Yapılan açıklama da "Hangi partiden, görüşten olursak olalım, "partili cumhurbaşkanı sistemi adı altında getirilmek istenen anayasa değişikliği, ülkemizin kaderini, bizlerin ve gelecek nesillerin hayatını baştan sona değiştirecektir.

Değişikliğin esasını, "egemenliğin kimde olacağı” oluşturmaktadır. Cumhuriyetin kurucu iradesine göre, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” Millet-halk egemenliği, demokrasi içerisinde hür seçimlerle oluşacak meclis aracılığıyla kullanır. Bunun adı "parlamenter sistemdir.

Anayasa değişikliği ile, "millet-halk iradesine dayalı demokratik parlamenter sistem ortadan kaldırılarak, adına "Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi” denilen, ancak bugün dünyada hiçbir gelişmiş demokratik ülkede eşi benzeri bulunmayan bir "tek adam yönetimi” getirilmek istenmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları 1923’te saltanatı kaldırıp Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak, egemenliği-hakimiyeti aile ya da kişiden, alarak millete-halka vermiştir. Yapılmak istenen bu değişiklikle egemenlik yeniden, adı ne olursa olsun tek kişiye devredilecektir.

Elbet de Türkiye’de uygulanmakta olan demokratik parlamenter sistemde bazı sorunlar olabilir. Bunlar siyasi ve toplumsal uzlaşma içinde çözülebilir."denildi.

Platformu şöyle devam etti "Bugün dünyada, "en gelişmiş, en kalkınmış, yaşam standardı en yüksek, demokrasi ve hukuk standardı bakımında en ileri ülkeler”, bir iki istisna dışında "demokratik parlamenter sistem” ile yönetilmektedir. Dünya sıralamasında "en geri kalmış, en yoksul, en istikrarsız ve güvensiz ülkelerin hemen tamamı, "başkanlık” ya da benzeri "tek adam yönetimlerine sahiptir.

Demokratik ülkelerde egemenliğin üç temel kaynağı vardır. Yasama (meclis), yürütme (hükümet) ve yargı (adalet ve hukuk sistemi). Bu üç temel güç-kuvvet birbirini denetler, böylece demokratik sistem ayakta durur. Her gücün yetkisi bellidir. Buna demokrasinin çimentosu olan örgütlü toplum ve hür basın katıldığında, güçler ayrılığı tamamlanmış olur.

Oysa bunun karşıtı olan güçler birliği, bütün bu yetkilerin, egemenlik-hakimiyet alanlarının tek elde toplanması demektir. Bunun adı ise demokrasi değil, otoriter yönetim ya da diktatörlüktür."

Trabzon Hürriyet ve Memleket İçin El Ele Platformu açıklamasında "Yapılmak istenen anayasa değişikliği ite cumhurbaşkanının yetkileri çok büyük ölçüde arttırılacaktır.

Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin genel başkanı olacağı için, "taraflıdır” ve "milletin birliği”ni temsil edemez. Kendi çıkaracağı kararname ya da kendi parti çoğunluğu ile geçireceği yasaların, "anayasaya uygunluğu”nun denetimi yapılamayacaktır.

İktidarların ya da siyasetin üzerinde, milletin bütününü temsil etmesi gereken bir tarafsız makam, bir sigorta kalmayacaktır.

Bu ülke, en zor koşullarda kurulan bir meclisin yürüttüğü istiklal savaşı ile oluşturulmuştur. Şimdi, emperyalist işgale karşı ilk kurtuluş savaşını veren bu meclis, makama kim oturursa otursun, bir kişinin danışma organına dönüştürülecektir.

Ülkemiz içeride ve dışarıda büyük sorunlarla-sıkıntılarla karşı karşıyadır. Gerek ülkemizin birliği ve beraberliğine, gerek demokratik hak ve kazanımlara yapılan her türlü saldırıya karşı, hangi parti ve görüşten olursak olalım, ortak bir duruş sergilemek zorundayız. Bizleri bölüştürecek, ötekileştirecek, karşı karşıya getirecek hiçbir hareket ya da oluşuma fırsat tanımamalıyız. Bir kişiye bu kadar yetkiler veren bir sistem, bizleri birleştiremez, böler.

Tek kişiye dayalı bir sistem asla istikrar getiremez. Aksine, tek kişiye dayalı sistemler dünyanın her yerinde istikrarsızlık kaynağıdır. Çünkü, farklı siyasal ya da toplumsal kesimler kendilerini ifade edemeyecekler ya da etmekte güçlük çekeceklerdir.

Yapılmak istenilen bu değişiklik, bir anayasa değişikliği değil, rejim ya da sistem değişikliğidir. Değişikliğin adının cumhurbaşkanlığı ya da başkanlık olması, bu gerçeği değiştirmez.

Padişah, kral ya da hükümdar yetkileri olan, ancak adı cumhurbaşkanı olacak bir diktatörlük egemen kılınacaktır. Bu kişi hiçbir biçimde sorgulanamayacaktır. Parlamentodan bakanların seçilmesine, yargının ve üst düzey kamu görevlilerinin atanmasına dek her şey, tek adamın emriyle olacaktır.

Bir kişinin istemiyle tüm hürriyetler askıya alınabilecektir."dedi

"Bütün yetkilerin devredildiği, her şeye karar veren, her şeye kadir, meclisin ve yargının üzerinde, hatta padişahın bile sahip olamadığı yetkilerle donatılan bir diktatörlüğü mü istiyoruz?

Yoksa demokrasi, hukuk, barış ve kardeşliğin egemen olduğu; herkesin hakkını ve hukukunu savunabildiği, cumhurbaşkanından sokaktaki vatandaşına kadar herkesin yasalar önünde eşit olduğu, herkesin kendini hür ve birinci sınıf vatandaş hissettiği, birlik ve bütünlüğünü sağlamış; kimsenin inancından, etnik yapısından, cinsiyetinden, politik görüşünden dolayı ayrımcılığa uğramadığı, herkesin fırsat eşitliğinden yararlandığı, dünyada gıptayla bakılan bir demokratik parlamenter sistem mi?

Yurttaşların neye oy vereceğini anlamaları, özgür ve fırsat eşitliğine dayalı bir ortamla mümkündür. Kamunun ve ilgili kurumların görevi, bu ortamın demokratik biçimde oluşmasını sağlamak olmalıdır. Kamu olanakları her görüş için eşit kullanılmalı ya da kullanılmamalıdır.

Oy vermek bir anayasal haktır. Yurttaşların şu ya da bu oyu vermesini terörle ilişkilendirmek, onları hedef göstermek, baskı altına almak; oy için kişilere menfaat sağlamak ya da sağlamamak hem anayasaya, hem yasalara, hem de insan hak ve özgürlüklerine karşı suç işlemektir.

Bu anayasa değişikliğine ‘EVET’ demek, demokrasiye, hürriyetlere, güçler ayrılığına, hukuk devletine, istikrar ve güvenliğe, barış ve kardeşliğe, fırsat eşitliğine ‘HAYIR’ demektir.

Bu anayasa değişikliğine ‘HAYIR’ demek, cumhuriyete, demokrasi ve hukuk devletine, vatanın birliği ve bütünlüğüne, inanç ve düşünce hürriyetine, laikliğe, sosyal devlete, kadın-erkek eşitliğine, barış ve kardeşliğe, farklılıklarla bir arada yaşamaya ‘EVET’ demektir.

EGEMENLİK, KAYITSIZ VE ŞARTSIZ MİLLETİNDİR; HİÇBİR KİŞİYE DEVREDİLEMEZ.

Hürriyet ve Memleket İçin Ele le

Editör: TE Bilişim