Biz şimdi bunlara 'sivil toplum kuruluşu' diyeceğiz değil mi? Bazı sendikalara, odalara, birliklere, kimi mimar, mühendis ve doktor teşkilatlarına…

'Sivil' öyle mi? Nasıl 'sivil' olunuyor? Devletten bağımsız olunca 'sivil' ama PKK'dan bağımsız olamayınca yine 'sivil'!..

Kimi 'sağ'ın cıvık cıvık hâlini, her şekle girebilen o kötü kıvamını, adamına göre tavır alan oportünizmini ve terliksi duruşunu yazarken de ifade etmeye çalışmıştık radikal solun bu zavallılığını ve çifte standardını…

Tabiplerin odasıymış… Türk Silahlı Kuvvetleri'nin operasyonlarına teröristler adına göğüs gererken pek bir barışçı ama ideolojik yakınlık beslediği bebek katili söz konusu olduğunda teröristten yana… Onun tecridini dert eden, kaldığı hücrenin metrekaresini hesaplayıp, arttırılması için yırtınan tabipler!..

Yeryüzünün en kanlı, en acımasız ve en kuralsız terör örgütü sivilleri katlederken, ya sesini çıkarmayan veya o olayları devletin üzerine yıkarak, PKK'ya örtülü/örtüsüz destek sağlayan odalar, sendikalar, birlikler…

'Savaşa hayır, siviller öldürülmesin' diye kimsenin itiraz edemeyeceği kavramları kalkan yaparken, kendi meslektaşı PKK tarafından katledildiğinde yaptığı zorlama açıklamada 'PKK' diyemeyen zavallı radikaller…

***

Açıklama yapıyorlar: Savaşa karşıyız!..

Peki teröre de karşı mısınız? İşte o konu tereddütlü… 'Devlet terörü'ne karşılar, PKK terörüne değil!..

Bunların gözünde devletin güvenlik güçlerini 'terörist'e, gerçek teröristi 'özgürlük savaşçısı'na, terör örgütünü ise 'devrimci özne'ye çeviren tamamen ideolojik dayanışma tutkusu…

Çocuklar katledilirken sesini çıkarmayan, en insaflısı 'devlet'le 'terör örgütü'nü eşitleyip onları 'taraflar' diye sunan bu örgütleri 'sivil' sayacağız öyle mi?

Daha adı konulmamış bebekler uzun namlulu silahlarla hayattan koparılırken sessizliğe bürünüp, ilk fırsatta elinde tansiyon aletiyle İmralı'nın kapılarında koşturanları Afrin operasyonunda da aynı pozisyonda görmüştük… Hendek ve KCK operasyonlarında da gördüğümüz gibi…

***

Yanlış anlaşılmasın, bunlar savaş veya terör destekçisi değil, tamamen sivil örgütler!.. Yutan yutacak, yutamayan da gargara yapacak!..

Uzun zamandır yazıyoruz: Türkiye'de Kürtçü hareketler Türkiye solunun rahminde büyüdü… 1960 sonrasında TİP'te örgütlenen sosyalist Kürtçüler, buradan ayrıldıklarında birkaç örgüt kuracak kadar kadro yetiştirmişlerdi…

1967-1969 arasında Diyarbakır, Batman, Ankara, Silvan, Siverek, Kozluk, Muş, Ağrı, Tunceli gibi yerlerde düzenlenen 'Doğu mitingleri' kendi ifadeleriyle 'hem ilk kitlesel muhalefet eylemleriydi, hem de aydınlanma ve bilinçlenmeyi sağlayan politik gösteriler'di…

Sonra Devrimci Doğu Kültür Ocakları sahneye çıktı… İleriki yıllarda Dev-Genç 'e dönüşecek olan Fikir Kulüpleri Federasyonu da sosyalist Kürtçülere yataklık edecekti…

Türkiye solunun içinde gelişim evresini tamamlayan bölücüler, özellikle 1974'ten sonra kendi adlarıyla ortaya çıkacaklardı… KAWA, Tekoşin, Rızgari, KUK, Ala Rızgari ve Apocular bu dönemin eseridir ve kurucuların tamamı Türkiyeli sosyalist hareketlerin içinden çıkmıştır…

Tekrar edelim: 'Halkların kardeşliği' jargonuyla kendi çalıp kendi oynayan, 'halklara kardeş ama Türk'e düşman' tezgâh dönüp durmuştur…

***

Bugün de durum çok farklı değil… Dün Türkiye solu, bölücü hareket karşısında 'bölünme tehlikesi' yaşıyordu, bugün ise 'yutulma tehlikesi' yaşıyor!..

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin operasyonlarına karşı çıkan 'sivil kuruluş'lar aslında 'siğil kuruluşlar'dır ve açıkça ifade edelim, teröristlerle aynı saftadır…

Editör: TE Bilişim