Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlarından Mehmet Uçum’un, 16 Nisan’da halkın kendi devletini kurduğu yönündeki değerlendirmesini yaparken, “Sessiz değil gümbür gümbür bir devrim” demesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde 2014 yerel seçimlerinde teşkilata rehber olması için yayımlanan “Sessiz Devrim” kitabını yeniden gündeme getirdi. Kitapta bugün yeniden uygulanmaya başlanması ile tartışılan birçok düzenleme o gün yürürlükten kaldırıldığı için “sessiz devrim” olarak nitelendirilmişti.

Erdoğan’ın Başdanışmanlarından Uçum, 16 Nisan için “Sessiz değil, halkımız gümbür gümbür bir devrim yapıyor” dedi. Bu, Başbakanlığın 4 yıl önce hazırladığı “Sessiz Devrim” kitabını anımsattı. Başbakanlık 2013’te, AKP’nin 2002-2012 yılları arasında attığı adımların sıralandığı “Sessiz Devrim: Türkiye’nin Demokratik Değişim ve Dönüşüm Envanteri” kitabını yayımladı. Kitabın önsözünü dönemin Başbakanı Erdoğan yazdı. Erdoğan burada, 2002-2012 yılları arasında “köklü kamu reformlarını” “sessiz devrim” olarak adlandırdı. Kitapta, bugün tartışılan yasal düzenlemelerin ve uygulamaların o dönem yürürlükten kaldırılmasının demokratikleşme ve devrim olarak sıralandığı görülüyor.

‘OHAL’e son’!

Kitapta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki bazı illerde 1987 yılında başlayan OHAL uygulamasının 2002 yılına kadar sürdüğü belirtilerek, “İdarenin sahip olduğu güçlü yetkiler ve insan haklarının önemli ölçüde sınırlandırılması ciddi sorunlara yol açmıştır. Yargısal denetim istisnaları gibi endişeler, Türkiye’nin AİHM önündeki rekor sayıda mahkûmiyetleri ile tescillenmiştir. OHAL uygulamasının demokratikleşmenin önündeki en önemli engellerden biri olduğu görülmektedir” denildi. OHAL’in kaldırılmasının “sessiz devrimlerin” başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edildi. Türkiye 16 Nisan referandumundan birkaç gün sonra OHAL dönemini, bir dönem daha uzatılıp uzatılmayacağını tartışacak.

Askeri yetkililere toplumsal olaylara müdahale yetkisinin verildiği İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında 7 Temmuz 1997’de imzalanan Emniyet- Asayiş-Yardımlaşma (EMASYA) Protokolü’nün 2010 yılında imzalanan protokol ile yürürlükten kaldırıldığı belirtildi. Ancak darbeye zemin hazırladığı söylemi ile kaldırılan uygulama, 15 Temmuz darbesinden önce protokol kapsamından da çıkarılarak yasal zemine kavuştu.

İdama dönüş

Ölüm cezasının tamamen kaldırılması ile ilgili kitapta, “Suç işlemiş de olsa bir kişinin hayatına son verebilme yetkisinin devlete verilmemesi önemli bir gelişmedir” ifadeleri yer aldı. Erdoğan, referandum kampanya sürecinde, ‘evet’in ardından Meclis’te kabul edilmesi durumunda kendisinin bunu hemen onaylayacağını sık sık dile getirdi, 15 Temmuz için “Bunlar devlete karşı işlenen suçlar değil, birinci derecede bireye karşı yani sana karşı işlenen suçtur. Onu affetme yetkisi kimindir? O şehidimin kalanı kim? Ancak onlar affedebilir?” dedi.

Kitapta, geçmiş dönemlerde toplantı ve gösterilerin kolaylıkla ve keyfi bir biçimde yasaklandığı belirtilerek, “Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin ertelenme süreleri kısıtlanmış, yasak fiillerle ilgili cezalar yeniden düzenlenmiştir” denildi. Ancak yine 15 Temmuz’dan sonra çok sayıda valilik, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini ya izne bağladı ya da 30 günlük sürelerle birkaç kez yasakladı.

Kitapta “Siyasi partilerin ve milletvekilliğinin daha güvenceli hale getirilmesi” de bir sessiz devrim olarak tanıtıldı. Sadece 1990’lı yıllarda 20 kadar siyasi partinin olur olmaz sebeplerle kapatılması ile Türkiye’nin siyasi parti mezarlığı görünümü verdiği ifade edildi. Ancak referanduma katılabilme hakkı olan HDP’nin 13 vekili tutuklandı. Diğer vekilleri de sık sık gözaltına alınıp serbest bırakıldı.

Gözaltı koşulları

Kitapta gözaltı koşullarının iyileştirildiği, nezarethane işlemleri gibi güvencelerin yeniden düzenlenmesi ile kişi haklarının etkinleştirildiği ifade edildi. Ancak OHAL’le birlikte, gözaltı süresi önce 30 gün oldu, sonra 7 güne düşürüldü. Kitapta sessiz devrim olarak kabul edilen bir diğer düzenleme ise “farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda yapılabilmesi” oldu.

Ancak referandum kampanya döneminde HDP’nin Kürtçe “Na/ Hayır” sloganı, anayasanın ilk 3 maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle yasaklandı. Bazı yargısal denetimlere getirilen kısıtlamanın kaldırılması ile ilgili olarak kitapta, “kişilerin temel haklarının kullanımını ve kişisel çıkarların hukuk mercileri önünde korunmasını engelleyen kısıtlamalar” denildi. Ancak OHAL KHK’leri ihraç edilen ya da açığa alınan kamu görevlilerinin mahkemeye başvurma hakları yine KHK’lerle engellendi.

Editör: TE Bilişim