Soyer, 12 Eylül askeri darbesinden sonra MHP ve ülkücü kuruluşlar iddianamesini yazan ve Alparslan Türkeş'e idam isteyen askeri savcı olarak biliniyor..

12 Eylül 1980 askeri darbesine ilişkin hazırlanan ve kabul edilen iddianamede, dönemin tanıkları, komik olayları da anlatıyor. 

İddianamede ifadesi bulunan Ahmet Yesevi Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Demokrat Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, Selimiye'de düşüp yaralandığını ve hastaneye kaldırıldığını aktarıyor.

Haydarpaşa Askeri Hastanesi'nde tedavi görürken oraya gelen bir yarbayın kendisine hakaret ettiğini, karşılık verince de askerlerin saldırdığını anlatan Zeybek, "Mamak'ta bir kafes vardı. Oraya gelen ilk bu kafese konurdu. Altı gün orada bağdaş kurarak oturdum. Akıllarına estikçe çağırır, ellerimi uzattırır copla vururlardı. Sorgum 6 ay kadar sürdü. 12 Eylül öncesinde fıtık ameliyatı olmuştum, yine bir sorgumda 'Ameliyatlıyım' dedim. 'Nereden ameliyatlıysan oranı tut' deyip, dövdüler. Fıtığım yine patladı." diyor. 

O dönem komik olayların da olduğunu dile getiren Zeybek şu örneği verdi: "Mesela, MHP davası Başsavcısı Nurettin Soyer, ülkücülere 'Sizi kim eğitti?' diye sormuş. Çocuklar da beni söylemişler. 'Peki ne anlatıyordu?' diye sormuş, bizimkiler, 'Ahmet Yesevi'yi anlatırdı' demişler. Bunun üzerine Savcı, 'İkisini de, Zeybek'i de Yesevi'yi de tutuklayın' demiş." 

Hoca Ahmet Yesevi Kimdir?

Ahmet Yesevi ya da Ata Yesevi, Türk mutasavvıf ve şair. 
Doğum tarihi: 1093, Sayram, Kazakistan 
Ölüm tarihi ve yeri: 1166, Türkistan, Kazakistan

Ahmet Yesevi Türklerin manevi hayatına asırlarca hükmeden, Türk halk sufilik geleneğinin kurucusu; Arslan Baba'dan teslim aldığı emaneti insanlara "Hikmet"leri aracılığıyla damla damla özümseten; kutsal emaneti Horasan Erenleriyle dünyanın dört bir bucağına ulaştıran; Türk diliyle yazdığı hikmetleriyle dilimizin gelişmesi ve zenginleşmesine büyük katkısı olan "Pir-i Türkistan", büyük Veli öncü şair...
Ahmed Yesevî bugün Kazakistan’ın Çimkent şehri yakınlarında yer alan Sayram kasabasında dünyaya gelmiş, dinî tasavvufî eğitimini tamamladıktan sonra, yine o bölgedeki Yesi (bugünkü adıyla Türkistan) şehrine yerleşmiş, uzun yıllar halkı maneviyat yolunda irşad ettikten sonra, burada vefat etmiş bir mutasavvıftır. Babası İbrahim Ata, Sayram ve civarında talebeleri olan tanınmış bir hoca idi. Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden Ahmed Yesevî, bir süre Otırar’daki Arslan Bab isimli hocanın yanında dinî-tasavvufî eğitim gördü. Onun da vefat etmesi üzerine başka şehirlerde eğitimine devam etti.

Zamanın önemli ilim merkezlerinden Buhara’ya giden Ahmed Yesevî burada Yûsuf Hemedânî’nin talebesi oldu. Bazı kaynaklarda Yesevî’nin Şihâbeddin Sühreverdî (ö. 632/1234) veya Ebu’n-Necîb Sühreverdî (ö. 563/1168-69)'nin talebesi olup icâzet aldığı söylenir. Akrabaları arasında başka şeyhler de olan ve babasının Yesi’deki halifesi Musa Hoca ile yakınlığı bulunan Ahmed Yesevî’nin bu akraba çevresinden de iyi bir eğitim almış olması muhtemeldir.

Eğitimini bitirdikten sonra Yesi’de bir irfan mektebi kurup insanları dinî ve ahlâkî yönden yetiştiren Hoca Ahmed Yesevî, tasavvufî düşüncelerini Türkçe ve sade şiirler ile anlatmış, Hikmet adı verilen bu şiirler zamanla toplanarak Dîvân-ı Hikmet meydana gelmiştir. Sohbetlerinde ve şiirlerinde en çok işlediği konular Allah ve peygamber sevgisi, fakir ve yetimleri korumak, dinî kurallara riayet, güzel ahlâk, zikir, nefs ile mücadele, kendini eleştirmek, ölümü düşünmek, manevî mertebeleri gibi mevzulardı.

Rivayete göre Ahmed Yesevî altmış üç yaşına geldiğinde dergâhında yerin altına küçük bir oda şeklinde çilehane/halvethâne yaptırdı. Ömrünün kalan kısmını çoğunlukla orada ibadet ve tefekkürle geçirdi.

Ahmed Yesevî’nin İbrahim adında bir oğlu olmuşsa da kendisi hayattayken vefat etmiştir. Yesevî’nin nesli Gevher isimli kızı sayesinde devam etmiştir. Türkistan, Mâverâünnehir ve Orta Asya’da olduğu gibi Anadolu’da da kendilerini Ahmed Yesevî’nin neslinden sayan pek çok ünlü şahsiyet çıkmıştır. Semerkantlı Şeyh Zekeriyyâ, Üsküplü Şâir Atâ ve Evliya Çelebi bu isimlerden birkaçıdır.

XIV. yüzyılın sonunda Emîr Timur, Türkistan bozkırlarında şöhreti ve nüfuzu iyice yayılmış olan Ahmed Yesevî’nin kabrini ziyaret edip kabrin üstüne bir türbe yapılmasını emretmiş, birkaç yıl içinde türbe, cami ve dergâhıyla birlikte bir külliye oluşturmuştur. Bugün bu türbe Orta Asya’nın en önemli ziyaret yerlerinden birisidir. Vefatından sonra defnedildiği yere zamanla büyük bir külliye yapılınca kütüphane, aşevi, mescid ve derviş hücrelerinden oluşan yeni ve daha büyük bir eğitim merkezi meydana gelmiş olmalıdır.  


 

Editör: TE Bilişim