Yeniçağ'dan Muharrem Kılıç'ın haberine göre;

Peki nedir bu Ümmetçilik?

Gerçekten Müslümanlara daha iyi bir idari ve yaşam tarzı mı sunuyor?

En basit tanımı ile Ümmetçilik; insanlar arasında hangi milliyete mensup olduğuna bakılmaksızın İslam dinine inanan insanların bir araya gelerek oluşturdukları bir çatı. Ümmetçilikte Müslüman olmak dışında hiçbir şart aranmaz. Daha ileri ki safhalarda ise bütün dünya Müslümanları bir araya gelerek bir halife seçip, İslami kurallara göre bir devlet kurup, halifelerinin idaresinde yaşamlarını sürdürmektir. Öne sürdüğü tezler ise insana dünya da cenneti yaşatmaktır. Peki gerçek ne? Tarih boyunca Müslüman ülkelerde iktidara gelen ümmetçi partiler bunun ne kadarını gerçekleştirdi.?

Tarih boyunca ümmetçilik, yaygın olduğu toplumların felaketi olmuştur.

Mısır, Türkiye, Afganistan, Afrika Ülkeleri buna en güzel örnektir.

Ümmetçilik siyasal İslam’ın başlangıç noktası olup, sözde İslami terör örgütlerinin de alt yapısını oluşturur. IŞID, İBDA-C, FETÖ ve Hizbullah ve bunun gibi daha onlarca sözde İslami terör örgütlerinin dayandığı temel görüş ümmetçiliktir. Allah-u Ekber diyerek Müslüman kafası kesmek bu örgütler için bir ibadettir.

Ümmetçiliğin Müslüman toplumlara verdiği zararları daha iyi anlamak için Türkiye Mısır ve Afganistan'ın son 20 yılını incelemek yeterli olacaktır.

Türkiye'de ümmet fikrini savunan sözde İslami cemaatlerin para ve makam hırsları devlete ne kadar zarar verdiğini son 20 yılda açık açık gördük. Devletten maaş alan kamu görevlilerinin iş yapmak bir yana şeyhinden emir alıp masum insanları nasıl katlettiğini, devletin kaynaklarını nasıl hortumladığını, bunları yaparken de "ümmete hizmet" bahanesine sığındığını ibretle izledik. İslam adına insanları domuz bağı ile boğan, hükümetten istediği makam ve ihaleleri alamayan FETÖ yapılanmasının bir gecede devletin verdiği silahla kendi vatandaşlarını katleden sözde ümmetçi İslami cemaatlerin yaptıklarının hep birlikte izledik.

Kısaca Millet olamayan bir toplum ümmet olmaya kalkarsa kendi felaketini kendisi hazırlar.

AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın savunduğu ümmetçiliğin gerek ekonomik gerek siyasal ahlak açısından Türkiye'yi getirdiği noktaya başlıklarla baktığımızda görülen şu manzara itiraz eden olmaz sanırım.

Şimdi okuyacağınız satırlar artık AKP iktidarına yakın gazeteci ve siyaset bilimciler tarafından bile açık açık konuşulmaya başlandı.

İktidarı, gücü, devleti ele geçiren İslamcılar makam ve paraya hükmedince kısa sürede bozuverdi.

İktidara gelmeden önce mücahit olanlar, iktidara gelince müteahhit oluverdiler.

Müslümanlar süslüman oluverdiler.

Dün Mazlumdular bugün zalim oluverdiler.

İslamcılar kul hakkı, haram, rüşvet, faiz yiyen, çalıp çırpan, hakkı olmayana el uzatan, komşusu açken tok yatan, gösteriş, şatafat, israf içinde yaşayan, işi ehline vermeyip cemaat kontenjanından kifayetsiz adamlara verilen makamlar, ayaküstü kırk yalan söyleyen, ahlaksızlığı yaşam tarzına dönüştüren, vicdansız, merhametsiz, adaletsiz, zalim insanlar haline geliverdiler.

İlahiyatçıların İmamların tecavüz davalarında yargılanıp ceza alırken, bir bakanın bir kereden bir şey olmaz deme ücreti göstermesi ise anlamsızlığın boyutunu anlatmaya yeterde artar bile.

Müslüman aleminde hukuksuzluk mezhebi en büyük mezhep oldu. Bendensen ceza yok sal gitsin, muhalifse tutuklayın anlayışı artık yadırganmaz hale geldi. Artık iktidar sahipleri bile adalete olan güvenin yerle bir olduğunu inkar etmiyor. Konu ile ilgili veriler ise vahim. Halkın yüzde 80'i hukuk bağımsız diyorsa tablonun korkunçluğunu düşünmeye bile gerek yok.

Müslüman bir ülkede, Müslümanın zulmünden kaçan Müslümanların Hıristiyanların adaletine sığınmak için okyanuslarda boğuluyorsa burada bir terslik var demektir. Neden Müslüman, Müslümanın adaletinden kaçar ki? Hani Hz. Ömer'in adaleti?

Ümmetçiler iktidara gelirken bütün vaadlerinin tam tersini yaparlar.

Güya İslamcıların iktidarı diğer iktidarlardan farklı olacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında adil düzen kurulacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında adaletsizliğin yerini adalet alacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında ahlaksızlığın yerini ahlak alacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında zalimliğin yerini müşfiklik alacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında Harun gibi gelenler Karun gibi olmayacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında rüşvet, yolsuzluk olmayacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında çalıp çırpma, hırsızlık olmayacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında iş ehline verilecek; adam kayırmacılık, torpilcilik olmayacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında komşusu açken tok yatılmayacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında kimsesizlerin kimsesi olunacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında ihtiyaçlarından fazlasına sahip olanlar, ihtiyaçlarından fazlasını ihtiyacı olanlara dağıtacaklardı.

Güya İslamcıların iktidarında toplumsal barış sağlanacak, farklılıklar bir arada barış içinde yaşayacaktı.

Güya İslamcıların iktidarında ahlak, dürüstlük, adalet, vicdan, merhamet, infak, müşfiklik, iyilik, paylaşma en yüce değerler olacaktı.

İktidarda İslamcılar olup da böyle olan bir Müslüman ülke var mı?

Ne acıdır ki

Hristiyanlar, Yahudiler, Şintoistler, Budistler, Hinduistler, ateistler, deistler bilimsel, teknolojik buluşlar yaparlarken, Ümmetçiler niçin bilimsel, teknolojik buluşlar yapamıyor. Dünyanın en zengin petrol kaynaklarına sahip İslam ülkeleri neden üretimde en son sıradalar. İnsan hakları, demokrasi, adalet, kısaca insan yaşamında güzele dair hiçbir alanda örnek teşkil ediyor mu?

Şu kısa ekonomik veriler bile ümmetçiliği anlatmaya yeter

63 İslam ülkesinde, 1 milyar 700 milyona yakın nüfusun toplam üretimi, 80 milyonluk nüfusa sahip Almanya’nın üretimine bile yetişmiyor.

Dünya uyuşturucu ve erin üretiminde 1. Sırayı bir İslam ülkesi paylaşıyor.

İşte Erdoğan'ın "ümmeti bölme" hikayesinin altında yatan sır. Cahil Müslüman toplumları kitleler halinde bir partiye kanalize etmenin yolu Ümmetçilik ve boş hamasi nutuklardır. Ümmetçilik her dönem cahil Müslüman toplumlar için sihirli bir söylemdir.

Ümmetçiliğin panzehiri ise başta millet bilincini savunan Türk Milliyetçiliği ve daha geniş anlamda Gelişmiş Demokrasidir.

Editör: TE Bilişim