Tekfir, dinden çıkarma, cezalandırma konusunun "Hariciler tarafından ortaya atıldığını, zamanla siyasi fetvalara da girerek şahıslar gibi grupların bile tekfir edildiğini, günümüzde bir dalga gibi gelen Selefilik akımının da bu konuda acımasız olduğunu" söyleyen Kutlu,  sözlerine şöyle devam etti: "Son günlerde bazı görüşlerini açıklayan ilahiyatçılar da tekfir edilir olmuş, Diyanete bağlı bir müftü bile Kur'an-ı Kerimde böyle bir hüküm olmamasına rağmen bazı grup ve cemaatlerin doğrultusunda görüş beyan edebilmiştir. Oysa dinimize göre 'Fikirler dinlenir, en güzeline uyulur. Diyanete düşen, ileri sürülen bir görüşü reddetmek değil, varsa yanlış, makale ve yayınlarla doğrusunu anlatmaktır."
Sönmez Kutlu daha sonra söyle devam etti: "İslamiyet'te dininden dönen ya da küfrünü açığa vuran için Kuranda bir ceza yoktur, inanç özgürlüğü vardır. Bir kimse zorla imana getirilemez, tekfir de edilemez. Dinimize göre Müslüman olsun olmasın  insanın beş dokunulmazlığı vardır.

1- Hayat hakkı,

2- Mülkiyet hakkı,

3- inanç özgürlüğü,

4- Fikir Özgürlüğü,

5- Özel hayatın dokunulmazlığı. 

Her şeyden önce Allah'a, Nübüvvet (Peygambere), Ahrete inanan, inandığını söyleyen biri kesinlikle tekfir edilemez. Tekfir bir silah olarak kullanıp insanları tehdit etmek doğru değildir. İlahiyatçılar bu konuda susmamalı, konuşmalıdırlar. Bu konuların giderek kontrolden çıkmasını başlıca üç sebebi var:
1- Din doğru şekilde bilinmiyor
2- Hukuk boşluğu var
3- İslâm sanki cemaatlerin tekelinde gibi anlaşılmaya başlandı."

Prof. Kutlu daha sonra, "Sosyolojik bir gereklilik olarak ve Dinî konularda kolaylaştırmak amacıyla ortaya çıkan mezheplerle onların etrafında oluşan cemaatlerin, zaman içinde fikir ve düşünce özgürlüğünün önünde bir engel olmaya başladığını, İslamiyet asıl kaynağından saptırılarak mezhepçilikle izah edilmeye başlayınca da dinsizliği artmaya başladığını" söyleyerek sözlerini bitirdi.


 

Editör: TE Bilişim