Türk Ocakları Yönetim Kurulu Üyesi Dr. İbrahim Atabey tarafından Büyük Türkistan’ın büyük şairi Süleyman Çolpan’ın “Gözel Türkistan” şiirini okumasının ardından Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı okundu. Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz’ün yönettiği panele konuşmacı olarak Çin’in Türklere uyguladığı zulüm kamplarında kaldıktan sonra kurtulan ve daha sonra Türkiye’ye gelen Ömürbek Bekali, Uluslar arası İnsan Hakları Avrasya Forumu Genel Sekreteri Abdullah Buksur, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkin Emet, Gazi Üniversitesi’nden koparılan Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdürreşid Celil Karluk katıldılar. Konuşmacıların, Abdullah Buksur dışında Doğu Türkistan’lı olmaları ve ailelerinin halen oradaki zulüm kamplarında olmaları kendileri ve dinleyiciler açısından oldukça duygu dolu anların yaşanmasına sebep oldu.

Paneli yöneten Türk Ocakları Genel Başkanı Öz, 27 - 28 Ekim tarihleri arasında, şube başkanlarının da katılımı ile Ankara’da düzenledikleri İstişare Toplantısı sonunda da Doğu Türkistan’la ilgili basın bildirisi yayınladıklarını, toplantıya medya kuruluşlarını da davet etmelerine rağmen ilgi gösterilmediğini ancak bildiriyi haber yapan TRT Avaz’a ve tam metin olarak yayınlayan Haber Erk’e özel teşekkür etti. Mehmet Öz, “Doğu Türkistan’da kardeşlerimize yapılan zulüm maalesef yeterince gündeme getirilmemektedir. Biz Türk Ocakları olarak her zaman olduğu gibi bu konuyu konuşmaya, ilgili yerlere duyurmaya devam edeceğiz. Devletimiz Çin Devleti ile görüşerek, kardeşlerimizin ızdıraplarına çare bulunması yönünde gerekli girişimleri mutlaka yapmalı ve sessiz kalmamalıdır” dedikten sonra ilk sözü Ömürbek Bekali’ye verdi. Ömürbek Uygur Türkçesi ile konuştuğu için sözleri Erkin Emet tarafından Türkiye Türkçesi’ne aktarıldı. Çin’in zulüm kamplarında zincirlere bağlanıp zulüm gördükten sonra kurtulmayı başaran Ömürbek’le, yazarımız Osman Oktay’ın yaptığı röportajı yarın yayınlayacağımız için diğer konuşmacıların anlattıklarından özetler sunuyoruz:

Uluslararası İnsan Hakları Avrasya Forumu Genel Sekreteri Abdullah Buksur, Tarih boyunca uygulanan Çin zulmünden ve “Bugün silahımızı alanlar yarın canımızı da alırlar. Ben silahımı Çinlilere vermem. İstiyor ve güçleri de yetiyorsa gelip alsınlar” diye kahramanca savaşan Osman Batur’dan da örnekler verdikten sonra, “Çinlilerin siyasi eğitim kamplarında bugün bir milyonun üzerinde Türk bulunuyor. Kamplarda bulunanlar Çince öğrenmek ve Çince şarkılar söyleyip Komünist Partisi ile Çin Devlet Başkanı’nı övmek zorundalar. Kamptakiler modern ülkelerde olduğu gibi avukat isteyince de verilen cevap şu: ‘Siz bir şeyle suçlanmıyorsunuz ki avukata ne gerek var?’”

Prof. Dr. Abdurreşid Celil Karluk, Doğu Türkistan’daki aile fertleri halen Çin’in işkence kamplarında olan bir ilim adamı. Karluk, “Çin kültürü farklılıkları yaşatmaz, yerleşir, değiştirir ama kendisi değişmez” dedikten sonra orada olup bitenleri belgelere dayanarak anlattıktan sonra “Türkiye’de yaşayan Uygur Türkleri de var” dedi ve onların sorup durduğu o can alıcı soruyu hatırlattı: “Suriyelilere tanınan haklar bize niye tanınmıyor?..” Verdiği örnek ise yürek yakıyordu: “Yolları Türkiye’ye düşüp okumak isteyen gençlerimiz var. Parasızlık ve ilgisizlikten öğrenimlerini tamamlayamıyorlar ve gelen Çinli turistlere rehberlik/tercümanlık yaparak karınlarını doyurmak zorunda kalıyorlar!”

Son konuşmacı olan Erkin Emet, “Doğu Türkistan konusuna, Türkiye’deki Sivil toplum kuruluşlarından yalnızca Türk Ocakları ilgi gösteriyor. Türk Milleti arasında da bir karşılığı var ama her nedense bu durum siyasilerin gündemine hiç ama hiç girmiyor” dedikten sonra şöyle devam etti:

“Tayyip Bey’in Başbakanlığı zamanında Türkiye ile Çin arasında Stratejik Ortaklık anlaşması imzalanmasına rağmen şu anda Çin’de Türk bayrağı bulundurmak suçtur. Çocuklara Türk ve Müslümanlığı çağrıştıracak isim koymak yasak. Telefonlar kontrol ediliyor ve Türk adı geçiyorsa, Türkiye ile ilgili bilgi ve adres varsa suç olarak kabul ediliyor. Çin’den yılda 28 milyarlık ithalat yapılıyor ama ihracatımız yalnızca 2 milyar kadar. Çin’in kara listeye aldığı 26 ülke var. Pasaportlarında bu ülkelere ait damga taşıyanları kamplara gönderiyorlar ve bu listenin başında da Türkiye var. Benim ailemden de şu anda tam 13 kişi o kamplarda bulunuyor. Türkiye’de ise devlet bizlerden bilgi alması gerekirken Çin’den aldığı bilgileri seslendiriyor. Mehmet Aydın’ın Devlet Bakanlığı zamanında Çin’den bir yetkili gelmişti. Basın kartım olduğu için toplantıya gazeteci kimliğimle gitmiştim. O yetkili tamamen propagandaya yönelik resimler göstermeye başlayınca el kaldırıp söz istedim. ‘Ama oradaki Uygur Türkleri’ demiştim ki birinin kaş göz işareti üzerine iki sivil polis kollarımdan tutup kaldırarak yaka paça dışarı çıkardılar. Maalesef böyle bir anlayış var.”

Erkin Emet daha sonra “Türkiye ne yapmalı” diyerek yapılması gerekenleri sekiz madde halinde sıraladı:

*Acil olarak söylem geliştirilmeli. *İnsan hakları bağlamında çalışmalar yapılmalı.

*Türk Ocakları dışındaki sivil toplum kuruluşları da bu konuyu gündemlerine almalı.

*Türkiye yalnızca Çin tarafından tek taraflı bilgilenmemeli.

*Türk medyası konuyu gündemde tutmalı.

*Üniversitelerde Doğu Türkistan Araştırma Merkezleri kurulmalı.

*Türk Dünyası, Doğu Türkistan’daki kültürel değerlere sahip çıkmalı.

*Doğu Türkistan davası Türk Dünyası’nın davası olmalı.

Erkin Emet, bu son maddeyi kendisine, çeşitli uluslararası toplantılarda karşılaştığı İsrailli Prof. Dr. İsak Shihor’un söylediğini belirtince akıllara da hemen, “Filistin meselesi de Arap dünyasının davası olmalı” fikri geldi ve tebessümle karşılandı.

Panel sonunda Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz, katılımcılara belgelerini sundu.

YARIN: Yazarımız Osman Oktay’ın, Çin’in zulüm kamplarından kurtulup gelen Ömürbek Bekali ile yaptığı röportaj’ı okuyabilirsiniz.

Editör: TE Bilişim