğ’un sağlığında gerekse onun ebedî âleme göçüşünün ardından Ülkücü camiadan kopuşlar yaşanmıştır. Başbuğ’un sağlığında onun çizgisini sorgulayanlar parti içinde istedikleri yere gelemeyince başka başka yerlerde boy göstermiş, ikbal peşine düşmüşlerdir. Lazım oldukça Ülkücü kimliğini ön plana çıkartan bu kişiler lazım olmadığında Ülkücü geçmişini reddetmekten de çekinmemiştir.

Başbuğ’un ardından Genel Başkanımız olan Sayın Devlet Bahçeli’nin liderliğinde MHP’nin iktidara gelişiyle malum çevreler reddettikleri geçmişlerini hatırlamıştır. Camiada sağlanan birliğin bozulmaması adına sineye çekilen bu isimler buldukları her fırsatta bu camiaya ihanet etmeyi, camiada huzursuzluk çıkarmayı ihmal etmemiştir. Nitekim bugün bu isimlerden vatansız, Ülkücü katili partilerde siyaset yapanlar bile vardır. Belki daha beterleri ile de karşılaşacağız. Ama asla yolumuzdan dönmeyeceğiz.

Hareketimizle gönül bağını aslında Başbuğumuzun Alparslan Türkeş’in sağlığında sorgulamaya başlayan Arif Şirin camiadan gözükmesinin kendisine sağladığı pirimden vazgeçmemek adına hep etrafta dolanmış ancak içeride kendisine yer bulamamıştır. Birkaç adaylık teşebbüsünden de istediğini alamayınca iyice edep sınırlarının ötesine, ozanlık donuna girerek geçmiştir.

Ozan ifadesi ahlaksızlığın, kişisel kinlerin, ucube sözlerin limanı değildir. Köpeğin havlamasında dahi bir estetik bulunurken Arif Şirin’de bu estetik görülmemektedir. Bu açıdan Türkiye’de yaygın olan ozan ve aşıklık geleneğinden gelen hiç kimse bu zatı ozan olarak tanımlamamaktadır.

Geriye bu şahsın meczup olduğundan başka bir ihtimal kalmamaktadır.Bu meczubu muhatap almak mümkün dahi değildir.Bizimkisi teşbihte hata olmasın afkuran ite hoşt demekten ibarettir.

Bahsi geçen meczup ağababaları gibi, kutusuna bozuk para atanlar gibi Halk TV’ye çıkıp zırvalarına devam etmiştir. Halk TV’nin ne olduğu kimin olduğu bellidir. Bu meczubu afkurtan da ortaya çıkmıştır. Dilerse Roj TV’ye çıksın, dilerse PKK’nın desteklediği yürüyüşe katılsın. Orası bizim meselemiz değildir. Meczuba söylenecek çok söz vardır ancak söze yazık etmemek için uzatmıyoruz.

Ve bu meczup şeref bahsinden, yüzünü kızartacak, başını öne eğecek bu polemikten çıkamayarak, bizatihi kazdığı şerefsizlik kuyusuna çırpına çırpına düşecektir.

Meydanın boş olduğu yanlışına kapılan şeref yoksunları, şeref kaybıyla bölücülüğün yörüngesine tutunan şahsiyet fukaraları, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in infialiyle yollarını şaşırmışlardır.

Ozan dili sert olur diyen ahmaklar şunu bilmelidir ki; tezekten terazinin dirhemini malzeme olarak kullanan bu meczup heccav değil olsa olsa debbağ olur.

Son olarak 90’lı yılların ünlü eserlerinden Ülkü Aker’in sözlerini yazdığı “Akşamcı Arif” isimli eser tam olarak bu meczubu anlatmaktadır. Dilerse çevirip çevirip dinleyip kendini bulabilir. Velhasılkelam devlet şereftir, şerefsizler ne bilir

Editör: TE Bilişim