"Şeyh Kıbrıs'i ajan ve hain miydi?" Sorusunun cevabı haberimizde.

İşte Şeyh Kıbrıs'i gerçeği:

Şeyh Nazım Kıbrısi (1922 Larnaka-2014 İstanbul), Nakşibendi tarikatı lideridir. İstanbul'da Nakşibendi tarikatına girer. Bu süreçte Sultan Ahmet Camii'ne gittiğini ve orada sıkça Hz. Muhammed'in ruhaniyetiyle buluştuğunu anlattı. Sonra Hz. Muhammed'in verdiğini iddia ettiği izinle Şam'a gider. Ardından Kıbrıs'a döner. Ezanın Arapça okunmasının yasak olduğu süreçte Kıbrıs'ta minareye çıkarak Arapça ezan okur. Hakkında 114 dava açılır. Adnan Menderes döneminde TBMM'de çıkarılan bir yasayla ezanın Arapça okunması serbest bırakılır. Böylece Kıbrısi hakkında açılan tüm davalar düşer! 30 Mart 1954'te Kıbrısi Türk köylerinde "Kıyametin kopması yakındır! Cennetten bir hasırlık yer almak istiyorsanız malınızı hemen satıp Şam'a gidin. Fakat malınızı TÜRKLERE DEĞİL RUMLARA SATIN!" Kıbrıs Türk halkını Kıbrısi'ye karşı uyaran Dr. Fazıl Küçük olmuştur. 1970'li yılların başında Kıbrısi hakkında yakalanma kararı çıkarılır. Gerekçe şuydu:"Kıbrıslı Türkler, Rumlarla çarpışırken Kıbrısi Rum bölgelerinden rahatça geçerek camilere gidip vaaz vermektedir". Kıbrısi uzun süre Londra'da yaşar. Adı sık sık skandallara karışan Asil Nadir'le işbirliği yapar. Kıbrısi sermayesinin önemli bölümünü bu işbirliğiyle elde etmiştir. Suudi-ABD ortak petrol şirketi ARAMCO'nun fonlarıyla beslenen RABITA örgütüyle iş ilişkisi kurmuş; Rauf Denktaş'ın 1978'de açıkladığı üzere RABITA'dan 672 bin dolar yardım almıştır. İngiliz hayranı,Rum işbirlikçisi Kıbrısi'nin RABITA ilişkisini sağlayan kişi Hüseyin Ataş Kıbrısi ile KORKUT ÖZAL arasındaki bağlantıyı da kurmuştur. Kıbrısi Turgut Özal'ın eşi Semra Özal'ın türban takmaması yolunda İslami fetva bile vermiştir! Bu yazıları paylaşmamın sebebi tarikatlar-cemaatlerin CIA-MOSSAD-MI6 bağlantılı milliyetçilik ve laiklik düşmanı olduğunun altını çizmektir. Türk ve Türk Devleti düşmanı emperyalistler ve işbirlikçisi dincilerle başa çıkmanın yolu TÜRK-İSLAM SENTEZİ değildir. Zaten Türk-İslam sentezi bize Atatürk'ün miras bıraktığı bir ilke değildir. Başta laiklik ve milliyetçilik ilkesi olmak üzere Atatürk'ün yolundan ayrılmamalıyız. Milliyetçilik laikliğin; laiklik milliyetçiliğin her ikisi de Türklerin ve Türk Devleti'nin koruyucu melekleridir. Bizim ATATÜRK'ten başka liderimiz yoktur. Madem öyle neden sonradan gelenlerin uydurduğu siyasi doktrinlerin arkasından gidiyoruz? Gidiyorsak neden Atatürk'e önderimiz, başbuğumuz diyoruz? Artık aklımızı başımıza toplayalım.

Editör: TE Bilişim